Öteki

Öykü Seçkisi'nde okumak için: http://oykuseckisi.com/oteki/

image

Yakın arkadaş dağ gibidir. Gölgesinde dolaşır, sahip olduğu türlü ağaçlarının yemişlerinden yer, serin sularından içersin; fakat sana nimetlerini yine de karşılık beklemeden sunmaya devam eder. İki ay önce taşınmıştık bu koca şehre. Babam hayatını kaybetmişti. Annem de olaydan çok etkilenmişti. Sığamıyordu artık; yıllarını verdiği, hatıralarının ilmek ilmek sokaklarında dolaştığı, benim dünyaya geldiğim, babamla orada tanıştığı… (DEVAMI…)

Merhabalar.
Geçen ayki öykünüz gibi bu da güzeldi ama bu sefer biraz daha detaylı bir yorum yapayım.

Anlatımınız samimiydi, etkiliydi ve öykü konusuyla ve finaliyle başarılıydı. Lesya ismini de güzel bulmuşsunuz.

“Seni buraya iyeleşesin diye getirdim. Ama daha da kötü oluyorsun. Kabul etmedim, yediremedim kendime; ama çare bırakmıyorsun bana; sanrılarından kurtulasın diye her şeyi denedim ama olmuyor! Olmuyor! Hala Lesya’dan bahsediyorsun. O YOK! HİÇBİR ZAMAN DA OLMADI. Senin hayal ürünün o!”

Yukardaki paragraf öykünün kırılma noktası ve gayet de ilginç ve şaşırtıcıydı. Ama sonrasında okuyucuya fazla şey vermişsiniz gibi geldi bana. Zaten o an neredeyse her şey anlaşılıyor. Sonrasında baba ve kızla ilgili ateş etme sahnesi ve final paragrafı gelse bile fazlasıyla yeterli olurdu. Bu şekliyle sanki acaba anlamazlar mı, iyice açıklasam mı kaygısı sezdim ben.

Haricinde söyleyecek pek bir şey yok sanırım. Atmosferi güzel yansıtmışsınız ve Aysel’in değil de Lesya’nın gözünden anlatmanız öyküyü farklılık anlamında güzel olmuş.

Gelecek seçkilerde de görüşebilme umuduyla kendinize iyi bakın :slight_smile:

Değindiğiniz konularda tamamen haklısınız. Anlaşılması adına daha fazla açıklama yapma gereği duydum. Bu haliyle en son gönderdim içime sinmese de genel olarak.
Değerli yorumun için teşekkür ederim. Yeniden görüşmek üzere. :slight_smile:

Merhaba,

Öykünüzü beğendiğimi ifade ederek başlayayım yoruma. Ters köşe kurguları seviyorum. O ana kadar Lesya ile ilgili - babanın tavrının açık edilmesine rağmen- hiç hayali olması gibi bir düşünce belirmedi kafamda. Ters köşe yaptığınız ana kadar bunu iyi sakladınız ama başlangıçta bir sıkıntı var gibi geldi bana. Hemen ifade edeyim ne demek istediğimi.

Öyküye Lesya’nın gözünden değil de Aysel’in gözünden bakmaya başlasaydınız, bu sorun ortadan kalkacaktı sanıyorum.

Bence “hayali” olanla başlamak öyküye, kurgusal bir hata olmuş. Çünkü başlangıçta Lesya’nın geçmişinden, annesinden, babasının ölümünden vs bahsediliyor. Sınıftaki kızların onun hakkında yaptığı dedikodulara kulak misafiri oluyor ve kendisi için yakışıklıyım ya da kendini beğenmiş biriyim gibi yorumlar yapabiliyor. Bu da ya hayali kahraman olan Lesya’nın da hayali durumlar yaşadığının ya da Lesya’nın sınıf arkadaşları arasında fark edildiğinin ilanı demektir. Lesya’nın da sanrılar yaşıyor olması ve okura bir şeyler anlatması pek olası olmamalı bu kurguda. Sınıf arkadaşları tarafından fark edilmesi durumu ise zaten öykünün doğası gereği imkansız.

