Koronavirüs Gündemi

Açıkçası konuyla ilgili pek bilgili sayılmam hocam. Ama bahsettiğim prensip şuydu. Wikipedi de “Forced vaccination (as opposed to fines or refusal of services) is rare and typically happens only as an emergency measure during an outbreak.” diyor. (Ki bunun da henüz yaygın olarak suiistimal edilmemesini hem medikal camianin melekliğine bir delil hem de bir mucize olarak görüyorum şahsen. Şimdiye çoktan uydurma bir gerekçeyle sünnetin falan mecbur kılınmasını beklerdim ben)

Özellikle refusal of service’i günlük olarak yaşıyoruz çok şükür (bir elimde pasaport bir elimde QR kodu gezmekten ciğerim solsa da :confused:), ama zorla aşı yapmak başka bir şey diye düşünüyorum. Dediğim gibi belki de yanılıyorumdur/okuduklarımı yanlış yorumluyorumdur.

2 Beğeni

Ben de bu konuda pek bilgili değilim hocam, o yüzden soruyorum. İnsan haklarının ihlali varsa Avusturya ve Fransa gibi ülkeler aşıyı yasal olarak mecburi hale getiremezlerdi, diye fikir yürütüyorum. Açılan ilk davada anayasa mahkemesi o hükumetlere haddini bildirirdi.

Bodily Integrity’den kasıt yolladığın wiki sayfasına göre devletlerin, vatandaşlarının yaşama hakkına, köle edilmelerine ve zorunlu istihdamlarına, kişiliklerinin tehlikeye atılmasına, işkence görmelerine ve insanlık dışı, zalim ve küçültücü cezalara ve (tıbbi?) müdahelelere maruz kalmaları konularını ele alıyor. Zorunlu aşı bu kategorilerin hiçbirine girmiyor sanki.

The Human Rights and Constitutional Rights project, funded by Columbia Law School, has defined four main areas of potential bodily integrity abuse by governments. These are: Right to Life, Slavery and Forced Labor, Security of One’s Person, Torture and Inhumane, Cruel or Degrading Treatment or Punishment.

The International Covenant on Civil and Political Rights states the following: “No one shall be subjected to torture or cruel, inhuman or degrading treatment or punishment. In particular, no one shall be subjected without his free consent to medical or scientific experimentation”.[19]

Yetişkinleri zorla aşılatmak gerçekten etiğin zor bir konusu, dediğin gibi bugün zorunlu COVID-19 aşısı yarın başka, zorunlu tıbbi müdahelelerin yolunu açabilir. Ne var ki, bu derece ciddi hastalıklarla savaşmakta sadece gelenekleri gözeterek ilerleme kaydedilmediği de artık anlaşıldı.

