Merhabalar.
Uzun süre önce yazdığım bir bilim kurgu hikayesini bilgisayarımda tesadüfen buldum. Aklıma ilk gelen burada paylaşmak oldu
Umarım keyif alarak okursunuz.
Farkında olana kadar sıradan bir gündü. Sıradan olmasından zerrece şikayetçi değildim.
Otobüste, insanların konuşmalarındaki harareti; ifadelerindeki olağandışı mutluluğu, heyecanı, telaşı ve kuşkuyu fark ettim. Fakat konuştukları konu hakkında hiçbir fikrim yoktu. Yalnızca, Spofity listemdeki bir şarkı bitip öteki başlamadan önce değişim den bahsedildiğini işittim. Açıkçası meseleyi pek önemsemedim, politikayla ya da futbolla ilgili bir şey olduğunu, herkesin heyecanla tartışıp sonraki hafta unutacağı pek derin konulardan biri olduğunu düşündüm.
Durakta indim ve Ayreon’ın Liquit Eternity şarkısı eşliğinde ajansa doğru yürümeye başladım. Baktığım her yerde duyguların en yoğun ifadesini taşıyan mimiklerle karşılaştım.
Ofise girdiğimde ilk işim kendime bir kahve yapmak oldu. Kahve demlenirken, müşteriye göndermem gereken bir e-posta olduğunu hatırladım. Önceki hafta boyunca hazırladığım sunumları birazdan gönderecektim. Kuracağım cümleleri kafamda canlandırdım.
Bilgisayarım açıktı. Başta önemsemedim, bazen açık unutup gittiğim oluyordu. Kahvemden bir yudum aldım ve sağ alt köşedeki mail bildirimini fark ettim. Bir dakika önce gönderilmişti ve şöyle yazıyordu:
“Merhabalar
Sunumunuz için teşekkür ederim. Telefondan baktım, sorunsuz görünüyor ama malum gündemden dolayı kafa veremedim. En kısa sürede inceleyip dönüş yapacağım.
Saygılarımla
İyi çalışmalar”
Bir anda afalladım. Okuduğum mesaj, benim adresimden gönderilmiş bir e-postaya cevap olarak yazılmıştı. Sunum, müşteriye birkaç dakika önce gönderilmişti. Kahve demlerken kafamda tasarladığım cümleler eksiksiz bir biçimde yazılmıştı. Üstelik Word belgesine not aldığım hususlardan da detaylı olarak bahsedilmişti. E-posta adresime benden başka kimsenin erişimi yoktu, başkası girmiş olsa bile kullanılan üslup bana aitti. Düşünceler, kelimeler, ifadeler benimdi fakat mail gönderildiğinde ben kahve demlemekle meşguldüm.
Gündem den bahsetmişti müşteri. Neydi bu gündem? Gecenin köründe revizyon notu gönderen bir adamı sunum okumaktan alıkoyacak kadar önemli ne olabilirdi?
Olup biteni anlamaya çalışırken tarayıcı kendi kendine açıldı. Klavyeye ya da fareye dokunmadım bile. Başta virüs olduğunu düşündüm ancak tam fareyi elime alacakken tarayıcı bir haber sitesine girdi. Karşıma aniden çıkan haber, devasa bir yapay zekanın yaydığı nöro-sinyallerden bahsediyordu. Bu sinyaller, insan beyni ile bilgisayar arasında entegrasyon sağlamıştı. Bunun sonucunda, bilgisayarlar düşünceleri komut olarak algılayarak harekete geçiyordu. İşin korkutucu tarafı, bu nöro-sinyaller hiçbir insan müdahalesi olmadan, tamamen yapay zeka tarafından geliştirilmişti.
Farkındaydım. Artık sıradanın yeni bir tanımı vardı.