Oysa Aysel’in gözünden başlasaydı hikaye, sınıf arkadaşları Aysel’i Lesya ile yakıştırsaydı, yani konuşmalara tanık olan Lesya değil de Aysel olsaydı, Aysel’in zaten sanrıları olduğunu bilecek olduğumuzdan finale yakınlaştığımız bölümlerde, gerideki bu detaylar da anlam kazanacaktı. Ben burada takıldım biraz açıkçası sadece. Göremediğim, anlayamadığım bir durum vardır belki diyerek, cevabınızı dört gözle bekliyor olacağım.

Tekrar edeyim, kafamı kurcalayan bu küçük kurgusal durum haricinde epey beğendiğimi söylemeliyim.

Gelecek seçkilerde görüşmek üzere. :slight_smile:

1 Beğeni

Selamlar,
Aslında öykünün sonunda kimin sanrıları var belirli olsun pek istemedim. Ama ağırlığı Lesya’ya verdim sonra. Lesya okula 1 hafta sonra geliyor yani Aysel’den sonra; Aysel’in sanrılarının başlamasıyla birlikte(o an farkında olunmadan). Aysel kendi izole dünyasının aynısını Lesya’ya aktarıyor ruh hali sebebiyle(Lesya belki de yok). Lesya birinci tekil şahıs kullanıyor. Aslında o an konuşan da bilincini yitirmiş kişiliği bozuk Aysel olabilir. Kendi yaşadıklarını - okula ilk gelişi, arkadaşlarıyla olan münasebetini sonradan(!) ortaya çıkan Lesya’da görüyoruz biz; yakınlık oluşmasının sebebi bu. Bütün yaşadıklarını başka birine yıktı bir nevi belkide.
Daha fazla açıklama belki de soru işaretlerini giderebilirdi. Fakat Osman’ı dediği gibi açıklama fazla yaptım mı diye düşündüm ve gerisini bıraktım. Sonu muallakta kalsın istedim.

1 Beğeni

Pek o halde. Açıklama için teşekkür ederim. Aslında detay anlamında eksik değildi öykü. O konuda asla bir eleştirim olamaz. Hatta ben de Osman’a katılabilirim bile.

Belki gerekli bağlantıyı kuramadım belki de kurguyu kafamda oturtamadım. Okuduğumda ne hissediyorsam, tabii biraz üzerine de düşünüyorum sonrasında ama, yazara aktarmaktan yanayım. Eleştiri bazen yazarın bazen de okurun kendini geliştirmesine yarıyor. Açıklamanız üzerine de biraz kafa yordum ve bir önceki yorumumda bakamadığım bir pencereden bakma fırsatı yakalamış oldum.

1 Beğeni

Tamamen haklısınız. Fark edemediğimiz şeyleri birbirimize göstermek seçkide bizler için kötü değil bilakis yazmada gelişimimiz için çok gereklidir. O yüzden her yorum benim için önemlidir. Ayrıca değerli yorumun, vakit ayırıp üstüne düşündüğün için ben teşekkür ederim. :slight_smile:

Açıklamanızı okumadan önce kurgu konusunda @C.Paladros ile aynı düşünmüştüm. Öyküye farklı bir bakış açısı katmışsınız, sonu beklenmedikti. Babanın kızı konusundaki endişeleri ve çabası etkileyiciydi. Okumaktan keyif aldım. Ellerinize sağlık.

Vakit ayırıp kıymetli yorumunu esirgemediğin için ben teşekkür ederim. :slight_smile: Tekrar görüşmek üzere…

Merhaba .Mustafa.

Çok güzel ve çok etkileyici bir öyküydü. Müthiş bir tat aldım okurken. Zekice bir kurgu yaratmışsın. Sevgili Osman’ın dediği hususa ayrıca katılıyorum. O paragraftan sonra çok fazla detaya girmişsin, daha kısa tutsaydın sanki daha iyi olurdu.

Çok beğendim. Kalemine sağlık. :slight_smile: