Lotus ve Selvi - 2. Bölüm "Yeni" 2. kısım

Bizim mezarlıklara çok benziyordu. Mezarlığın etrafı Selvi ağaçlarıyla kaplıydı. Her mezar taşının üzerinde isimleri ve gençlik resimleri vardı. Doğum ve ölüm yılları yazmıyordu. Düşündüğümden daha eski ve sarmaşıklarla kaplı mezar taşları var. Mezarlığın içine girince konuşmamaya başladık ve ayrı yollarda yürüyerek taşlara bakıyorduk. Hüzünlü bir film gibiydi. Sanki, onların gençlik resimleri bizlere bir şeyler anlatmak istiyorlardı. Bir mezar taşının önünde oturdu ve elini mezar taşının üzerine koydu.

"Resimdekiler annem ve babam. Kaç yıl önce öldüklerini hatırlamıyorum. Biz insanlar gibi bir aileye sahip değiliz. Duygularımızı sizin gibi derinden hissedemiyoruz. Taklit gibi olsa da bazen bağlanabiliyoruz. İnsanlarla birlikte çalışmak zamanla onlar gibi davranmaya sebep olur. Üzgün değilim sadece onların arasındaki ilişkiyi tekrar izlemek istiyorum.

Bir süre daha oturduktan sonra tekrar yola koyulduk. Eve vardığımızda güneş batmak üzereydi.

"Bizimkilerin ilk evi burası mı? "

“Evet, çocukları olmadan önce burada yaşıyorlardı”

"Burası Eliana’nın eski evi aslında. Uzun yıllar burada yaşadılar. "

Ev iki katlı dikdörtgen şeklinde sade bir görünümü vardı. Ön tarafı geniş pencerelerle kaplıydı. Alt katta ise, kapının yanında üstü kapalı geniş bir balkon vardı. Bizimkiler ağaçları çok seviyor olmalı, evin etrafı ağaçlarla kaplıydı.

“Gel hadi asıl sürpriz içeride”

Kapıdan içeri girdiğimde ilk dikkatimi çeken duvarların tamamen resimlerle kaplı olmasıydı.

"Sizinkiler bu evden ayrılmadan önce sıkıntıları vardı hatta bir ara ayrılmayı düşünüyorlardı. Bir gün yine bir kavgadan sonra ellerine fırçaları alıp duvara bir şeyler çizmeye başlamışlar. İşte en sonunda ortaya böyle bir şey çıktı. İkisi birlikte yaşadıkları güzel anıları resmetmeyi denemişler. "

"Hiç boş yer bırakmamışlar. "

Evin içinde kocaman bir tablonun içerisindeydim. Bazı resimler sonradan değiştirilmiş gibi.

"Şuradaki merdivenin üzerinde birisi varmış gibi ama sonradan üstünü kapatmışlar. "

“Haklısın sanırım. Oradaki insan benzeri şekli bende fark ettim.”

Tek tek hepsini incelemek istiyorum. Bir insan veya benzeri birisi, bir şeyler çizmek istese ilk neyi çizer ki? Unutmak istemediği şeylerimi yoksa tam tersi mi? İnsanlar, evler, bazı eşyalar ve savaşlar. Ne kadar yaşadıklarını şu an daha iyi anlıyorum. Kullandıkları alfabeler resimden resme farklı. Çoğunu ilk defa görüyorum. Sıra üst kata gelmişti. Bizimkiler üst katta daha küçük hallerini resmetmişler.

"Baksana şu iki duvara ikisinde küçüklük hallerini karşılıklı yapmışlar. "

“İkisi de aynı yaşlarda görünüyorlar. Bu koridordaki renk uyumu, tek bir resimmiş gibi. Hey benim olduğum yere gel. Sanki ikisi birbirine bakıyor ve etrafında bulanık insan figürleri var.”

"Gerçekten çok uğraşmışlar. Bu resimlerle uğraşırken davetlere bile katılmadılar. "

Evin içinde bir süre daha dolaştıktan sonra dönüş yoluna geçtik. Hava kararmıştı.” Rica etsem bu sefer mezarlığın yanından geçmeyebilir miyiz?” dedim.

“Nasıl istersen, zaten kestirmeden gideceğiz. Hem burada karanlıktan korkmaya gerek yok. Dünya’daki vahşi hayvanlar buruda yok. Gök yüzüne bak, burada her gün ay ışığı var. “

Karanlıkta rahat hissetmediğim için yürüyüş boyunca konuşmaya çalıştım ve zamanla biraz saçmaladığımı fark ettim. Anlattığım şeyler onun için hiçbir anlama gelmiyordu. Ben de sustum. Ayağımın yere temasından çıkan sesin bu kadar fazla olduğunu fark etmemiştim. Rüzgârın etrafa sürtünerek çıkardığı ses beni daha fazla geriyordu.

“Vahşi hayvan olmadığını söyledin ama böcek sesleri geliyor. “

“Zararsız canlılar, merak etme. “

Yolda giderken karşı tarafındaki tepede ay ışığıyla parlayan taşlar gördüm. Onların ne olduğunu sorunca, yıllar önce taşları bir araya getirdiklerini söyledi. Ataları taşın etrafında oturup sohbet ederlermiş. Ama şu an kimse buraya uğramıyormuş. Çok eski bir gelenekmiş ve genellikle bazı günlerde buraya gelip yaşadıklarını anlatmaya çalışıyorlarmış. “Bizim sizin gibi yazılı kaynaklarımız yok, kitaplara ihtiyaç duymuyoruz. Birbirilerimizle ilişkilerimiz sınırlı ve zamanımızın çoğu sizin dünyanızda geçiyor. Dünya’da vücudumuz çok yorgun düşüyor ve burası bizim için tatil yeri gibi. Geçmişteki atalarımız da biraz ilkel bir şekilde birbirleriyle iletişim kurabilmek için burayı kullanmışlar. İstersen daha sonra oraya gidebiliriz. “

“Olur. Daha önce gördüğüm bir yapıyı benziyor ama şu an aklıma gelmedi. “

“Olabilir, bizimkiler sizinkilere benzer yapıları yapmayı severler. Karşıdaki ışıkları görüyorsun dimi, işte orası sizinkilerin evi. “

Eve vardığımda herkes dışarda ateş yakmış ve etrafında oturuyorlardı. Karanlığın içinden onların yanına yalnız gittim ve yanlarına oturdum. Eliana eski bir anısını anlatıyordu ve konu ateşe gelince, “İnsanların neden ateşi bu kadar sevdiğini çocukken anlamamıştım. Yaşım ilerledikçe ateşin sadece ısınmak veya aydınlanmak için kullanılmadığını anladım. Şu an bizim yaptığımız gibi etrafında oturulup günün yorgunluğunu birbirleriyle konuşarak azaltıyorlardı. Bir buluşma alanı yaratıyor ve güvende hissettiriyordu.” dedi.

Eliana’nın yüz ifadesini değiştirmeden bir şeyler anlatması beni korkutuyor. Beyaz teniyle ölü bir kadını anımsatıyor. Rol yapan bir oyuncu gibi gözlerini oynatmıyor ve konuşurken elini hiç kullanmıyor. Malkon’la nasıl bir ilişkisi var bilmiyorum ama normal bir insanla samimi ilişkisi kurması imkânsız. Malkon ise onun tam tersi. Genelde ciddi olsa da ne hissettiğini anlayabiliyorum. En azından konuşurken ellerini hareket ettiriyor.

2 Beğeni