KR Kitap Kulübü #13 Yukio Mişima - Bir Maskenin İtirafları

Çok güzel yorumlar gelmiş, afiyetle okudum. Elinize sağlık. Hastalığım tam geçmedi, ancak daha fazla da geciktirmek istemediğimden bir şeyler karalayayım artık.

Psikanalizin önde isimlerinden Donald Winnicott, “sahte kendilik” adlı bir kavramdan bahseder. Örneğin bir çocuk X eylemini yaptığında annesi kızdı ve reddetti. Tekrar yaptı, tekrar kendisine kızıldı. Bu böyle sürekli devam ettiğinde çocuk hüsran yaşamaya devam eder. Anlar ki yapmaktan hoşlandığı bu davranış onaylanmıyor, karşılığında ceza alıyor. Diğer yandan X eylemi yerine, annesinin istediği Y eylemini yaptığında annesi onaylıyor, buna izin veriyor. Reddedici, dinlemeyen ve açıklayıcı olmayan ebeveyn, aynı zamanda çocuğun birincil bakım vereni olduğu için, çocuk ebeveynin onu sevmemesinden, bırakmasından korkar. Bu sebeple onaylanmayan davranışı yapmaktan kaçınır ve sevileni yapmaya başlar. Winnicott, basit olarak çocukların gerçek kendiliğini korumak için “sahte kendilik” oluşturabildiklerini söyler. Bu yetişkinlikte de devam edebilir.

Bu kitabın başlığındaki "Bir Maskenin İtirafları"nı da sahte kendiliğe sahip birisinin itirafları olarak düşünebiliriz. Burada önemli olan, maskeye sahip birisinin gerçek yüzünün itirafları değil, doğrudan yapay oluşturulanın, maskenin itiraflarını okuyor oluşumuz. Zaten artık ikisi arasındaki fark ayırt edilemeyecek bir duruma gelmiş. İnkâr edile edile, sürekli ‘maskenin’ gerçekliği test ediliyor. Hiçbir zaman asıl benlik denenmiyor, paylaşılmıyor. Asıl benliğe hiç ulaşamıyoruz. En güvendiği insan Sonoko’ya bile kitabın sonlarında eşcinselliğini paylaşmaktan çekiniyor, paylaşma tasarısında bile bulunmuyor.

Büyük ihtimalle Winnicott okudu Mişima ve etkilendi. Özellikle kitabın başında gördüğümüz ailesi tarafından reddedilmesi ve akrabası tarafından ‘proje çocuk’ gibi tamamen kendi istekleri ve tasarıları doğrultusunda yetiştirilmesi sahte kendiliğin tohumlarının nasıl oluştuğunun açık göstergesi. Yukarıda da denmiş, kitapta hiç sevgi yok. Sevginin varlığını ne çevresinden ne de ailesinden öğrenebilen bir karakter var. Hiçbir fırsat çıkmamış, felaket bir durum. Sevgi ne demek bilmiyor, ergenlikte aşk geliyor, ama daha bizim karakterimiz sevgiyi öğrenemedi. Zaten toplum tarafından kabul edilmeyen birisi, aşkı da bilemedi. Sonoko çok önemli karakter, aslında sevgi ve aşkı bilmeyen, bunları birbirinden ayırt edemeyen bir insanın denemelerini işliyor orada.

Yukarıda yazarın savaşı, bombaları umursaması sorumsuzluk olabilir mi denmiş. Kesinlikle değil, karakterinin (belki de kendisinin) kişilik özelliği doğrultusunda nokta atışı bir karar. Zira kız kardeşi öldüğünde, Sonoko başkasıyla evlendiğinde, yakınlarında kendisini de öldürebilecek bir bomba atıldığında umursamaz bir karakter var. Bunlar hep birbiriyle bağlantılı. Dikkat ederseniz hâlihazırda zaten içten ölmüş, boşluk yaşayan (ki Winnicott sahte kendilik için bunların olacağını der) içini canlandırmaya çalışıyor ve ‘maskesiyle’ denediği için hiç beceremiyor.

Ölüm, kan, zarar görmeyle ilgili hem kendisine hem de belki elde edemediği, tanıyamadığı sevgi dahilinde dışarıya doğru ‘zarar’ fantezileri de bununla ilişkili. Boşluğu canlandırma, anlam arayışı, bilinmeyene arzu, elde edilemeyene tümgüçlü öfke. Ama bence de buralar biraz daha detaylı işlenmeliydi. Bence de eksik kaldı. Daha çok sebeplerini, arka planını, hayatındaki yerini okumak isterdim. Ama belki de genç Mişima bunları yazmaktan korktu. Çünkü kendine yönelik zarar, intihara giden adımlarını belki de daha fazla kelimelere dökmek istemedi.

Ha, 45 yaşında seppuku yaparak belki de son sözünü bununla söyledi. Bilmiyoruz.

Ayrı bir paragraf açayım, insanlar çok biçim. Kurgusal veyahut gerçek, bir insan etrafında olan olaylara karşı çok duyarlıyken, bir diğeri yanında savaş olsa tamamen kayıtsız kalabilir. Geçmişi, şimdisi, çevresi, mizacı vesaire yüzlerce değişkeni çevresiyle girdiği etkileşimi değiştirir. O sebeple bir eserde karakterin ve yazarın olayları ele alışını şöyle ‘olmalıydı’ gibi bir gereklilik ifadesiyle ele almak hatalı olur.

Kısaca hem toplum tarafından kabul edilmeyen eşcinsellik hem de benliği reddedilen proje çocuk. Bu ikisi bir araya gelince sevgi ve aşkı bilmeyen, ayırt edemeyen, maskesiyle bunların arayışına çıkan bir çocuğun büyüme hikâyesini okuyoruz. Muhteşem.

6 Beğeni