Spider-Man Oyunundan Akılda Kalan 5 Keyifli Detay

Playstation’da ilk oynadığım oyun Spider-Man 2: Enter Electro idi, hala herbir bölümü aklımdadır. İlk oyunuyla birlikte klasik Spider-Man külliyatına aşırı hakimler.

Bu oyunun da benzer bir şey olması gerekiyordu ama ben bu oyunun gameplay’lerini izlerken acayip sıkıldım ve bitiremedim. Kendim oynuyor olsam sıkıntıdan bayılmamak için elimden atardım. İlk Assassin’s Creed oyunu gibi aşırı tekrar eden bir yapısı var. Yan görevler binaların önündeki bir grup adamı dövmekten ileri gitmiyor, suç çeşitliliği yok denecek kadar az. Mini görevler klasik “süre dolmadan şehrin her yanındaki butonlara bas” ya da “belli noktalardan geç” tarzının farklı bir hikayeyle süslenmişinden ibaret. Küçük detaylar hariç oyun tarzının temelinde hiçbir yenilik olmaması aşırı gözüme battı ve haliyle oyunun ne kadar da gerçek hayata benzediği yönünde kendimi kandıramadım, beni inandıramadı, sıkıldım. Çünkü bu oyunun eski oyunların aksine açık dünya olması sebebiyle, sadece Spider-Man imkanlarını çeşitli görevlerde kullandırıp oyuncuyu eğlendirmenin yanında, gerçek hayata benzemek gibi bir çabası da var. Bu kısmı beni ikna edemedi. Nasıl bir filmin, kitabın başına geçince kendi gerçekliğimizi bir süre askıya alır, eserin gerçekliğine inanmaya kendimizi hazır hissederiz, işte bu oyunda bu olmadı ve sıkıldım. Oyun olduğu çok gözüme battı. Yetersiz bir şekilde gerçek hayata benzemeye çalışmak yerine oyun olduğunu hiç saklamayıp 20 yıl önceki oyunlar gibi lineer olsa, bu devirde artık pek gitmeyecek olmakla beraber daha iyi bir oyun -20 yıl önceki oyunun makyajlanmışı- olurmuş. Artık açık dünyada serbestçe dolaşacaksak da, insan farklı mekanikler icat edilmiş olmasını bekliyor tabii ki. Sadece oyun olacak oyunlarla, gelecekte gerçekliğin yerini almaya çalışacak bir teknoloji gibi iki ayrı yol birbirini besleyerek gelişiyor.

Grafikleri ve ağ atma, şehirde dolaşma sistemi gerçekten çok başarılı, diyecek laf yok. Keşke daha yaratıcı görevlerde kullandırılsaymış. Enter Electro’da uçak durdurma görevinde saatlerce uğraştıktan sonra, bu oyundaki gibi görevler aşırı basit geliyor. Bu arada geçenlerde şimdiki en iyi Fortnite oyuncuları olan gençlerin Contra’nın ilk bölümünü bir türlü geçemeyip krizlere girdiğini okudum. lol. Cuphead’in filan da aşırı zor addedilmesini biraz buna bağlıyorum.

Bir de elbette bunun gibi her Spider-Man hikayesi farklı bir hikaye evreninde geçiyor kabul edilmeli ama bu hikayenin geçtiği evren de beni pek sarmadı. Peter Parker gibi birinin Mary Jane Watson gibi bir süper modelle ilişki yaşıyor olmasının hikayeye kattığı farklı bir boyut vardı, bu evrende o kaybolmuş ve yerine sıkıcı bir şey konmuş. Mary Jane Peter’ın yerine -ne gerek varsa onunla da oynayabilelim diye- mahallemizin mazbut kızı, gariban acar gazetecisi olmuş.

J. Jonah Jameson’ı güncelleştirmeleri aşırı başarılı. Sevdiğim bir diğer yön de, karakterlerin yüzlerinin, bu karakterleri bugüne kadar sinemada canlandırmış oyuncuların yüzlerinin bir karışımı olarak tasarlanmış olması.

Öte yandan Peter’ın o fakir haliyle şehrin her yanına 89346 tane sırt çantası bırakmış olmasına ve yetmiyormuş gibi hepsinin içinden de ağ kapsülü, yedek giysi filan beklerken Spider-Man’in Peter Parker olduğunu ele verecek şeyler çıkmasına anlam veremedim. “Amirim, bu şehirde bulduğumuz örümcek ağıyla duvara yapıştırılmış 45. çanta. Bunun da içinden Peter Parker” diye bir gence ait eşyalar çıktı." “Kahretsin Stanley, sana söylüyorum adamım, Spider-Man bu Parker denen gence fena kafayı takmış…” Oyunun yapan zekası gizlilik görevlerinde de daha gelişmiş değil. Yeter ki nonniş milenyal oyuncular başarısız olmasın. Sonra kendilerini bir şeylere alınmış hissederler.

1 Beğeni