Okumuyor Muyuz?

I go, you go, we go…

3 Beğeni

Toplu taşımada telefonuyla uğraşanları gördüğümde düşünüyorum, bu insanların yarısı bile facebook, twitter, oyun yerine bir e-kitap okusaydı ne güzel olurdu diye. Tabi kokusu olmadığı için kitap okuyanların burun kıvırdığı ve bu yüzden yaygınlaşmayan bir ortamı hiç kitap okumayanın keşfetmesi çok zor.

4 Beğeni

Eskisine göre daha çok okuyoruz.
Ben eskisinden daha çok kitap okuyan insan görüyorum.
Metroda, otobüste, parkta, bahçede, sağda solda…
Daha da artar, artacak.
Niye artmasın ki?

8 Beğeni

Kitapların fiyatı da aslında az okunmasına/satılmasına bir sebep bence. Şöyle bir seri yapayım desen; 300-TL civarında parayı gözden çıkarman gerekiyor. Kitapçılar yine de bana göre kalabalık. Kitap satın alan, okuyan genç kesim var hala. Ben ümidimi kesmedim. Teknolojiye yenilmeyecek kitap sevgisi bence.

1 Beğeni

Durum bu merkezde… :wink:

durumbu

1 Beğeni

Ben araçlarda okuyamıyorum midem bulanıyor odaklanamıyorum hep imrenmişimdir okuyanlara da.

12 Beğeni

Kulak tıkacı gürültünün sesin çözümüdür.
Tren yolculuğu yaptığımda mutlaka hikaye yada bir makale okurum.

1 Beğeni

Ben evim hariç hiçbir yerde kitap okuyamıyorum. Ya etrafımda hiç kimse olmayacak yada otobüsle uçakla gece yolculuğu yaparken diğer yolcular uyuyacak ancak o zaman okuduğumu anlayabiliyorum. Millet plajda, parkta, bahçede vs. okuyor ne güzel ben kesinlikle okuduğumdan bişey anlamıyorum ki çoğunlukla şımarık çocuklar yüzünden…

Biz mi çocuk yetiştirmeyi bilmiyoruz, çocuğumuza “dur oğlum, yapma kızım” demiyoruz yoksa Türk çocuklarında genlerden gelen ekstra bir şımarıklı mı var bilemiyorum ama çocuk olan ortamda bırakın kitap okumayı yanımdaki ile ne söylediğini bile anlamayacak duruma geldim. Anneleri babaları dur demedikçe daha beter çığlıklar atıp etrafa rahatsızlık veriyorlar. Uyarırsan da sen vicdansız, ruhsuz, öküz oluyorsun. Tam bir şımarık çocuk terörü var ülkede…

9 Beğeni

Sabah 9 gibi sessiz parkta okumak dışında bende tamamen dediklerinize katılıyorum. Ev ve kütüphane dışında okuyamam. Çıt olmamalı benim için.

3 Beğeni

Normalde günde 200 sayfa civarında bir alt sınır koymuşumdur kendimce ve rahatlıkla okurdum ama bu ülke son 5-10 yıldır cidden Hindistan gibi salt kirlilikten (müzik ve düğün sesi, sigara, bok ve çöp kokan hava, çocuk terörü, inşaatlar, ağaçsızlık, vb.) ibaret olmaya başladığından bu sayı yarıya düştü. Hatta sürekli “şu 40 sayfalık bölüm bitsin de kalkayım” diye sabırsızlaştım. Kaçmak için okuyordum, kaçamıyorum artık.

4 Beğeni

Ben de otobüste okumak istiyorum her gün düzenli olarak otobüse biniyorum ancak odaklanma sorunum var bazen evde bile odaklanamadığım oluyorken otobüste imkansız gibi bir şey oluyor.

1 Beğeni

Gürültü yok, çocuk yok, müzik yok, otobüsteki sarsılma yok, kimse yok çözüm basit;

6 Beğeni

Çocukken bahçemizdeki ağaca çıkar okurdum kitaplarımı, o huzurumu bir daha bulamadım.

7 Beğeni

O kadar dikkatinizi dağıtacak şey var ki dikkatinizi toplayıp da bir şeyle ilgilenmek zor artık.Ve böyle bir kültür oluşmaya başladı teknolojinin gelişimiyle.İnsanlar artık kitaplardan daha çok eğlendirdiğini düşündüğü şeyler var.Bu yüzden insanlar artık kitaplarla eğlenmek zamanını geçirmek yerine farklı şeylerle uğraşıyorlar.Youtube’de video izlemek,film indirip izlemek,internetten yayınlar izlemek,video oyunları oynamak,telefon oyunları oynamak,sosyal medyada zaman geçirmek bunlardan bir kaçı.Tabi kitap okumakta direnen bir çoğunlukta var.Sorduğun sorunun net bir cevabını veremedim açıkçası.

