https://www.instagram.com/p/CiS7VNarEuz
Son zamanlarda gördüğüm en iyi şey olabilir. Büyülendim resmen.
Ben de tam benzer bir şey paylaşmak istiyorum.
Güzelliğin tanımı bu olmalı
Bir İzmir’li olarak gurur duydum
Churchill : Paşa, ordumuz senin karşında ne kadar dayanabilir.?
Atatürk : 10
Churchill : 10 Ne?
Atatürk : 9
Ud ve perdesiz gitar çalan bir japon arkadaşın kanalına denk geldim. Yarım saat bu konuşmaya güldüm.
facebokutan… telifon
Tam konu başlığına uygun mu bilemiyorum ama burada paylaşmak doğru gibi geldi, Kanye West’e göre okuma Brüksel Lahanası yemek gibiymiş. :d
https://twitter.com/fredericleiton/status/1571560659963506688?s=21&t=MzOeSq-lyfSnaL4CeGnwAQ
Bu konuda bir araştırma tezi yazılmalı bence de. Kahveyi ve kahve kültürünü starbucks ile bütünleştirmek ve tapmak gibi bir sorun var ortada. En çok kahve seven benim yarışması, kahvesiz bir hiçim gösterisi, kitap okuyorum ve kahve içiyorum hem de her zaman diye bir abartı şovu. Normal değil bu hareketler. Kahveyi de severim ama bunu gösteriş malzemesi haline getirmeyi saçma buluyorum. Gerçekten saçmalık.
Edit: Muhafazakârlar da çay üzerinden yapıyor bu gibi davranışları. Sanki çay ve kahve tüketmek bir hobi.
Kahveyi bir markayla özdeşleştirip üzerinden bir statü gösterme çabası çok saçma olsa da kahve bizim kültürümüzde çok derindir. Sabah yediğimiz yemek bile sırf kahve içmeden önce ona bir altlık yapma amacıyladır: “kahve altı”. Hatırı kırk yıldır. Evropa’ya da bizden sıçramıştır.
Çay tüketimi de aslında kahveyle bağlantılıdır. Cumhuriyetin ilk yıllarında otarsi amaçlayan Atatürk ithal malların yerine yerli mallar ikame edilmesine çalışmış ama iklim kesinlikle elverişli olmadığı için kahve yetistirilememis. Ancak Rize’nin mikroikliminde çay yetistirilebilmis. Bunun üzerine kahve yerine çay ikame edilmiş. Daha ucuz ve benzer özelliklere sahip olduğu için de çabucak yerini almış. Amaç ithalatı azaltmakmis ve kahve tüketimi de oldukça büyük bir ithalat kalemiymis.
Karakteri, fikirleri, düşünceleri, yaratıcılığı vs. ile toplumda fark yaratamayanlar insanlar için herhangi bir obje prestij sembolü olabiliyor. Objenin ne olduğunun çok bir önemi yok. Ancak bu şekilde toplum içinde bir nitelik kazanabiliyorlar. Kahvem olmadan kitap okuyamıyorumcular ayrı, kendi kendini kahve gurmesi kahve gurusu ilan eden tipler ayrı itici bana göre. Hatta ikinci tipler 2485 derecede 43dk ısıtıldıktan sonra maçu piçudan gelen carnauba yağında soğutulmuş çelikten yapılan kahve presinde yapılmamış kahveleri kötüleyip, bildiğimiz Nescafe içenleri kendi çaplarında aşağılıyor daha çok sinir bozuyorlar.
Ne hayatlar var… biz de bizimkine dert diyoruz.
“Taze sıkılmış portakal suyum olmadan kahvaltı edemiyorum şekerim,” sayılır mı?
Valla ben yarım ekmeğin arasına vuruyorum kaşarı, salamı, yoluma gidiyorum. Çok prestijsizim evet.