Kendi yarattığınız dünyalar/ırklar/kültürler/büyü sistemleri/canlılar vb.ler

Ecnebilerin world-building dediği,kimimizin vakit geçirmek için,kimimizin masa üstü oyunları için,bazılarımızın da gelen ilhamı geri tepmemek,çoğumuzun hobi olarak yaptığı bu eylem üzerine icraatlarımızı paylaşmak ve tartışmak için açtım bu konuyu.Daha önce benzeri açıldıysa affola.

1 Beğeni

Ursula K. Le Guin’in Yerdeniz serisinden etkilenerek, kaba taslak bir evren oluşturmuştum. Kabaca genel özellikleri aşağıdaki gibiydi:

Güneybatıdan adalar topluğu olarak okyanusa dağılmış kara parçaları, kuzeydoğuya gidildikçe yerlerini daha büyük kara parçalarına ve kıtalara bırakmakta. Güneybatıyla kuzeydoğu arasındaki karasal yoğunlaşmanın sebebiyse ejderhalar. Evet, ejderhalar karaların yaratılmasında rol oynuyorlar. Ejderha dediğim sizi aldatmasın; görünüm ve özellik bakımından, alışılagelen ejderhaların biraz dışında yaratıklar bunlar. Genellikle suda ikamet eden, ama karalarda da yaşayan türdeşleri olan yaratıcı-hükmedici varlıklar bunlar. Farklı karakter ve ahlak anlayışlarına sahipler. Görünümleri su ve kara olmak üzere iki gruba ayrılıyor. Suda ikamet edenlerin gövdeleri yılanları andırmakta; kafaları yassı; çeneleri oldukça uzun. Karada yaşayanlarsa dev yılanları daha çok andırmakta; kimisinde ön ayağa benzer uzuvlar olabiliyor. Zamanında kuzeydoğu ucundan başlayıp, okyanus tabanını yükseltip karalarla doldurmak için birbirleriyle yarışmaya başlamışlar. Güneybatıya doğru ilerledikçe, kendi aralarındaki kavgaları, sayılarının azalmasına ve bazı karaların batmasına sebep olmuş. Yorulup, birbirinden uzak noktalarda adalar oluşturarak oraların ve civarlarının sahibi olmuşlar.

O dünyayı oluşturan ve içine hayatı katan ise Kozmik ejderha-yılan. Sonsuz okyanustan kendi kuyruğunu takip ederek doğarken, aradaki boşlukta da kozmik okyanusun kalıntılarından o dünya oluşmuş. O kalıntıda oluşan ilk iki şey, okyanus ve okyanus dibi. İlk varlıklarsa, önceden bahsini ettiğim yılan-ejderhalar. Onlara beceriksizce okyanus tabanından karalar yükseltirken, o dünyayı oluşturan kozmik yılan-ejderha dönmeye devam ederek önce okyanusun içinde hayatı başlatıyor. O dönmeye devam ettikçe, sudaki hayat karalara sıçrıyor. Bitkiler, böcekler, hayvanlar ve insanımsılar böyle oluşuyor; kozmik olan döndükçe değişim ve çeşitlilik kendini hissettirmeden devam ediyor.

Kozmik olanın dönüşüyle ilk yaratılmış olan yılan-ejderhalar, oluşturdukları son adanın ve çevresinin sahipleri olarak kalıyorlar. Kimisi acımasız, kimisi merhametli; kimisi adil, kimisi adaletsiz; kimisi çıldırmış, kimisi erdem dolu; güneybatıdaki adalar kuşağında hüküm sürüyorlar. İnsanların onlarla olan tarihleri ve ilişkileri de buna göre şekillenmiş. Kuzeydoğuda türeyen insanlar, orada gelişip güneybatıya yayılmışlar. Kozmik yılan-ejderden haberdar olsalar da, onun çocuklarıyla çok sonra karşılaşmışlar. İnsanlar yayılmalarına devam ederken, sakınılması gerekenden sakınıp, sığınılacak olanın içini hoş tutmaya gayret göstererek adalar diyarına yayılmışlar. Yılan-Ejderhalar topluluğu insanlar için hayrı da şerri de içinde barındırıyor. Dilleri yok. O an ne yapıyorsa, ona göre niyeti ve yapacakları anlaşılabilir varlıklar. Bazen karakterlerinin aksi yönde de davranabilirler. O sebeple insanların her zaman tetikte olması ve onlara saygıyla yaklaşması icap ediyor.

