2.Bölüm “YENİ”
Bir hafta çok hızlı geçmişti. Yanında kalmam onların da işine geliyordu. Çocuklarıyla bir insan gibi oyun oynayabiliyordum ve gerçek dünya hakkında bir şeyler öğretmeye çalışıyordum. Bunları yaparken de çoğunlukla dışardayız ve burası çok sessiz bir yer. İnsanların olmadığı çok belli oluyor. Bunlara ek olarak buradaki insan benzeri yaratıklarla tanışmaya başladım. Genelde birbirlerini akşam yemeklerine davet ediyorlardı. İlk davetimde bana verecekleri tepkiyi çok merak ediyordum. Eliana’nın dediğine göre bizi davet eden kişi bu bölgenin en yaşlısıymış. Evine vardığımızda sanki ufak bir saraya gelmiştik. Evin kapısı açıktı ve bizde direkt içeri girdik. Evin içerisinde kendimi müzede gibi hissetmiştim. Yüksek ve kiliselerdekine benzer resimlerle kaplanmış tavan, etraftaki insan ve hayvan heykelleri ve tablolarla. Evin sahibini biraz daha ilerledikten sonra görebilmiştik. Bizi görünce hafif bir gülümsemeyle yanımıza geldi. Bizimkilerle sohbet etmeye başladı ve bir süre sonra gözünü bana çevirdi. "Burayı beğendiniz mi, hanımefendi?” dedi.
“Fena değil, yanlış anlamazsanız size bir şey sorabilir miyim?”
"Tabii, unutma ben insan değilim. "
"Buradakilerden daha yaşlı gözüküyorsunuz. "
“Hepsinden önce yaratıldım. Biliyorum insanlara göre çok uzun bir ömrümüz var ama ölümsüz değiliz. Sadece biraz yavaş yaşlanıyoruz. Başka bir sorun varsa istediğin zaman sorabilirsin, ben her zaman buradayım. Ama şu an gelen misafirlerle ilgilenmem gerek, küçük hanımefendi.”
Akşam davetine onlarca misafir geldi. Her ne kadar onlar gibi olmasam da hepsi o kadar uzun yıllar dünya da insanlarla yaşamışlar ki bana yabancı birisiymişim gibi bakmadılar. Genelde benle konuşmaya çalıştıklarında hangi yıldan geldiğimi soruyorlar. Ben de onlara söyleyince bir anda yüzleri bozuluyor. Çoğunun o zamanla ilgili güzel anıları yok. Bir tanesi hariç, Meth, içlerinde en genç gözüken oydu. Sohbet sırasında konu yine benim geldiğim yıla gelince kendisi anlattıklarıma diğerlerine göre daha güler yüzle yaklaştı. Anlattığına göre benim geldiğim zamandan bir süre önce dünyada uyuşturucu satıcılığı yapıyormuş. Evet, biraz garip. Hiç kutsal bir işmiş gibi durmuyor ama dediğine göre bazı insanların bir şeyleri aşabilmeleri için uyuşturucuya ihtiyaç duyduklarını ve bıraktıklarında önceki hallerinden daha güçlü olduklarını söyledi.
"Bunun yanında bazı insanların ölmesi gerekiyor. Yanlış anlama buna biz karar vermiyoruz, sadece bazı olayların önündeki engeller insanlar olunca yapacak başka bir seçenek kalmıyor. "
“Anlamakta biraz zorluk çekiyorum ama sorgulamıyorum. İyi mi kötü mü olduğuna karar vermek biraz zor. Güzel yanları yok değil. Anlattığın anılar her ne kadar güzel olsa da dünyalı olmak sanıldığı kadar kolay değil. Seneye üniversiteden mezun olacağım ve iş bulmam gerek. Bu süreç gerçekten çok yorucu.”
"Her ne kadar insan gibi gözüksem de aslında değilim.”
“Seninle benzer sıkıntılara hiç sahip olmadım ve olmayacağım. Ne de olsa benim bir işim var. İşten ayrılmak istemedikçe atılmam imkânsız."
Bu konuşma kaç saat sürdü bilmiyorum ama çok hızlı geçtiğini hatırlıyorum. Evin sahibiyle bir anlaşma yaptık, bana kendi yaşadığı tarihi olayları gördüğü kadarıyla anlatacak ben ise uzun süredir dünyaya gidemediği için özlemeye başlamış ve onun dünyalı insan arkadaşı olacağım. Aslında iyi bir anlaşmaydı. Sonuçta benim hep ilgim olmasına rağmen bir türlü tarih kitaplarını okumaya vaktim yoktu. Hem adam sandığımdan daha da sabırlı çıktı. Her dediğimi anlıyor ve ona göre cevaplar vermeye çalışıyordu. Kendimi bir anda buranın havasına kaptırmıştım ki hiçbir şeyi düşünecek veya endişelenecek fırsatım olmuyordu. Şu yeni çocukta eklenince işler iyice kör düğüm olmuştu.
