Stefan Zweig'in popülerleşmesinin getirdiği sorunsal

Bildiğiniz gibi özellikle son yıllarda Zweig son derece popülerleşti. Kitapların sayfa hacimlerinin de düşük olması elbette bu popülerlikte etkili oldu.
Sorunsalımız ise şu, sürekli olarak bu adamın ismini ve soy ismini çevremde garip garip telafuz ettiklerini duyuyorum.
Şıtefan Zıvayk diyen var zıviyk diyen var Zıveyk var, Sitifın Ziviğk (bunu genelde minyon ve sessiz bayanlar böyle telafuz etmekte) Zıvark diyenleri duydu bu kulaklar.
Bugün duyduğum Şıteyfın Zıviyek okuyorum tarzı bir yorum ile birlikte bir anda evet dedim. Nihayet dertlenecek bir konu buldum.
Herneyse efendim ben hiç hazetmiyorum bu durumdan paylaşayım istedim. Yeni bir yazar popüler olacaksa da lütfen türkçe telaffuzu rahat olan yazarlar seçilsin.
Bende isterim size burda Soren Kierkegaard tavsiye edip okuyun okutun demeyi. Lakin bilirim Zweig’in başına bunlar geldiyse Kierkegaard’ın hali nicedir?

2 Beğeni

Kötü bir trolleme girişimi ve yetersiz bakiye gibi geliyor yazdıklarınızı okumak.

12 Beğeni

Trollemiyorum , şahsi görüşümdür.

Sıtefın Zıvayg diye okuyorum ben.

2 Beğeni

Hocam yanlış anlamayın ama şahsi görüşümü yazmak isterim: “Derdini seveyim kardeşim Allah başka dert vermesin.”

3 Beğeni

Çok sağol :grin:

Aslında burada şunu demeye getiriyorum . Okuyoruz. Toplum olarak sırf popüler diye okuyoruz. Gel gör ki sorulduğunda yazarın ismini bile telaffuz etmeyi beceremiyoruz.
Genelleme yaparak konuşuyorum elbette. Herkes için geçerli bir kanun değil bu.

Ben de şunu demeye getiriyorum. Popüler diye Grinin Elli Tonu okuyan orta yaşlı eli poşetli memurların ve Kötü Çocuk okuyan ergenlerin olduğu bir dünyada seninki dert değil. İsterse Sıtefan Zevek desin. Eminim senin de yanlış telaffuz ettiğin isimler vardır çünkü Alman değiliz biz ki Almanca isimleri doğru telaffuz etmek zorunda olalım.

3 Beğeni

Grinin Elli Tonu ve Kötü Çocuk gerçekten vurucu örneklerdi. Şu dakikadan sonra sana hak veriyorum.

3 Beğeni

Bence güzel bir konuya el atmışsın. Bu telaffuz sorunsalı başa dert cidden. Geçen bir arkadaşımla bir kuramı konuşurken laf Baudrillard’a geldi ve ikimizin de aynı kişiden bahsettiğimizi anlamamız bayağı bir zamanımızı aldı. Bence kişi bir yazarın birçok eserini okumuş ve o yazarın hayranı olduğunu iddia ediyorsa, ismin telaffuzunu kesinlikle bilmeli. Eğer bilmiyorsa benim de günlük hayatta zıveig dediğim gibi direkt yazıldığı gibi okumalı. Burada biraz da bilmiş gösterme söz konusu. Yahu bilmeyin yani nasıl okunduğunu direkt Türkçe okuyun gitsin, ağzınızı yamultup saçma şeyler diyeceğinize, sağtıre gibi saçma şekilde diyeceğinize sartre diye okuyun. Ayıp bir şey değil bence. Mesela Camus, az çok kemû diye okunuyor, ama sağda solda hep kamus diye duyuyoruz. Yani çok mu zor camus diye okumak.

