Soylediklerinize harfiyen katiliyorum.
Epsilon baskılarını kitapyurdunda sipariş ettim. Temin edilemedi diyerek iptal edildi 2 kitap siparişim.
Bugün kitap fuarında yeni baskıları vardı. Ancak toplu öyküler ve romanlar yoktu. Dağıtım ile ilgili sorun olmuş olabilir.
Kitapyurdunda çıkış tarihi 18 Ocak olarak değiştirilmiş.
Ekşi Sözlük’te gördüm:
[…] kızı filiz ali, sabahattin ali’nin kitaplarının yasaklı olduğu dönemlerin de göz önüne alınması gerektiğini düşünerek bu sürenin tekrar hesaplanmasını istiyor. bunun üzerine gerekli kurumlar bu öneriyi ciddiye alıyor ve diğer yayınevlerine de bu 70 yıllık süre dolsa dahi, meslek etiği gereği sabahattin ali’nin kitaplarını şimdilik basmamalarını söylüyor. […]
Kaynak: https://eksisozluk.com/entry/85324163
Ben geçen hafta Kitapyurdu’ndan YKY’den çıkan 10 kitabını 56 TL gibi bu zamanda epey komik gelen bir fiyata aldım.
Bu karar dikkate alınıp kitaplar toplatılırsa o zaman beğenmediğimiz şu kapaklar bile sahaflarda 100 tl’ye çıkar.
Şöyle de bir haber var.
Bern Konvansiyonu madde 7
Bu Sözleşme ile öngörülen koruma süresi, eser sahibinin hayatı boyunca ve ölümünden sonra elli yıl devam edecektir.
5846 sayılı Kanun Madde 29
Koruma süresi eser sahibinin yaşadığı müddetçe ve ölümünden itibaren 70 yıl devam eder
Kanunu lafzi olarak yorumlarsak açıkça belli ölümünden itibaren diyor. Yurtdışında veya ülkede kanun maddesine aykırı bir içtihat oluşmuş mudur bilmiyorum. Sabahattin Ali’nin kızının gerekçelerini de dinleyince tamamen haksızdır diyemiyoruz. Ama kanun maddesi de ortada.
Mahkemeler her ne kadar kanunları uygulasa da temel insan haklarına da uymak zorundalar. Telif hakkını, mülkiyet hakkı olarak değerlendirip emsal bir yüksek mahkeme kararı ortaya çıkabilir ancak bu çok zor bir ihtimal. Bizde veya AİHM’de bu yönde içtihatlar oluşmuş mu araştırmak lazım.
Mesela Harper Lee’nin Tespih Ağacının Gölgesinde isimli kitabında da aynı sorun yaşanacak. Bu kitabı öldükten sonra yayınlandı. Harper Lee’nin ölümünün 70.senesinden itibaren, Bülbülü Öldürmek kitabının telifi hakkı dolarken, diğer kitabının devam mı edecek? Kanun ve sözleşmelerin ölümünden itibaren ifadesiyle, amacının bu karmaşıklığı ortadan kaldırmak olduğunu düşünüyorum.
Baskı yapan yayınevlerine kolay gelsin.
Şimdiye kadar fuarlarda sadece Yapı Kredi Yayınları standına yöneltilen “Sabahattin Ali imzaya gelecek mi” sorusu artık fuarlarda kendilerine de sorulacak.
Madonna’yı getirmemeleri bence bir ayıp bu arada. Hadi Sebahattin Ali gelemiyor Madonna daha ulaşılabilir.
Yeri gelmişken Filiz Ali ile yapılan güncel bir röportajı da buraya bırakayım:
Neden herkes basmaya başladıktan sonra böyle bir haber çıktı diye sormadan edemiyorum. 2018’de böyle bir durum varsa bilemem tabi o zaman tamam.
Fark yayınları
Olmadı Bonbon Funda gelsin
ben de neden herkes değil herkez diye sormadan edemiyorum
Düzelttim. Dalgınlığıma gelmiş.
Ayrıntı Yayınları
Siz Ayrıntı Yayınevi olarak nasıl bir Sabahattin Ali yayıncılığı yapacaksınız?
“Çok satan” bir Sabahattin Ali yayıncılığı yapmayacağız. Seçmece yok. Sabahattin Ali’nin edebi ve politik hatırasına yakışır bir “külliyat” yayıncılığı yapacağız. Sırasıyla onun tüm eserlerini yayımlamayı düşünüyoruz. Kürk Mantolu Madonna, Kuyucaklı Yusuf, Değirmen ve Kağnı-Ses adlı eserleriyle başlıyoruz. Önümüzdeki aylarda da diğer kitaplarıyla devam edeceğiz. Ayrıca bizim açımızdan Sabahattin Ali yayıncılığı, eksik bir halkanın tamamlanması anlamına geliyor. Sabahattin Ali külliyatıyla birlikte, onun roman kahramanı Raif Efendi üzerinden Kürk Mantolu Madonna’da, Maria Puder’in otoportresine bakarken Aşk-ı Memnu’nun “Nihal”ine benzeterek atıfta bulunduğu Halid Ziya Uşaklıgil’leri, Hüseyin Rahmi Gürpınar’ları yayımladığımız “Tükçe Klasikler” dizimizi bütünlemiş olacağız.
