Kafes ilk okuduğum kitabı ve kıyamet sonrası dünya kitaplarını genelde severim. Kafes’i sevmem de hikayenin özgünlüğü de etkili oldu.
Genelde bu tarz kitaplar da bir virüs kıyamet sonrası dünyaya neden olur ama Kafes de ne olduğu bilinmeyen insan aklının yabancı olduğu, çıldırmasına ve saldırganlaşıp ölmesine neden olan “şey” var. Bence bir başka boyut…
Gölün Dibindeki Ev’i ve Kırmızı Piyano sevemedim, muhtemelen hikayenin kendisine dahil olamadım.
Carol Gömülmeden Kafes kadar güzel bir hikaye, Tanıtım bülteni uyuyan güzel masalına gönderme yapıyor ama bence insanın temel korkularından birisi olan diri diri gömülmeye gönderme yapılmalıydı… Okumayanlar vardır diye açık yazmayacağım ama finalinde tam tersi bir sonuçlanma olsaydı, daha iyi olurdu sanki…
Mesela ben onu beynim yana yana cevirmistim. Gondermeler, cumle yapilari, dusunce silsileleri… akisini cok sevmistim. Carol’a kadar en sevdigim Malerman kitabi oydu. Simdi bambaska bir tarz olmasina ragmen en sevdigim Carol oldu.
Bazen fazla göz ününde olan kitaplar itici gelebiliyor. Oluyor böyle şeyler. Ön yargılara karşıyımdır her zaman. Bir yargısı olacaksa insanın, kalkıp kendisi edinmeli bunu.
Benzer bir örnek vereyim kendimle alakalı:
Neil Gaiman’ı pek sevmiyorum. Biliyorum çok seveni var ama ben anlatım tarzını sevmiyorum. Konular özgün, hoş ama hep bir yarım yamalak geliyor bana. İlk “Ananasi Çocukları’nı” okudum ve gerçekten hiç beğenmedim. “Iyy,” dedim “bu ne böyle?” Fakat bir yazarı tek bir kitapla yargılamak çok yanlış olurdu. “Carolin ve Gizli Dünya” ile “Yolun Sonundaki Okyanus” diğer okuduğum kitapları. Carolin çok hoşuma gitti. Okyanus da iyiydi fakat benim okurken aradığım tat tam olarak yoktu. Şu ana dek benim için ortalama bir yazar olarak duruyor. “Amerikan Tanrıları” ve “İskandinav Mitolojisi” kitaplarını merak ediyorum. Onları da okuduktan sonra kesin bir yargıya varabileceğimi düşünüyorum. Bu kişi bana hitap ediyor mu, etmiyor mu göreceğim.
Kısacası herkese tavsiyem tek kitapla ya da kulaktan dolma bilgilerle hareket etmemesi. Benim zevkim faklı, sizin zevkiniz farklı olabilir. Her kişi ikinci bir şansı hak eder.
Ben de minicik, son bir sey soyleyip beynim yana yana Malerman cevirmeye devam etmeye gideyim.
Madem adam benim kitaplarim bir albumun sarkilari gibidir diyor… satin aldigimiz, dinledigimiz albumlerin her birinde cok sevdigimiz ve hic sevmedigimiz sarkilar olur. Bir sonraki albumu o cok sevdigimiz sarkilarin yuzu suyu hurmetine aliriz. Deneriz. “Yea o albumdeki filanca sarkidan nefret etmistim, bu grubu bir daha hayatta dinlemem,” demeyiz. Fakat her nedense bunu kitaplar icin yapamiyor gibiyiz. Cok genel konusuyorum ve hakikaten gordukce uzuluyorum.
Kulliyatiniz tam ama biraz geride kalmissiniz:) Kitapfelek postunda bugun oyununu bile oynadik. 2 dakika surdu bulunmasi ama neyse… Nisanda distopik gerilim geliyor:) 22’inci sayfasindayim ve coktan beynim yandi.
İnsanlar çok fazla dışa bağımlı yaşıyor. Bu dediğinizi filmlere de uyarlayabiliriz. Bir adamın bir filmi kötüdür ama öbürü güzeldir. Çok katı tutumlar var gerçekten.
Seni üzermiyiz hiç. Hele de sen çevireceksin be ben almıyacağım. O yeşilçam gözyaşları dökülmesin. O gözyaşları mutluluk gözyaşları olsun ve film mutlu sonla bitsin. Buyurun aşağıda ki fotoğrafta introsu olsun
İyi okumalar… Şimdi sizden görüp, merak edip kitap hakkında tanıtım bültenlerinden bilgi edindiğim Mikrobiyota kitabını önümüzdeki ayın sepetine ekledim.
Çok mutlu olduum, size de keyifli okumalae. @alper
Tabi ki, yeni alma hevesiyle bunlara sarılacağım gibi zaten. Daha ayrıntılı yorumumu da eklerim. @AeroKnight-sama