2 Beğeni

A. Zorunlu Aşı Uygulaması

Mevzuatımızda aşı ile ilgili genel düzenlemeler 1593 sayılı Umumi
Hıfzıssıhha Kanunu’nda yer almaktadır. Kanunun 57. maddesine göre: “ Kolera,
veba (Bübon veya zatürree şekli), lekeli humma, karahumma (hummayi tiroidi)
daimi surette basil çıkaran mikrop hamilleri dahi - paratifoit humması veya her
nevi gıda maddeleri tesemmümatı, çiçek, difteri (Kuşpalazı) - bütün tevkiatı
dahi sari beyin humması (İltihabı sahayai dimağii şevkii müstevli), uyku
hastalığı (İltihabı dimağii sari), dizanteri (Basilli ve amipli), lohusa humması
(Hummai nifası) ruam, kızıl, şarbon, felci tıfli (İltihabı nuhai kuddamii sincabii
haddı tifli), kızamık, cüzam (Miskin), hummai racia ve malta humması has-
talıklarından biri zuhur eder veya bunların birinden şüphe edilir veyahut bu
hastalıklardan vefiyat vuku bulur veya mevtin bu hastalıklardan biri sebebiyle
husule geldiğinden şüphe olunursa aşağıdaki maddelerde zikredilen kimseler
vak’ayı haber vermeğe mecburdurlar. Kudurmuş veya kuduz şüpheli bir hayvan
tarafından ısırılmaları, kuduza müptela hastaların veya kuduzdan ölenlerin
ihbarı da mecburidir”.
Kanunun 72. maddesi de böyle durumlarda alınacak önlemleri sıralamıştır.
72. maddeye göre: “57 nci maddede zikredilen hastalıklardan biri zuhur
ettiği veya zuhurundan şüphelenildiği takdirde aşağıda gösterilen tedbirler
tatbik olunur: 1 - Hasta olanların veya hasta olduğundan şüphe edilenlerin ve
hastalığı neşrü tamim eylediği tetkikatı fenniye ile tebeyyün edenlerin fennen
icap eden müddet zarfında ve sıhhat memurlarınca hanelerinde veya sıhhi ve
fenni şartları haiz mahallerde tecrit ve müşahede altına vaz’ı. 2 - Hastalara veya
hastalığa maruz bulunanlara serum veya aşı tatbikı. 3 - Eşhas, eşya, elbise,
çamaşır ve binaların ve fennen intana maruz olduğu tebeyyün eden sair
bilcümle mevaddın fenni tathiri. 4 - Hastalık neşreden haşarat ve hayvanatın
itlafı. 5 - Memleket dahilinde seyahat eden eşhasın icap eden mahallerde
muayenesi ve eşyalarının tathiri. 6 - Hastalığın sirayet ve intişarına sebebiyet
veren gıda maddelerinin sarf ve istihlakinin men’i. 7 - Dahilinde sari ve
salgın hastalıklardan biri zuhur eden umumi mahallerin tehlike zail oluncaya
kadar set ve tahliyesi”. Bu maddeye göre 57. maddede sayılan hastalıkların
ortaya çıkması veya çıkacağından şüphe edilmesi durumunda hastalar, hasta
olduğundan şüphe edilenler öncelikle tecrit edilip müşahede altına alınacak
ve sonra hastalara veya hastalığa maruz kalanlara serum ve aşı uygulanacaktır.
Zorunlu aşı uygulamaları açısından tartışılması gereken husus, küçüğe
velisinin rızası olmaksızın zorla aşı yapılıp yapılamayacağıdır. Bu konu ile ilgili
Anayasa Mahkemesi’nin önemli bir kararı27 bulunmaktadır. Karara konu olan
olayda, başvurucu çocuğun bebeklik dönemi aşıları anne ve babası tarafından yaptırılmamıştır. Bunun üzerine Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdürlüğü,
Mahkemeden 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu’nun 5. maddesinin 1 numaralı
fıkrasının d bendi uyarınca çocuğun korunmaya muhtaç çocuk olarak kabul
edilerek hakkında sağlık tedbiri uygulanmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkeme de sağlık tedbiri uygulanmasına karar vermiştir. Aile tedbir kararına
itiraz etmiş, itirazın reddi sonucu bireysel başvuru yoluna başvurmuştur. 1219
sayılı Tababet ve Şuabatı Sanatlarının Tarzı İcrasına Dair Kanun’un 70. maddesi,
Hasta Hakları Yönetmeliği 24. maddesi ve Biyotıp Sözleşmesi’nin “Muvafakat
verme yeteneği olmayan kişilerin korunması” kenar başlıklı 6. maddesinde
küçüğe yapılacak tıbbi müdahalelerde açıkça velinin izni aranmaktadır. 1593
sayılı Kanun’un 57., 72., 88-94. maddeleri ve Sağlık Bakanlığının 25/2/2008
tarihli ve 2008/4 sayılı Genişletilmiş Bağışıklama Programı konulu Genelgesi
aşı ile ilgili hükümler içermektedir. Anayasa Mahkemesi yapmış olduğu
değerlendirme sonucunda, Anayasa’nın 17. maddesi kapsamında yapılan bir
müdahalenin kanunilik şartını sağladığının kabulü için müdahalenin kanuni bir
dayanağının bulunmasının zaruri olduğu vurgulamıştır. Mahkemeye göre: “…
Söz konusu Genelge kapsamında yer verilen aşı türlerine bakıldığında 1593
sayılı Kanun’un 57. maddesinde tahdidi olarak sayılan hastalıklar için tatbiki
öngörülenlerle sınırlı bir düzenleme olmadığı anlaşılmakta, başvurucuya
tatbikine hükmedilen HepB, DaBT, İPA, Hib ve KPA türündeki aşıların da
1593 sayılı Kanun’un 57. maddesinde tahdidi olarak sayılan hastalıkları tam
olarak karşılamadığı, bu kapsamda 57. maddede zikredilen hastalıklardan
birinin ortaya çıkması veya ortaya çıkmasından şüphe edilmesi durumunda
hastalara veya hastalığa maruz bulunanlara serum veya aşı uygulanması
hususunu düzenleyen 72. madde hükmünün, başvuruya konu uygulamanın
kanuni dayanağı olarak kabul edilmesinin mümkün olmadığı anlaşılmaktadır.
Bunun yanı sıra 1593 sayılı Kanun’da münferiden çiçek aşısının mecburi bir
aşı olarak öngörüldüğü ve söz konusu yükümlülüğün zaman ve kişi grupları
nazara alınarak Kanun’un 88-94. maddelerinde ayrıntılı olarak düzenlendiği
görülmektedir. Bunun dışındaki aşı uygulamasının Bakanlığın ilgili Genelgesi
kapsamında ve belirlenen program çerçevesinde yapıldığı görülmekle birlikte
genel ve zorunlu aşı uygulamasına dayanak oluşturacak bir kanun hükmünün
mevcut olmadığı anlaşılmaktadır…”. Mahkeme belirtilen gerekçelerle
Anayasa’nın 17. maddesinin ihlal edildiğine karar vermiştir.
Çocuk Hakları Evrensel Bildirgesinin 2. ilkesine göre: “Çocuklar özel olarak
korunmalı, yasa ve gerekli kurumların yardımı ile fiziksel, zihinsel, ahlaki,
ruhsal ve toplumsal olarak sağlıklı normal koşullar altında özgür ve onurunun
zedelenmeyecek şekilde yetişmesi sağlanmalıdır. Bu amaçla çıkarılacak
yasalarda çocuğun en yüksek çıkarları gözetilmelidir.”. Anayasa Mahkemesi
ise aşı kararında bu bildirgeye hiç değinmemiştir. Aşı yapılmaması ile çocuğun
üstün yararına aykırı bir durum oluşup oluşmayacağı tartışmalı bir konudur.
Tıp dünyası da aşı konusunda ikiye ayrılmış durumdadır. Türkiye Tabipleri
Birliği 14/01/2016 tarihinde yaptığı açıklama ile çocuğun üstün yararının
korunması gerekliliğinin altını çizmektedir. Ayrıca, çocukluk dönemi aşılarının
yapılmasının, yalnızca çocuklarımızın tek tek üstün yararının korunması için
değil, bütün çocukların ve giderek toplumun sağlığının korunması için zorunlu
bir uygulama olduğunu vurgulamaktadır.