Ama bu yine bir şey değil, en kötüsü şu İngilizceciler. Kitapları Türkçe okuyorlar, filmleri Türkçe altyazıyla izliyorlar ama ortamlarda Yüzüklerin Efendisi daima Lord of the Rings oluyor, Taht Oyunları hep Game of Thrones oluyor. Şimdi diyebilirsiniz, e bunlar artık popülerler ağza alışkanlık kazandırmış ama maalesef öyle değil. Konuşmasında İngilizce sözcüklere çokça yer veren birisi için rahatça diyebiliriz ki bu kişi ne İngilizceyi adam gibi biliyor ne de Türkçeyi. Nitekim İlber Ortaylı gibi adamlara baktığımızda da onlar da benimle aynı görüşte. Hatta İlber bayağı düz gidiyor böylelerine. Ben en çok bu durumu sevmiyorum. Hatta literatürü İngilizce takip eden birinin bile Türkçesini bilmemesi bile gerçekten çok vahim bir şey, ve acınası. Akademik çevirilerde özellikle bu vahim durumu biliyoruz.

2 Beğeni

Konu sahibini bir iki konuda düzeltmek isterim.

‘Herneyse’ yazmış, oysa her neyse şeklinde yazılır.

‘türkçe telaffuzu’ demiş ama özel ismin baş harfi neden küçük anlamak mümkün değil.

‘Bende’ değil, ben de şeklinde yazılır.

Kendisine naçizane tavsiyemdir, dertsizlikten milletin telaffuzuna takılmak ve minyon bayanlar böyle diyor seviyesinde tespitler yapmak yerine kendi dilini doğru yazmayı öğrensin.

6 Beğeni

Karşı taraf kimden bahsedildiğini anladığı sürece doğru telaffuz konusuna bu kadar kafa yormanın gerekli olduğunu düşünmüyorum. Ana dili İngilizce olmayan her ülkede telaffuz konusunda sıkıntılar olacaktır (İsveçlilerin just’ı yust gibi okumaları vb.), Türkçe için bu sıkıntıların daha fazla olmasını ben normal buluyorum.

İnsanların Zweig’ı hangi sebeple okuduğunu da bilemeyiz. Kimisi sadece popüler olduğu için okur, kimisi sayfa sayısı az diye okur, kimisi de Zweig’ın yaşadığı döneme benzer kasvetli ve her şeyin kötüye gittiği bir ülkede yaşadığı için okur.

3 Beğeni

Daha iyi öğrenmek açısından soruyorum hocam, nasıl oldu bu iş tam olarak? Yani “Jan Bodiyağ”, “Jan Bodrillar” ve türevlerini söylediniz ve anlamadınız mı? Simülakrlar ve Simülasyon, Kötülüğün Şeffaflığı vs. gibi isim eserleri verildi ve anlaşılamadı mı?

Kesinlikle bilmeli diyemesem de, bilse iyi olur, eğer bilinecek gibiyse. Dmirty Glukhovsky meselâ, sevdiğim bir yazar ve soyadını “Gulukovski” diye okumuyorum, zira Kirilce de okuyabildiğim için soyadının “Guluhovski” olduğunu biliyorum lâkin insanlarla bu yazarı konuşurken soyadını yanlış telaffuz ettiklerinde düzeltme ihtiyacı hissetmiyorum, aman aman bir olay değil sonuçta ve herkesin yapabileceği bir hata. Aynı şey Sartre, Kierkegaard, Camus vs. için de geçerli.

Sizin istediğiniz durum İspanyollarda mevcut, U2’yu “U dos”, How I Met Your Mother’ı “como conocí a vuestra madre”, Johnny Depp’i de “Honi Dip” diye okuyorlar. Açıkçası rezâlet, iki dile de tecavüzden başka bir şey değil.

Konuşmasında İngilizce sözcüklere çokça yer veren bir kişi pekâlâ hem İngilizceye, hem de Türkçeye ziyadesiyle hâkim olabilir. Âlim kimliğinden ziyade yaşayan bir "meme"e dönüşmüş İlber Ortaylı’nın söylemlerinin bir bağlayıcı yanı yok, ha kendisi sosyal medya tarafından fanatik bir şekilde pohpohlandığı için her konuda konuşmayı sever, o ayrı. Bu noktada da Samuel Beckett güzel bir örnek, Godot’yu Beklerken’i Fransızca kaleme alan bir İrlandalı, İngilizceye de son derece hâkim.

