Lotus ve Selvi - 5. Bölüm "HATA"

Malkon ile sadece yaşadığı dönemi görmek istiyordum ama onun hakkında daha çok bilgi edindim. Bu durumdan biraz rahatsız oluyordu, kimse sırrının başkasının bilmesini istemez. Başka anılara gitmek istediğimde ara vermek istedi. Neyse ki Meth geri dönmüştü. Planladığımız gibi yaşla gölün kenarındaki kayalıkta buluştuk.

“Dünya hala sıkıcı mı?”

“Bıraktığın gibi, anlarsın işte. Burada değil de orada yaşlandığımı cidden hissediyorum. “

“İlginç bir anın var mı? Anlatabileceğin …”

“Her zamanki gibi gidip bir kişiye üç yıl boyunca yardım ettim.”

“Üç yıl, çok uzun, nasıl dayanabiliyorsun? Hiç tanımadığın birisi için üç sene birlikte olmak …”

“Belli bir süre geçtikten sonra birbirinize alışıyorsunuz. Hatta ayrılmakta zorlanıyorsun. Üç yıl da çok uzun bir zaman değil aslında.”

“Eğlendin mi bari?”

“Çok hızlı geçti ve evet, eğlendim. “

“Peki, ne zaman tatile çıkıyoruz? Bu sefer yeri sen seç ve bana söyleme. “

“Ben de bu konuyu konuşacaktım. “

“Şimdi ayrılmak zorundayım. Yaşlı adam beni bekliyor. Yarın hazırlan yine aynı yerde görüşürüz. “

“Anlatmam gereken şeyler var. “

“Tamam, yarın gittiğimiz yerde anlatırsın. Görüşürüz.”

Dünya, onları da en az bizim kadar etkiliyor. Dediği gibi yaşlanmıştı. Eski umursamaz hali yok olmuştu. Daha sakin ve düşünceli bir hali vardı. Zamanla eski haline gelecektir. Yaşlı adamın yanına gittiğimde evinde değildi. Bundan emin olmak için kaç odaya girip baktığımı sayamadım. Yarım saat boyunca evin içinde dolandıktan sonra arka kapıdan dışarı çıktım. Yaşlı adam evinin ilerisindeki gölün önünde duruyordu. Yanına vardığımda yüzüme bakmadı, gözünü sudan ayırmıyordu. Gölün rengi üstündeki buluttan dolayı bulanık ve iç karartıcıydı. Neye baktığını anlamadan dakikalarca bir göle baktım, yüzüne baktım. Bu kadar uzun bir süre konuşmamasıyla bana bir şeyler mi anlatmak istiyordu, anlamadım. Birkaç adım daha göle yanaştı ve kısık bir sesle konuşmaya başladı.

“Önceden bu gölde kurbağalar vardı. Hava karardıktan sonra saatlerce anlamsız sesler çıkarırlardı. Seslerinden rahatsız olduğumu söyleyemem, uzun bir süre onlarla yaşadıktan sonra bir sabah uyandığımda yok olmuşlardı. Nereye gitmişlerdi?

“Çevrede yakın bir göl var mı?”

“Şu tepenin ardında bir tane var. Belki de dediğin doğrudur ama neden gittiler ki? Eşimle onların sesinden hoşlanıyorduk.”

“Eşin mi? Şu an nerede?”

“Sen gelmeden yıllar önce kayboldu. Gittiğinde saçımda siyah yerler vardı. O olaydan sonra çalışmayı bıraktım.”

İnsanlarda kaybolur veya bir şeylerden kaçar ama burada neyden kaçabilirsin anlamıyorum. Neden kaçtığını soracağımı anladı ve

“Benim başıma daha gelmedi ama burada iki farklı yolla hayatın son bulabilir. Birincisi sizin gibi diğerinde de ortadan kaybolursun. Kendi isteğinle mi oluyor bilmiyorum ama bir anda oluyor ve çevrendekiler farkına bile varmıyor. “

“Mezarlığında yalnızca insan gibi ölenler mi var?”

“Hayır, ikisi de bizim için ölüm sayılıyor ve kaybolursa bile mezarını yapıyoruz.”

(1 GÜN SONRA)

“Neredeyiz şu an?”

“Peru’dayız. “

“Evet, ne yapıyoruz?”