Yemekle ilgili diğerlerinin birbirinden farklı döneme ait giydikleri kıyafetleri hatırlıyorum. Buradakilerin çoğu çift halinde yaşıyor. Kendimi maskeli baloya gitmişim gibi hissettim. Bizimkilerin tarzı onlara göre daha normaldi. Davet sahibinin ise 19. yüzyıldan kalma İngiliz havası vardı. Gelen misafirlerin bazıları renkli gömlekler, uzun botlar, geniş koyu renkli montlar ve hatta kovboy şapkası takanlar bile vardı. Burada olmak gerçekten tuhaf. Şu çocuğun ise beyaz geniş bir gömlek ve dalgalı uzun saçları vardı. Dediği gibi uyuşturucu satıcısı gibi zayıf ve soluk teni vardı. Bunu yüzüne söylediğimde gülmekten elindeki içeceği döktü. Aklına bir anısı geldi
"Biliyor musun, yaşlı bir ev sahibim vardı ve kira yerine ona mal satıyordum. Altı ay sonra yüksek dozdan vefat etti. Biliyorum gülmemem gerek ama yapamıyorum. Ama elimde değil. “
Evet, komik değildi. Ama bir anı işte. Gece eve döndüğümüzde birinci haftam bitmişti.
Kaç gün geçtiğini artık sayamıyorum. Aldığım dersler o kadar gerçekçiydi ki olayların içinde yaşıyordum. Yaşadığı olayları bu kadar detaylı hatırlamasını beklemiyordum.
"Evet bugünlük yeter. Nerdeyse üç saattir evin içinde dolanıp sana bir şeyler anlatmaya çalışıyorum. "
"Ne zaman devam edebiliriz? "
“Yarın istediğin zaman gelebilirsin.”
Dışarı çıktığımda Meth beni bekliyordu. Bu sefer beyaz tişört giymişti.
“Yeni yerler görmek ister misin?”
"Nereye gidiyoruz? Aslında çevredeki çoğu yeri gördüm. "
“Sizinkilerin eski evini görmeye…”
" Buraya yakın mı?"
“Çok da uzak sayılmaz hem başka bir işin var mı?”
“Haklısın işim yok. Eve gidip çocuklarla oyun oynamayı düşünüyordum.”
"Tamam, hadi gidelim. Onunla aran iyi gözüküyor. "
"İyi bir adam. Yaşadığı şeyleri öğrendikçe daha da merak ediyorum. "
"Uzun yıllardır yaptığı davetlerde yaşadığı hikayeleri herkese anlattı. Biliyorsun hepimiz onunla aynı işi yapıyoruz ve bizim de anlatacak yüzlerce anımız var ama nedense anlatmayı sevmiyoruz. O ve birkaç kişi dışında tabii. "
“Onun kadar yaşlı olanlar mı?”
"Bu bölgede önceden vardı ama ondan çok yaşlılardı ve çoğu ya vefat etti ya da kayboldu. Aslında sana mezarlığı gösterebilirim, yolumuz biraz uzayacak ama olsun. “
"Mezarlıklardan pek hoşlanmam, pek iyi anılarım yok. "
"İnsanların ölülerden ve ruhlardan hoşlanmadığını biliyorum ama onlar hakkında hikayeleri seviyorsunuz. "
“Korkmak aslında güzel bir duygu ama ne bileyim işte her zaman olmasını istemem. Benim gibi olmadığın için anlaması biraz zor. Peki senin dünyada geçen anıların nasıl?”
"Biraz daha genç olduğum için genelde görevlerim genç insanlarla ilgili olurdu. Onlarla takılıyor onların yakın arkadaşı oluyordum. Bazen onlarla üniversiteye bile gittim. Evet biraz ilginç ama psikoloji ve biyoloji diplomam var. Bir keresinde hangi yıl olduğunu hatırlamıyorum ama gittiğim yıllarda üniversitelerde çok kavga çıkardı. Ben de psikoloji ikinci sınıfa giderken tanıdığım birisini kavganın içinde gördüm ve hiç düşünmeden içlerine daldım. Her şey çok hızlı olmuştu. Kavga bittiğinde benim kaşım ve dudağım patlamıştı ve asıl sıkıntı bunlar değildi. Olaydan sonra göz altına alındım ve iki gün hücrede tuttular. Neden böyle bir şey yaptım bilmiyorum ama şu an hatırlıyorum da her aynaya baktığımda kendime gülüyordum. "
“Güzel bir anıymış. Yani ben daha farklı bir anı bekliyordum ama bu da fena değil.”
Yaşlı adamın anlattıkları tarih kitaplarındaki başlıklar gibi. İnsan olmasan bile bu yüzyılda doğmak uğursuzluk getiriyordu. Amaçsız gayretlerin içine hapsolmuş gibiyiz.
“Onunkiler kadar ilgi çekici değil biliyorum. "
"Yanlış anladın, onun da hikayeleri sıradan aslında. Bulunduğu zaman ve o zaman diliminde bulunduğu kişiler önemli sadece. "
“Mezarlığa geldik.”