1 Beğeni

Rahatsız edilmemek için kitaplarımı sabahın altısında okuyorum. Tabii bunun için horozlarla aynı andam hatta daha erken kalkmak zorundasınız.

1 Beğeni

Horozlardan erken kalkanlar cemiyeti mi kursak forumda n’apsak ?
Ben bu yıl(eğitim-öğretim senesi olarak düşünün) geçen yıllara göre daha fazla kitap okuyan görüyordum. Ayrıca metroda her ne kadar fazla hoşlaşmasam da e-kitap okuyordum. Her hafta toplam 3 saat metro kullanmak durumunda kalınca alışmaya başlıyor insan.
(Aklıma geldi ekleyeyim, sadece metroda yapabiliyorum bu eylemi, çünkü metro dışındaki toplu taşıma araçlarında midem bulanır genelde.)

1 Beğeni

Ben de aynı sorundan muzdaribim. Sırf onun için podcast dinliyorum genelde toplu taşımada.

2 Beğeni

Emrah Safa Gürkan hoca, Bunu Herkes Bilir kitabında bu soruya oldukça açıklayıcı bir cevap vermiş görünmektedir. Sözü fazla uzatmadan sözü hocaya bırakalım:

Blok-alıntı

Demokratik Eğitim ve Stratejik Araştırmalar Merkezi’nin “Türk Halkının Kitapla İmtihanı” raporuna göre Türkiye %0.1’lik okuma oranıyla 86. sırada yer alıyor. Gene aynı rapora göre başı %21 ile Fransa ve İngiltere’nin çektiğini, ardından da %14 ile Japonya’nın geldiğini görüyoruz. Bu oran, birçok Türk’ün habire aptallığından dem vurdukları Amerikalılarda ise %12. Türklerin kitaba yılda 5.5 lira harcadığını belirten raporda, kullanılan yöntem ve dayanılan kriterler açıkça belirtilmediği için, bu sonuçları sorgulayabiliriz. Ancak, elimizde başka veriler de var. Eski başbakan yardımcısı Mehmet Şimşek’in hayıflanmasına odaklanalım. Şimşek’e göre günde internet kullanımına sekiz dokuz saat harcayan Türk halkı kitaba sadece bir dakika ayırmakta. Norveç’te bir vatandaş kitaba yıllık ortalama 137, Almanya’da ise 122 dolar harcarken, dünyaya bedel bir Türk ise 25 cent gibi komik bir miktarı kitaba ayırmakta. Bir başka veri de Türkiye İstatistik Kurumu’ndan (TÜİK) gelsin. İlim irfana doyamayan milletimizin ihtiyaç listesinde kitap kaçıncı sırada dersiniz? 235, yazıyla ikiyüzotuzbeş.

Blok-alıntı
Türk halkının durumunu açıkladıktan sonra, Emrah hoca irfan yuvalarımız olan üniversitelerimizin vaziyyetini de şu cümleler ile açıklamakta:

Blok-alıntı
YÖK’ün “Vakıf Yüksek Öğretim Kurumları 2019” raporuna göre, 70 vakıf üniversitesinden 5 tanesinde öğrenci başına 1, evet yazıyla sadece bir kitap düşmekte! Bu rakam 9 üniversitede 2’ye, 13 üniversitede 3’e, 7 üniversitede 4’e çıkmış durumda. Bu 70 üniversitenin sadece 10 tanesinde ortalama sayılar iki haneye ulaşabiliyor; ilk 3 sırayı İstanbul 29 Mayıs Üniversitesi (51), Bilkent (42) ve Koç (32) alıyor. Mensubu olduğum ilk üniversitenin ortalamasının öğrenci sayısının az olmasından istifade ettiğini de belirtelim ki kayırmacılık suçlamalarını peşinen bertaraf edelim.
Toplam kitap sayısında ise birinci her zamanki gibi 507.596 kitapla Bilkent üniversitesi. Vakıf üniversitelerinin bu değişmez medar-ı iftiharını 257.727 kitapla Koç ve 221.719 kitapla Başkent üniversitesi takip ediyor. Sadece 10 üniversitenin 100 bin rakamını geçebildiği listenin esas dikkat çeken kısmı ise küme düşme hattı. 10.000 rakamının altında kalan 14 üniversite pederimin gerisinde kalma şerefine nail olmuş! Listenin sonuncusu Antalya Akev Üniversitesi’nin sadece 500 kitabı var! Lokman Hekim ve Alanya Emin Paşa üniversitelerinin de durumu biraz daha iyi: 1.231 ve 1.907