1 Beğeni

Ülkelerin tutumlarına pek aşina değilim hocam ama en son baktığımda %80’ler civarında bir aşılılık oranı hatırlıyorum sanki oralarda. "Mecburiyet"ten kastınız neydi oralarda?

Direkt madde ben de göremedim hocam. Ama bana sanki ruhuna uygunmuş gibi geldi. Tabi ben “ölümcül hastalığa karşı koruyan ilaç” perspektifinden değil de “devlet zoruyla yapılan enjeksiyon” perspektifinden değerlendiriyorum (bu vaka özelinde ilkinin doğru olduğu aşikar ama insan canı isterse kendine zarar verebilmeli de bence).

Orası öyle hocam. Neresinden baksan çetrefilli bir konu. Ama zorlamaya gelene kadar para cezası ve hizmet mahrumiyetiyle varılacak yerlere varmadık gibi geliyor bana daha.

@yunusemre hocam hukuki metin görünce beynimin yazıyı resme dönüştürmek gibi bir huyu var, resmen parse edemiyorum :roll_eyes: . Konuyla ilgiliydiyse noktanızı özetlerseniz memnun olurum baya.

1 Beğeni

Avusturya’da 14 yaşının üstündeki herkes 2022 şubattan itibaren Covid-19 aşısı olmak zorunda.

https://www.sozialministerium.at/Corona-Schutzimpfung/Corona-Schutzimpfung—Haeufig-gestellte-Fragen/Corona-Schutzimpfung—H%C3%A4ufig-gestellte-Fragen—Impfpflicht.html

2 Beğeni

3 ayda bir ceza kesiliyormuş, kademeli olarak 3600 euroya kadar çıkıyormuş. Hapis cezası ve fiziksel zorlama kullanılmayacak demişler. Haklarınıza müdahale ama toplum sağlığı için böyle yapıyoruz demişler. Kaynak maynak göstermişler. Bence bu okey ya, I am ok with this. :roll_eyes: Ama gelire orantılı ceza verseler bence daha mantıklıymış. Şu haliyle fakir adamı döve döve aşı yaptırmaktan farkı yok, orta-üst kesim için can yakan bir ceza kıvamında, ki bence okey ya. Kendine zarar verme özgürlüğün olmalı ama bunu yaparken başkasına zarar veriyorsan tazmin etme yükümlülüğün de olmalı bence. :roll_eyes:

Bence şahsi olarak aşı olmaktan ziyade dezenformasyona karşı topyekün girişilmeli. Baya bir süre önce burda da yazmıştım, dolardan bahsederken YTD YTD diye sıkıştırıyor araya millet, ama aşıdan bahsederken herkes fazlasıyla rahat. Hem de etik dilemmalar da yok. Yetkinliğin yoksa konuşmaman lazım zaten. Musluğu ordan tutmak belki daha cost-effective olabilir; hem de etik tavşan deliklerine girilmemiş olur gibi geliyor bana.

