Rıhtım Kamarası

Bende yeni konu açmadan buradaki herkese bir soru soracam. Mümkünse kayıprıhtım yazarlarının bilgisi varsa onlarda cevap yazsın lütfen. Benim sorum gereklişeyler yayınevinin çıkardıgı MARVEL 1602 adlı çizgi romanla ilgili. Bu roman İnternet’de baktığım zaman 8 seri halinde çıkmış(yurtdışında) , bu yayınevi 1602 kitabında 8 seriyi birleştiribmi kitap haline getirmiş yoksa kafalarına göre herhangi bir baskısını mı çıkarmışlar?images%20(5) bu yurtdışı baskıları… Bu’da Türkiye baskısı images%20(6)

2 Beğeni

Birleşmiş halidir diye düşünüyorum çünkü Türkçesi 232 sayfa diğer 8 sayı ortalama 35 sayfa

3 Beğeni

Tşk. Bitane buldumda ona göre alım dedim

2 Beğeni

Başkalarına kızıp herkesi aynı kefeye koymak doğru bir yaklaşım değildir. İnsanları size ters bile gelse, olduğu gibi kabullenmek ve ne yaşadığını bilmeden yargılamamak gerekiyor. Sahte insanlara katlanamıyor olabiliriz fakat o kişiler bir ölçü değildir yani her insanı böyle kabul edip, ön yargı oluşturmamaya özen göstermeliyiz.

Kendi adıma bu tip insanlarla fazla yakınlık kurmuyor ve böylece boş yere gerilmemiş oluyorum. Yeni insanlara hiç agresiflik yapmadım, ilginç bir yaklaşımmış, yapan her kimse.:slight_smile:

3 Beğeni

Kitapların telif haklarının hangi yayınevinde olduğunu görebileceğimiz bir site var mıdır?

2 Beğeni

Tanıştığım insanlar genelde sessiz olduğumu söyler. Çünkü karşımdakini yeterince tanımıyorsam biraz geri planda durmayı tercih ederim. Bunun sebebi insanların davranışlarına fazla takılmam ve öncelikle nasıl biri olduğunu anlamaya çalışmam. Ne kadar konuşmam gerektiğine, nelerden sakınmam gerektiğine öyle karar veririm. Genelde dedikoducu, samimiyetsiz veya her şeyi hemen eleştirme eğiliminde olan insanlara karşı tavrım bu. Evet, önyargılıyım biraz ama sebebi yine insanların tutarsız davranışları. Beni zorla buna itiyorlar.

5 Beğeni

Önyargı kötü bir şey değil bence. İnsanı diğerlerinden koruyan en iyi silahıdır bence “önyargılar”.

2 Beğeni

Bir bakıma doğru. Çünkü insanın her an tedbirli olmasını da sağlar. Önyargı hayatı olumsuz etkileyecek ya da başkasına zararı dokunacak şekilde abartılmadığı sürece.

3 Beğeni

Ayrı bir konu açmak istemedim. Belki bir tartışma ve sohbet döner de farklı düşünceler öğreniriz diye buraya yazıyorum.

Eğitim müfredatındaki tarih, Öğretici (pragmatik) Tarih Yazıcılığı türünde yazıldı. Peki bu Pragmatik Tarih Yazıcılığıyla belli görüş ve ideolojiler çatısı altında yazılan tarih ne kadar güvenilir? İdeolojilere bağlı kalınarak yazılan tarihi belli düşünceleri olmayan beyinlere tamamen doğruymuş gibi empoze etmek ne kadar doğru?

Pragmatik Tarih Yazıcılığı için bilgilendirme:

Özet

“Pragmatik tarih yazıcılığının en belirgin özelliği, tarihte ün yapmış şahsiyetlere geniş yer verilmesi, bu kişilerin idealleştirilmesi, hatta adeta insanüstü varlıklar haline getirilmesidir.”

“Thukydides’in açtığı çığır, tarihi gerçekleri ortaya koymak hedefini güttüğü halde, örnek olmak prensibiyle de hareket ettiğinden, bunu benimseyen müelliflerin eserlerinde hep zaferler ve parlak olayların işlenmesine özen gösterilmiş, başarısızlıklar ve hayal kırıklıkları karşısında sessizlik tercih edilmiştir. Bu da öğretici tarzın en büyük zaafını teşkil etmiştir.”

“Geçmiş olaylardan ders almak, gelecekteki yolu doğru çizebilmek, okuyucuya ahlaki ve milli duygular aşılayabilmek maksadıyla yazılan bu tarz eserler, öğretici bir mahiyet arz ettiklerinden “öğretici” veya “pragmatik” denilen tarihçilik akımı içinde yer alırlar.”