Blok-alıntı
Bu endişe verici rakamları aktardıktan sonra, Emrah hoca Milli Kütüphane’deki kitap sayısını diğer ülkelerin Milli Kütüphaneleri ile karşılaştırmakta.
TÜİK’in 2017 verilerine göre Milli Kütüphane’deki kitap sayısı 1.410.489, ABD’deki Kongre Kütüphanesi’nde ise bu rakam 16 milyon. Deutsche Nationalbibliothet’te 15.5, Bibliotheque Nationale ve British Library’de 14 milyon kitap var. Örgün bir halk kütüphanesi ağının şu son çabalara rağmen hâlâ kurulamadığı da ortada olduğuna göre, insanları okumaya alıştıracak bir altyapının mevcut olmadığı da aşikâr.

Blok-alıntı
Kitap okuma oranlarının düşüklüğünden daha vahimi, bunu değiştirmek için hiçbir şey yapmamamız. Araba camlarına çekilen siyah filmlerin yasaklanmasına tepki gösterip hükümete geri adım attıran halkımız, kütüphane eksikliğini bir kere bile gündeme getirmeyi akıl etmiyor. Çünkü zaten kendisi de okumuyor, okuyorsa da bunu kendi imkânlarıyla yapmak zorunda olduğuna çoktan kâni olmuş. Belki de, okumayan kitlelerin okumayan kitlelerin sorunlarına çözüm bulmak için gerekli farkındalık ve entelektüel derinliğe ulaşması mümkün olmuyordur. Bir kısır döngünün içinde adeta ne sudan içebilen ne ağaçtan yiyebilen Tantalos gibi mahpus kalmış olabiliriz.
Emrah Safa Gürkan, Bunu Herkes Bilir, Kronik Kitap, s.79-82

8 Beğeni

Bu konuda Türkiye’nin geleceği için çok ümitsizim.

1 Beğeni

Okuyan bir toplum olabilmek kısa bir zamanda aniden oluşmaz. Eğitim sistemi yerlerde olan bir ulusun zaten kitap okuma ve araştırma alışkanlığı olamaz, mantığa terstir. Aynı zamanda ekonomik bir refah seviyesine de ulaşmak gerekir. Sağlıklı kafa yapısına sahip olmayan, geleceğinde ekonomik kaygı sorunları yaşayan toplumlar okuyamazlar. Tabii istisnaları ayırıyorum. Gelelim bu işin siyasi yönüne. 3. Dünya ülkesi olarak biz, politikacılar için ucuz iş gücüyüz. Gelişmekte olan 3. Dünya ülkelerinin gelişmiş ülke olabilmesi üretimle olur. Bu üretimde gelişmiş ülkelerdeki gibi katma değer vergisi yüksek ürünlerle olamaz. 3. Dünya ülkeleri katma değeri düşük ürünler üretir. Mesela; basit tarım ürünleri, yan sanayi, ahşah, demir çelik ürünleri vs… Şimdi düşünün bir kere bu tarz ürünlerin üretiminde çalışan işçiler ucuz ücretler alır. Düşük ücret alıp durumundan şikayet etmemesi gerekir. Kitap okursa düşünmeye ve sorgulamaya başlar. Sorgularsa, ucuz işçilik politikasıyla ihracat yapıp gelişmeye çalışan ülke olamazsın. Zaten az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin çok ta fazla şansı yoktur. Bu işler basamak basamak olur. Az gelişmiş ve gelişmekte olan bir ülke bir anda gelişmiş ve refah seviyesi yüksek bir ülke olamaz. Konuyu çok dağıttım kusura bakmayın. Sosyal ekonomi aslında benim alanım. Üniversitede çok sevdiğim bir ders olmuştur. Yani kısacası kitap okuma alışkanlığını toplumsal olarak edinemiyorsak aslında arka planda önemli ve elimizde olmayan sebepleri var.
TOPLUM YAŞADIĞI ÜLKENİN AYNASIDIR.

2 Beğeni