KİTAPLARI ÖZGÜN METİN ÜZERİNDEN ÇALIŞTIK
► Yayıma hazırlarken nasıl bir yöntem izlediniz? Nihayetinde 1930’lu ‘40’lı yıllarda yayımlanmış eserlerden söz ediyoruz. Dilde bir sadeleştirmeye gittiniz mi?
Öncelikle Sabahattin Ali’nin hakkını teslim edelim. Öncü yazarımızın gerek romanlarında gerek öykülerinde bugün de rahatlıkla anlayabileceğimiz arı, duru, tertemiz bir Türkçe kullanmasının işimizi kolaylaştırdığını söylemeliyiz. Bununla birlikte, kitaplar yeniden basıma hazırlanırken, eserlerin yazıldığı dönemle günümüz Türkçesi arasındaki farklılıkları dikkate alarak kimi sözcükleri şimdiki kullanıma uygun biçimde düzelttik. Söz konusu düzeltiler dışında özgün metinlere herhangi bir müdahalede bulunmadık, az sayıda da olsa artık gündelik dilde bir karşılığı olmayan eskimiş sözcükler içinse ilgili sayfa altlarına açıklayıcı dipnot girilmesiyle yetindik.
Bu arada bir ayrıntı ama söylemekte fayda var: Tüm kitapları ilk elden, ilk yayımlandığı özgün metin üzerinden çalıştık. Kuyucaklı Yusuf özelinde yazarın sağlığında ikinci baskısı yapıldığı için kıyaslamalı okumaya tabi tuttuk. Sabahattin Ali’nin ikinci baskıda, metnin bazı yerlerinde, hem tek tek sözcükler özelinde hem de cümle bütünlüğünde düzeltme ve “Türkçeleştirme”ye gittiğini gördük. Yazarın neyi niçin düzelttiğini görmenin, bunun yaşayan ve gelişen genç bir dille olan ilgisini anbean saptamanın ilginç ve heyecan verici bir serüven olduğunu ayrıca belirtmeliyiz.
► Ek olarak, “başka” desek, başka ne yaptınız?
Tabii, kuş konduracak halimiz yok, her bir eserin kendisi ortada, yeniden yazacak halimiz de yok. Eserlerin kendisini aslına uygun bir şekilde hakkını vererek yayımlamanın yanı sıra, ilgili eserin kendi hikayesini, yazarın yazı hayatı içindeki yerine de göndermede bulunarak aktarmaya çalıştık. Sabahattin Ali’nin edebiyatıyla politik kimliği arasındaki ilişkiye ve dolayısıyla onun siyasi sürek avı olarak nitelenebilecek bir sürecin sonunda öldürüldüğüne değin “hatırlatma”da bulunduk. Ve değerli yazar ve eleştirmenlerin Sabahattin Ali’nin öykücü ve romancılığına ilişkin yapmış oldukları değerlendirmelere kitaplarda yer verdik. Romanla ilgili değerlendirmeyi Ömer Türkeş, öykücülüğüyle ilgili değerlendirmeyi ise Behçet Çelik yaptı.
‘TEŞEKKÜRLER SABAHATTİN ALİ’
► Sizden önce Sabahattin Ali yayıncılığı yapmış olanlara ilişkin diyeceğiniz bir şey var mı?
Sabahattin Ali, halk deyişlerini severdi: “Kim var imiş biz burada yoğ iken” deyip bir tür nöbet değişimiyle onu bugüne taşıyan yayınevlerine, kızı Filiz Ali’ye, emek vermiş araştırmacı ve yazarlara teşekkürlerimizi sunacağız elbette ama esas teşekkür Sabahattin Ali’ye: Teşekkürler Sabahattin Ali… Bu toprakları, bu toprakların insanlarını, içinde sayısız hayatlar barındıran benzersiz bir dille anlatan öykülerin, romanların ve “görecek günlere” inancımızı tazeleyen şiirlerin için… Ve bize, edebiyatımıza, güzel dilimize kattığın incelikli, içten, cesur her şey için…
https://www.birgun.net/haber-detay/onun-hatirasina-yakisani-yapacagiz.html
bence de en orjinali epsilon yaptı hiç beklenmedik bir şekilde Ama Can’ı da merak ediyorum ben
Gece Akademi Yayınları