“Sen seç. “

“İyi misin? Seçimi bana mı yaptırıyorsun? Normalde hep sen ısrarcı olurdun?”

“Peki gel hadi, bildiğim canlı müzik yapan birkaç yer var. Büyük ihtimalle beğenirsin, hem yemekte de ne yapacağımıza karar veririz. “

Anlamak zor değildi. Geldiğinden beridir normal davranmıyor. Kötü bir haber almak istemiyorum, en azından burada olmasın.

“Yemek bittiğine göre artık sana bazı şeyleri anlatmak zorundayım. Evleniyorum. “

Ne yapmalıyım şimdi? Tebrik etmeliyim? Kafamı kaldırıp gözünün içine bakamadım. Ne yapabilirim ki?

“Bana öyle davranma, sen de biliyordun, sonsuza kadar buraya gelemezdik. Hem buna mecburum. Senle de olamazdım.”

“Nasıl olamazdın? Malkon ve Eliana yıllardır burada birlikte yaşıyorlar. “

“Eliana’nın Malkon’dan önce bir eşi vardı, çocukları bile vardı. Hatta çocukları nerdeyse benle yaşıt. O eşiyle sıkıntılar yaşamaya başladı ve ayrıldı. “

“Ne, ama Eliana kaç yaşında? “

“Biz sizinle aynı zaman biriminde değiliz. Kendi zaman seviyeme göre iki yaşındayım ve Eliana ise beş yaşında. Hem asıl konumuz onlar değil, şunu bilmeni istiyorum benim gibi biriyle evlenip çocuk yapmak zorundayım. Ve…”

“Ve ne! Dahası da mı var? “

“Evlendikten sonra bu bölgeden taşınmak zorundayım, eşimle birlikte.”

“Eşinle mi? Biz niye buraya geldik, bunu bana anlatman için mi? Niye beni getirdin? Söyle! “

“Durumu zorlaştırıyorsun. Ben insan değilim, senin gibi yoğun duygular hissedemiyorum. Lütfen, biraz sakin ol.”

“Demek benim gibi hissetmiyorsun, tamam. “

Bunu yapmak istememiştim ama oldu işte. Bıçağı amaçsızca elime aldım.

“O bıçakla hiçbir şey yapamazsın. Unuttun mu burası gerçek değil. “

“Senle birlikte kaç kez öldük hatırlıyor musun? Tabi ki de hatırlıyorsun ve benim dikkatimi bir şey çekti, neden her seferinde ilk sen ölüyorsun. Yoksa benim ölmemi izlemek istemiyor musun? “

“Saçmalama, niye böle düşündün. Seni cesaretlendirmek için yaptım. “

“Tamam, bu sefer ilk ben ölmek istiyorum. “ dedim ve bıçağı karnıma sapladım.

“Ne yaptın? Ölene kadar acı çekeceksin. “

Etrafımdaki herkes beni izlemeye başladı. Dediği gibi acıyı hissediyordum ve kan kaybediyordum.

“Etrafına bakmayı kes artık. Onların umurunda bile değilsin ve şu an ölüyorsun. “

“Buradan çıkmam gerekiyor. “

“Hayır, dur.”

Karnımdan bıçağı çekti ve “Buna beni sen zorladın. “dedi. Arkama geçip gözlerimi kapattı.

“Bu benim için son tatilimizdi.” dedi ve boğazımı kesti. Uyandığımda yine aynı nehrin içerisindeydim. Nehirden çıkıp köşedeki ağacın altında gelmesini bekledim. Bunu ilk defa görüyordum. Suyun altından yüzeyine doğru çıktı ve akıntı onu sığ olan tarafa taşıdı. Gözlerini açar açmaz beni aradı ve beni görünce de kafasını yana devirip sırıttı. “Hadi, gel. Seni eve bırakayım. “ dedi. Yaramazlık yapan küçük bir çocuk gibiydim ve yakalanmıştım. Dediklerinde haklı olabilir ama o an gerçekten hazır değildim. Eve gidene kadar tek bir kelime söylemedi. Evin önüne geldiğimizde ise yüzüme bakıp, “Yarın ayrılıyorum ve sanırım bu seni son görüşüm. “dedi.

“Ne…”

“Kendine iyi bak İzabel ve dünyana en kısa zamanda geri dön. Burada yaşlanamazsın."