Ek: Ha o zaman da I am repressed, I am repressed mevzusu oluyor, onun da temiz bir çözüm olmadığının farkındayım.

Fakat hakikaten ya biz nasıl para hakkında özgürce konuşamayacağımızı kabullendik? Niye kimse I am repressed, I am repressed diye bağırıp çağırmadı vaktiyle? Şu an farkettim ve şaşkınım baya :roll_eyes:

2 Beğeni

Hocam baktılar yeterince insan hâlâ aşı olmadı, son çare olarak buna karar verdiler. Almanya da aynısını yapabilir, orada 2 aşı olmuş insan oranı % 70. Sanırım hedef baştan beri % 80’di, erişemediler.

Fiziksel zorlama elbette yok, ama para cezası üstüne de bahsettiğin refusal of service eklenince az değil.

Açıkçası ben de gerekliliğini sorguluyorum, bir yandan da önceden de yazdığım gibi zaten birçok ülkede özellikle yeni doğanlar için kızamık, difteri gibi aşılar zorunlu yapılıyor.

Şimdi buradaki ahlaki çekince anladığım kadarıyla “yetişkinleri” kendi vücutlarıyla ilgili istemedikleri bir müdahaleye zorlamak. Ancak devletler hukuki olarak bunu da “toplum sağlığı bunu gerektiriyor” diyerek bypass edebiliyorlar.

Söz konusu bebeğin sağlığı olunca tamam, ama yetişkin olunca çok bulaşıcı bir salgın hastalıkta bile etik devreye giriyor. O da ilginç. :slight_smile: Sınırları nasıl çekiliyor bilmiyorum, hukukçular keşke anlatsalar.

2 Beğeni

Şu an uyduruyorum tamamen, ama acaba bu işlerin altında “reşit olana kadar birey toplumun sorumluluğundadır” gibi bir kabul mu yatıyor? Öyle bir anlayış falan mı var acaba?

2 Beğeni

Ben bebeği yetişkinliğe erişene kadar anne-babasının sorumluluğunda diye biliyorum abi. Eğer öyleyse ailesinin mantıken bebeklerine kızamık aşısı yapılmasına izin vermeme hakları da var demektir. Diğer yandan çocuğun anaokuluna ve ilkokula başlayabilmesi için o aşı belgesi şart koşuluyor, yani aşı olmayan çocuk gidip diğerlerine hastalık bulaştıramamalı. Her çocuk ilkokula gitmekle yükümlü olduğu için bu düğüm nasıl çözülüyor, fiziksel olarak bir zorlama mı devreye giriyor, bilmiyorum. :slight_smile:

Edit: Aileye 2500 Euro cezası varmış, çocuk anaokuluna ve başka ortak yaşam alanlarına alınmayabiliyormuş.

2 Beğeni

Eşimle beraber gidip üçüncü aşımızı olduk, e nabızda benim üçüncü aşım anında Yapıldı olarak gözüktü, ama eşimde sisteme girmemişler galiba, aşı olmasına rağmen göstermiyor. Arayıp derdimizi anlatınca da yeniden gelin bakalım diyorlar, neye bakacaklarsa, zaten hepimiz parayı evde oturup kazanıyoruz, her istediğimizde gidip geleceğiz ya. Dikkat edin arkadaşlar, siz de aynı sorunu yaşamayın.

1 Beğeni

Tr’de de okul günü başına 15 lira ceza kesiliyormuş. Hapis cezasına dair birşey göremedim. Daha fazla araştırsam muhtemelen çıkardı net bir şeyler ama bütün pantheonlar bizi SEOcular tarafından yazılmış haber sitelerinin şerrinden korusun, yüreğim yetmedi vallahi.