Kaynak

Bu konuda bir örnek vermem gerekirse Türklerin İslamiyetle tanışması bize güzellikler ve toplumlar arası yüce bir empati şeklinde anlatıldı fakat bunun böyle olmadığı bariz. Talkan Katliamı, Curcan Katliamı gibi birçok katliam ve yaptırımların müfredatta olmaması ve halkın birçoğunun bilmemesi.

7 Beğeni

Bayan kelimesi baydan türemiş olduğu için öyle diyorlar ama hiçbir anlamı yok şu modern feministlerin

2 Beğeni

Araştırmadım ama Bay’dan türeyen ataerkil bir kelime olduğunu düşünüyorlar galiba ya da bay(mak) tan türeyen.

3 Beğeni

Arkadaşlar yüzlerce dizi, film veya kitap okusam/izlesem bile diğer insanlarla iyi iletişim kuramıyorum. Niye böyle çok az insanla konuşurken mutlu oluyorum. Bu yüzden grup etkinliklerine fazla katılmayı tercih etmiyorum bu sefer de yalnız kalıyorum. Herkes boş konuşuyormuş gibi geliyor. Bazen de birine bir şey dediğimde haddini aşıyor kavga ediyorum. Sonra biriyle kavga etmiyim diye suskun kalıyorum. Cahillerin yanında bile bildiklerimi söyleyemiyorum. Yoksa ben mi deliyim?

5 Beğeni

Bayan bir hitap sözcüğü cinsiyet ifade edilirken kullanılmaz. Nasıl ki erkeklerden bahsederken “bay” demiyorsak kadın sözcüğünden de “bayan” diye bahsetmemiz anlamsız. Erkek-Bayan gibi bir kullanım yok çünkü

5 Beğeni

-Cinsiyetin ne? - bay
Pek olmuyor gibi

3 Beğeni

Bir yapaylık, oturmamışlık var hakikaten “ bayan “da. Zira cumhuriyetin ilk yıllarında, Dil Devrimi sırasında uydurulmuş, nispeten yeni bir kelime. Türk dilbilimcileri, Frenklerin isim önünde kullandıkları “ mösyö ” ünvanına karşılık Eski Türkçe ‘de “ zengin, soylu ” anlamına gelen “ bay ” kelimesini tekrar canlandırmışlar. Kadınlar için kullanılan Fransızca “ madam ” ve “ matmazel “e* karşılık olarak da “ bay ” kelimesine, normalde Türkçe ‘de dişileştirme işlevi olmayan “ -an ” ekini eklemişler.** Ve ortaya tüm kadınları “ bayan ” bu kelime çıkmış! Yani bayan burada sadece unvan.

3 Beğeni

Kelin ilacı olsa başına sürermiş. Benim bu konudaki fikirlerim, bazı insanlar diğerleriyle girdikleri sohbetlerden bir şeyler almak istiyorlar ve aksi olduğunda o sohbeti de insanı da gereksiz buluyorlar. Ama bu bir şeyler almak dediğim illa ki ansiklopedik bilgiler ya da sinematografik hafızalarından kopup gelenler olmak zorunda değil. Bazı insanlar olur için ısınır, çok samimidir. Mesela bir şeyler katamıyordur belki bilgi olarak ama senden almak istiyordur. Ya da onun kattığı şeyler hayata bakışı, olayları yorumlayış biçimi ve davranışlarıdır belki de nesnel bilgilerdense. Tabi bu konu ayaküstü tartışılacak bir şey değil ama bence normal bu hisleriniz. Biraz ego barındırıyor olabilir. Bunu da hakaret olarak yazmadım çünkü ego da bir kişisel özelliktir ve hepimizde az-çok var. Bence her insanla konuşurken keyif almamak aşırı doğal, asıl alanlarda bir yapaylık bir sahtelik vardır diye düşünüyorum. Yine de sizi rahatsız eden bir durum olmuşsa, insanlarla iletişiminize sıfır beklentiyle başlamayı deneyin. Zevk almayı da, bir şeyler katmasını da, hatta değerli zamanınıza değip değmemesini de umursamayın. Mutluluk sıfır beklentide yatıyor :d

5 Beğeni

Hep öyle davranıyorum ama karşılaştığım insanların çoğu benden tamamen ayrı örümcek beyinli, oturmasını kalkmasını bilmeyenler felan oluyor.