Birbirinden uzak ada halklarının adet, gelenek görenek ve yaşam biçimi, yılan-ejderhalar ile kuşaklar boyunca inişli çıkışlı ilişkilerine göre şekillenmiş ve şekillenmeye devam ediyor. Bazı güneybatılı adalılar, kuzeydoğu ucuna giden uzun ticaret yolunu erginlenme adetleriyle birleştirerek, varlıklı ailelerden gelen genç erkeklerini yolculuğa çıkartıyor. Yolculuktan kazasız belasız geri dönenler, diğer yol arkadaşlarıyla birlikte kurdukları ticari ve dostluk bağları sayesinde toplum içinde saygınlık ve söz sahipliği kazanıyor.

Büyük karalarda yaşayanlarsa oba ve dere beylik ile krallık arası yönetimlere sahip insan toplulukları var. Topluluklar, birbirleriyle bolca sürtüşüyor, yeri geldi mi, ufak çapa ve süreliğine savaşa tutuştukları oluyor. Kıta kıyılarındaki yönetimler, yakın adalar üzerinde hakimiyet kurmaya çalışmış olsalar da, ejderhalar bunu olanaksız kılıyor.

Ayrıca, güneybatıdaki insanların ejderhalarla ilişkisi ile kuzeydoğudaki insanların ejderhalarla ilişkisi farklı. Adalı halktan gelenler, ejderhalara korku, şükran ve saygı duygularının iç içe geçtiği bir tutumla yaklaşıyorlar. Kıtalılar ise ejderhalarla devamlı mücadele içerisindeler. Onları alt etmeye uğraşarak, kendi alanlarını korumaya, imkan olursa da genişletmeye uğraşıyorlar. Adalılar için ejderha nasıl kutsal varlıklarsa, kıtalılar için de yenilmesi gereken -ama yenilemeyen- canavarlar. Adalılar kutsallıklarına hürmeten ejderhaların yaptıklarına boyun eğerek yaşarken, kıtalılar, yeraltındaki ejderhalar saldırır korkusuyla yaşıyorlar. Kıtalıların büyük korkusuna rağmen ejderhalarla karşılaşmak çok nadir oluyor. Bu sebeple kıyılarda yaşamadıkça veya da adalara gidilmedikçe, bir kıtalının ejderha görmesi ve onları efsane olarak bilmesi olağan bir şey.

Yerdeniz serisinden farklı olarak, büyücülerin olmadığı ve ejderhaların bilgelik ve hiddetleriyle daha öne çıktığı bir evren.

3 Beğeni

Doğruyu şöyle fikirleri çalıp kitap yapamayacaksın değilmi :smiling_imp::slight_smile:

Yazı konusunda çok yeteneksizimdir uyarmadı demeyin.

Efendim bende bir gezegen olusturmuştum ama henüz çok yüzeysel .
Şimdi gezegenimizin adı verenor bu gezegende gündüzleri 2 güneş, bir tanesi bizim bildiğimiz sarı güneş ve ikindi vaktine kadar yanıyor . 2 .güneş ise kısa süreliğine ikindi vaktinde çıkan mor güneş . Ayrıca insanlar mor güneş çıktığı zaman tanrıların ibadet ediyorlar. Bu gezegende 3 tane de ay var yeşil ve kırmızı renkli olan ikiz aylar olarak anılıyor bunlarîn , renk dışında herşeyi aynı 3 .ay ise solgun sarı renkli . Şimdi burada şunu söylemeliyim aylar ve güneşler büyünün temel kaynağı ama büyü sistemi üzerinde çok düşünmedim .

Şehir üzerinde fazla düşünmedim yada insanların giyim tarzlar üzerinde filan henüz geliştirme aşamasındalar .

Hikayede şöyle gelişiyor ancak burası hikayenin orta kısımları başını henüz hayal etmedim .

Bir gün insanlar sabah kalkdıklarında ve başlarını göğe kaldırdıklarında büyük bir şoka uğrarlar 1 güneş sönmuştür . Insanlar şok olurlar tüm şehir sesizdir ve insanlar cama cıkarak yahut dışarı çıkarak göge bakmaktadirlar .Kuşlar bile susmuştur . Bir anda insanlar aynı anda çığlıklar atarak şehrin meydanına doğru koşmaya başlarlar . Şehrin merkezinde bulunan kollonlar meydanına doğru koşmaya başlarlar . Burası insanları tanrıların ibadet etme yeri, bu meydanda Kollonlar farklı şekil ve yüksekliteler . Ancak insanlar 2 . Şoku burada yaşarlar çünkü K ollonlar çatlamıştır ve meydanın ortasında bir adam yatmaktadır 2 metre boyunda olan bir adam ne ölü ne de yaşayan bir adam…

Noktalama isaretlerinde yaptığım hatalar için ozurdillerim.

1 Beğeni