Uzun lâfın kısası, dediğiniz gibi, bir insan bir yazarı takip ediyorsa, o yazarın eserlerini beğenerek okuyorsa, isminin telaffuzunu en iyi şekilde bilse hiç fena olmaz. Ama elzem değil, hiçbir zaman olmadı, olmayacak da. Sanmıyorum ki birbirlerini deli gibi etkilemiş Arap ve Yunan bilim/sanat insanları birbirlerinin isimlerini kusursuz bir şekilde okumuş olsun vakti zamanında.

7 Beğeni

tavsiyeleriniz için çok teşekkür ederim.

Senin de aklına ekşi sözlük yazarları geldi mi? :smiley:

Benim geldi, görür görmez hem de :grinning:

Seninki de benziyor ama :smiley: Bu arada “he de he de geç bunları” diyesim var kusura bakma bunu yapmazsam içimde kalırdı. : )

Evet aynısı , onu mutlu edip teşekkür ederek konusunu bağladım zaten, ızdırap oluyor aksi takdirde :slight_smile:

Zaten sizden bahsediliyordu ilgili mesajda

Yok eserleri gündemde değildi. Akademik şeyleri konuşurken, Baudrillard’ya da yönelik bir eleştiriyi dile getirdim ve ismini olması gerektiği gibi Fransızca okudum. Arkadaşım fikrimi onayladı ve ben de devam ettim, problem olabileceği de aklıma bile gelmemişti. Neyse bir yerde söylediklerimin tersine “Ama Baudrillard öyle değil” deyince sorunu fark ettim. O ismi badulilırt gibi okudu. Ama ben anladım badulilırt’ı haha.

Bak burada bir yanlışın var. Sen bir yanlışa müsamaha gösterilmesini söylüyorsun. Ben ne dedim, ya ismin okunuşunu bilmeli ya da direkt Türkçe okumalı. Türkçe okumaya çalışmak ayrı bir şeydir, yanlış telaffuz ayrıdır. İlki haklıdır, ikincisi kabahatlidir. Sence Zweig ismini okumayı bilmeyen biri nasıl olur da zivik sonucuna varır? Sebebi herkesin yolundan gitmesidir. Biri bir yanlış der herkes onun yolunda gider. Eğer kişi telaffuzu bilmiyorsa yazıldığı gibi zweig der geçer, bu kadar basit.

İlber’i en çok alkışlayanlar yüksek ihtimal İlber’in cahil dediği kişilerdir. Ama söyledikleri her zaman için önemlidir. Bu konuda ayrılıyoruz.

Olamaz, çok çok zor. Sen beni anlıyor da bilerek mi ters yazıyorsun yoksa gerçekten anlamıyor musun? Yani benim yukarıda yazdığıma cidden bu cevabın oldu mu? Beckett örneğin de bir o kadar alakasız. Ben de konuşmalarımda İngilizce terimleri kullanıyorum elbette, herkes kullanır, ama kelimeyi söyledikten sonra onu izah ediyorum. Benim eleştirdiğim kesimi anlamadın galiba. Ben en çok “Bir karara varmalıyız” yerine “Bir decision’a varmalıyız” diyenleri hedef alıyorum.

1 Beğeni

Yanlış ve doğrudan mutlak gibi bahsediyorsun. Dostoyevski mi, Dastayevski mi? Hangisi doğru okunuş? Zira Rusya Federasyonu’nun doğusunda o’lar o, batısındaysa o’lar a olarak okunuyor. Tek bir “doğru” okunuş mevcut değil yani. Kaldı ki Türkçe okunabilecek isimlerde geçerli bu, bilahare Krzysztof Kieslowski’yi yazıldığı gibi okursunuz xD

Noam Chomsky olmaya gerek yok yukarıda yazılanı anlamak için. Kitapları Türkçe okuyup, filmleri Türkçe altyazıyla izleyen ve Yüzüklerin Efendisi’ne Lord of the Rings diyen insanlarla “toplantı ayarlayalım” yerine “meeting set edelim” diyen, beyni kulağından akmış plaza çalışanları arasında koca bir uçurum mevcut.

1 Beğeni

Hocam yalnız Gulukovski halka mal olmuş bir karakter. Halka mal olmuş bir karakterin adının nasıl söyleneceğini halktan daha iyi kim bilebilir? Ben hala kovski diyeceğim valla. Hiç bir güç bana hovski dedirtemez. Belki senin yakışıklılığın dedirtebilir… Ama yok yaa o da dedirtemez.

6 Beğeni