3 Beğeni

@AeroKnight-sama @Howl

İnsanların çoğu sizin insanları düşünüp, önemsediğiniz kadar size beyinlerinde vakit ayırmıyorlar. İnsanlarla iletişim kurabilmek, anlamak ve anlaşabilmek için çok fazla çabanın ben çoğunlukla hüsranla sonuçlandığını gördüm. @Lik 'in de dediği gibi; sıfır beklenti en güzel yaklaşım biçimidir. Kendimce eklemek istediğim bir nokta daha var. Olduğunuz gibi davranın ve insanları olduğu gibi kabullenin, yargılamayın. O kişi öyle, siz de nasılsanız öylesiniz. Bence gerçek olan samimiyet karşımızdaki insanı eksikleri ve fazlalarıyla olduğu gibi dümdüz kabul etmektedir. Çatışmalar, farklı fikirler mutlaka olacaktır ama ne zaman bir ortamda kendi fikrini diğerine kabul ettirmeye çalışan insanlar görsem o ortamda tartışma ve kavga vardır. Bence kişiler kendi fikirlerini dürüstçe söyleyebilmeli ve karşıt fikri de dinleyerek saygı duymalıdır. Böyle bir saygının olmadığı ortamlarda çatışma sürekli olacaktır. Şahsım olarak bu tip insanlarla iletişim kurmayı bile düşünmem. Mümkünse bir ortamda önce insanları izlemeyi, onları dinlemeyi ve benim gibi düşünen ve davranan kişilerle iki lafın belini kırmayı tercih ederim. Bu da çok fazla rastlanır değil maalesef.

Diğer açıdan neden çok fazla arkadaşa sahip olmalıyız ki? Bunun doğrusunu kim belirledi? Belli bir miktarı mı var bu işin? Beni olduğum gibi kabul eden, gereken yerde eleştiren, gereken yerde yanımda olan, beni dinleyen, dürüst olan, anlamaya çalışan, bana hatalarımı çekinmeden yüzüme söyleyebilecek ama yine de benim seçimlerime ve fikrime saygı duyacak bir kişiyi, bana bön bön bakıp, yargılayıp, sürekli bir açığımı arayarak benimle sürekli bir savaş halinde olan yüz tane yorucu insana değişmem. Aynı şekilde benim de bu şekilde davranmam gerektiğini düşünüyorum.

Rastgele denk geldim. İki cümle yazayım dedim yine dayanamadım uzattım sanırım. Kusurum olduysa affınıza sığınırım.

7 Beğeni

Ben hep ikinci paragrafınızda bahsettiğiniz gibi insanlarla karşılaşıyorum bunları ben seçmiyorum işte seçme şansım olsa hayatımda olmazlar zaten. Ya iş için, ya proje için birlikte vakit geçiriyoruz. Örnek psikoloji okuyan bir arkadaş var, psikoloji de ilgi alanımdır, psikoloji konuşmaya başladım bir gün “sen nerden biliyorsun ki” gibi saçma sapan bi ses tonu ve mimikle bana cevap veriyor. İnsanlar sadece üniversitede okudukları bölüm hakkında bilgi sahibi oluyor sanıyor sanırım. Böyle örnekler çoğaltılabilir. Negatif enerjiyle doldum zaten, son günlerde aynaya bile bakamıyorum aşağılık, ezik bir tipe benzedim iyice. Mutlu uyanmak için çabalıyorum sadece.

2 Beğeni

Böyle bir tepkiyi aldıktan sonra zaten konuşmaya çalışmanın da bir mantığı olmaz. Böyle insanları ben ciddiye almadığım için çok dinlemem. Hatta yüzüne de onun bu tutumuyla alakalı fikrimi söylerim.

Sorunu kendinizde arayıp kendinize işkence etmeyin boş yere. Malum toplumun insanlarının çoğu böyle. Sorarım size, son günlerde bu saçma sapan insanlar için kendinizden tiksinmeniz kaçının umurunda? Bana kalırsa böyle insanlara aylar, yıllar verip sonra beş para etmez olduklarını anlamak çok daha korkunç ve üzücü. En başında nasıl biri olduğunu gördüğünüz için bence mutlu olmalısınız. Hayatınızda bir başkasına ayıracağınız değerli vaktinizden saçma sapan bir insan daha azaldı. Bu sevindirici. Böylece elinize kalan bu vaktinizde daha çok okuyup, daha çok araştırıp, kendinizi daha çok geliştirebilirsiniz.

Ayrıca kendimi tekrar etmiş gibi olacağım ama yine bir sorum olacak. Neden mutlu olmak zorundayız? Herkes mutlu mu olmak zorundadır? Ben bunun bize dayatılmış bir tutum olduğunu düşünürüm. Sanki insanlar hep mutlu olmak zorundaymış gibi bir dayatma olduğundan, uzun süre bir şeyler ters gidince depresyona giriyoruz. Kendimizi mutlu olmaya mecbur hissediyoruz. Lakin bu dünyada mutlu olduğunu sanan insanların çoğu cahil insanlardır. Sorgulamazlar, basitlerdir, düşünmezler vs. bu sebeple de mutlu sanırlar kendilerini.

7 Beğeni