3 Beğeni

Eskiden olduğu gibi; özürsüz 5 gün okula gitmeyen öğrenciler, takdir ya da teşekkür belgesi alamayacakmış. Milli Eğitim, bu kararını bir süre önce açıklamış. Bu sene çocuklar, hastalıklardan kırıldı. Sadece 1 kez grip de olmadılar ve başka hastalıklarla da mücadele ettiler. Böyle stresli bir eğitim sürecinde çocuklar, cezalandırılmış oldu. Vakalar bir süredir iyice artmışken bu kararın ne kadar doğru olduğunu yetkililer umarım sorgular. (ki hiç sanmıyorum)

7 Beğeni

Çok şakacısınız…

1 Beğeni

Konudan çok bağımsız olacak ama bazen geçmiş eğitim öğretim hayatımı düşündüğümde resmen kendimi kandırılmış gibi hissediyorum. Ailem belli bir saate kadar kendi keyfine baksın, ben de bir çocuk olarak ayak altından çekileyim diye neyin eğitimini, neyin öğretimini aldığımın bir saniye bile sorgulanmadığı ama okuldan kaçsam, dersten kalsam gibi durumlarda yaygaranın koptuğu çünkü ailemin konfor olanına böyle şeyler yaparak çomak soktuğumu hissediyorum. Akşam üstü de eve gelip karnım doyurulduktan sonra sokağa salınmam da ikinci dalgası bunun. Şimdilerde de telefon, tablet, bilgisayar verilerek kafa dinleniliyor. Resmen çocuklar kendi başına büyüyor. Özellikle anneler çocuklarını sınav maratonuna sokarak kendi hırslarının yükünü çocuklara yüklüyor. Kendi adıma baskıcı bir sistemin etkisinden mezun olduğumda kurtulduğumu söyleyebilirim. 20 yıllık okul hayatımda öğrenebildiğim elle tutulur hiçbir şey yok. Kişisel gelişim diye bir şeyden bahsetmek çok zor. Ne zaman ki mezun olduğum o zaman kendimi daha oturaklı bir öğrenen olarak buldum.

Çocuklar sabah 8, akşam 3 okula gidiyorlar. (Kurs filan varsa daha da geç) Yarı zamanla bir çalışan gibi ve eve geldiklerinde de işleri bitmiyor. İşi eve getiriyorlar resmen. :slight_smile: Karşılığında ne maddi bir kazanç ne manevi bir kazanç var. Geleceklerini satın almak için 20 yıla yakın gidip geliyorlar. Böyle avutuluyorlar. Üniversite bitiyor ve diplomalı işsizler ordusunda yer ediniyorlar. Bir yerlere gelmek umuduyla sen 20 yıl düzenli git ve gel. Her şeyden fedakarlık et. Gençliğini öldür, çocukluğunu öldür. Hiçbir şeyi tatmin edici doygunlukta yaşayama, tıpkı bir yarış atı gibi koş ve sonuç bu.

Bugün çenem düştü.

Yönetimlerin yönetemeyecek insanlardan oluşması, en basit bir mantığı bile yürütemeyen kimselere verilen yetkiler yüzünden çocuklara bu devirde devamsızlık yaptırımı uygulanması çok saçma. Çok açık ifade edeyim ben yılda sadece 5 gün okuldan kaytaracağımı bilsem hiç gitmezdim. İnanılmaz bir piskolojik baskı bu.

7 Beğeni

Bizim zamanımızda 20 gün raporsuz 1 ay raporlu gibi bir hak vardı, şimdi raporlunun küsuratını tam hatırlayamadım. 19.5 günümü + ne kadar rapor çakabiliyorsam onu da sonuna kadar kullanır yanında da 5.0 ve yakını ortalama takdirimle devam ederdim :joy: . Tabi bu eğitim sisteminin o dönem de ne kadar rezalet olduğunun başka bir göstergesi herhalde ama neyse, okula devamlılık ve sınav/not başarısının aynı torbada eritilmemesi gerektiğini kendimden örneklemek istedim.

Çocuk sınavına girip notunu almışsa ( sonuçta sistemin başarı kıstası bu ), başarı için oluşturduğun belgesini de takdir-teşekkür neyse ver. Sevinsin, motive olsun.

1 Beğeni

3.doz aşımı oldum.(Biontech) İlk doz sakin geçmişti, ikinci doz sersemletmişti. Üçüncü doz rahat geçer inşallah. 3.dozu olan tanıdıklarımın çoğu rahat atlatamadı.

1 Beğeni

Dostoyevski’ de yeraltindan notlar kitabında benzer şeylerden yakınıyordu.

Bilmem ben hiçbirinde bir yan etki yaşamadım, kol ağrısı haricinde. İnsandan insana değişiyor galiba.

Ben yine kötü geçirdim. Neyim var bilmiyordum ama bir şeyler vardı. Üçüncü dozda sersemletti.