Son Opera

Yaptığım hataları bana bildirerek bu yolda gelişmemde yardımcı olabilirsiniz. İyi okumalar dilerim. (Hikaye hoş olmayan bir sonla bitiyor. Bu hikaye, doğru görülmeyen bir boyutta olan ve sıkıntılı bir inanç kavramını anlatıyor. Fazla ofansif sayılıp sayılmadığını bilmediğimden buraya atıp atmamak konusundan kararsız kaldım. Umarım sıkıntı çıkarmaz.)

Bin küsur kişinin bulunduğu salon, seyirciler gelmeye devam ettikçe dolmaya devam ediyordu. Herkes, ellerindeki kağıtlarda bulunan numarayı taşıyan koltuğa geçerken sahnede bulunan adam bekledi. Adam, sahnenin kürsü denebilecek yerine giden merdivenleri tırmanırken kısa bir alkış başladı. Alkış söndükten sonra adam konuşmak için mikrofon desteğini ayarladı. “Saygıdeğer konuklar, bugün burada bulunmamızın nedenini hepiniz biliyorsunuzdur. En değerli mirasımız olan inancımız sayesinde toplandık ve uygulamaya hazırız. Umalım ki yaptığımız inanç gösterisi, bizleri var etmekten çekinmeyen için uygun olur.” Sözleri bittikten hemen sonra ellerini salladı ve ardından yoktan var olmuş gibi görünen üç adam ve bir kadın sahnede belirdi. Kadın hariç diğer adamlar; ellerinde tuttukları keman, lavta ve kaval ile salonu ezgileriyle doldurmaya başladılar. Ön sıralarda bir hareketlenme başlamış, ayağa kalkan her bir adam ya da kadın sırayla sahneye çıkarak adamın ve kadının yanına geliyorlardı. Kadın belinden çalgısını çıkarınca hiç kimse bir tepki vermedi. İki elinin geçebileceği tutacakları hariç, jilet gibi keskin olan ve yüzeyi parıldayan, testere benzeri bir aletti bu. Her bir konuk kendini, onları var etmekten çekinmeyen için kadına teslim etti. Kadın, onları; onları var etmekten çekinmeyen için yontarken ve arta gelen parçaları yanında bulunan devasa kavanoza atarken yaptığı işten mummuşçasına gülümsüyordu. Sıra ilerler, konukların numaraları çengele asılır ve ağıt dolu şarkı salonu sarıp sarmalarken içerisi inanç kokuyordu.