Sunay Kanmaz: Kanlı Sihir Numarası I: İşlenmesi İmkansız Cinayet (İki Bölümlük Polisiye)

Herkese merhaba :slight_smile: Bundan bir yıl önce yaratmış olduğum bir karakter vardı "Dedektif Sunay Kanmaz" Hatta bu isimle bir hesabım vardı lakin bir daha girmedim. Şimdi bu hikaye bu karakteri geri getiriyorum. Bunu aslında “cinayet zeka sorusu” olarak hazırlıyordum ama konu kafamın içinde o kadar değişik bir hal aldı ki, iki bölümlük bir hikayeye dönüştürdüm. İkinci bölümü yarıladım, bunun hemen ardından gelecek :slight_smile: Keyifli okumalar…

"Merhaba;

Sunay Bey, iki ay önce yardımlarınız sayesinde evimi kaybetmekten kurtulmuştum. Bu haftasonu eşim Suzan ve ben bir yemek veriyoruz. Ayrıca inanılması güç bir sihirbazlık numarası yapacağım. Eğer davetimi geri çevirmez ve bize katılırsanız çok sevinirim… Tabii bir de numaranımı çözebilecek misiniz çok merak ediyorum.
Gün ve saat bilgilerini mailin sonuna ekledim. İyi günler dinlerim…"

Sunay, maili okuduktan sonra arkasına yaslandı. Yaklaşık beş gündür internete girmiyordu; mail dört gün önce atılmıştı. Verilen tarih bugünü gösteriyordu.
Haluk Bey, zengin bir iş adamıydı. Paranın esaretine kapılarak karakterini bozmamıştı, iyi bir insandı. İki ay önce belgeler üzerinde yapılan bir hata yüzüne evini kaybetme raddesine gelmişti. En son çare olarak Sunay’dan yardım istemiş ve karşılığını almıştı.
Sunay saatine bakarak “En azından fazla geç kalmamışım” diye söylendi. Ardından hızlıca ayağa kalkarak yatak odasına doğru yürüdü. Haluk’un davetine gitmeye karar vermişti. Normalde davetlere gitmezdi ama Haluk’a saygı duyuyordu. Ayrıca ortada öyle ya da böyle çözülmesi gereken bir sihir numarası vardı. Üstüne siyah boğazlı kazağını, altına siyah kot pantolununu giydikten sonra evden çıkmaya hazırdı. Arabayla gideceği için palto giymeye gerek duymamıştı.

Apartman merdivenlerini koşar adımlarla inip, kapıyı açtıktan sonra yüzüne korkunç bir rüzgar vurdu. Yaz mevsimini geri de bırakalı epey olmuş, kar yağışı giderek artıyordu. Sunay, hızlıca arabaya atladıktan sonra derin bir nefes aldı. Arabayı çalıştırdı, radyoyu açtı ve gaza bastı. Haluk’un evine daha önce de gidip geldiği için evin adresini biliyordu, bu yüzden navigasyona ihtiyaç duymamıştı. Küçük kar taneleri kaputun üstüne birikiyor, eriyor ve tekrar birikiyordu. Sunay, arabanın hızını biraz daha arttırmış vaziyette sürerken radyodan bir anons duydu “Bu akşam korkunç bir kar fırtınası geliyor. Kimse evinden dışarı çıkmasın!” Anonsu dinledikten sonra gülümseyerek “Artık çok geç, çıktım bir kere yola” dedi. Haluk’un evi sanki şehir dışında bir yerde gibiydi. Fazla evin olmadığı, sessiz sakin bir muhitteydi.

Yaklaşık bir buçuk saatlik sürüşün ardından üç katlı bir evin önünde durdu. İkinci katın tüm ışıkları yanıyordu. “Diğer misafirler çoktan gelmiş herhalde” diye düşündü. Hızlıca arabadan indi, mermi gibi savrulan kar tanelerınden kendini koruyarak kapıya koştu. Üstünü başını düzelttikten sonra kapıya tıklattı. Kapıyı 30’lu yaşlarında bir kadın açtı. Kadın, Sunay’ı görünce gülümseyerek “Hoş geldiniz Sunay Bey” dedi. Sunay, adımını içeri attıktan sonra “Nuran, geciktim sanırım biraz” dedi. Nuran, kapıyı kapatırken “Fazla değil. Herkes salonda. Benim acilen mutfağa gitmem gerekiyor, siz zaten evi biliyorsunuz, kusura bakmayın” deyip, mutfağa doğru koştu. Nuran, evin hizmetçisiydi ve ailenin bir parçasıydı.

Sunay, ağır adımlarla üst kata çıktı. Karşısında bir koridor ve karşılıklı kapılar vardı. Koridor sağa doğru dönüyordu; orada da salon vardı. Sunay, küçük bir öksürük ile boğazını temizledikten sonra koridorun sonuna doğru yürüdü, sağa döndü ve kalabalığın olduğu yere girdi. Sunay, salona adım atar atmaz herkes ayağa kalktı. Haluk büyük bir keyifle “Gelmeyeceğinizi düşünmeye başlamıştım” deyip sağ elini Sunay’a uzattı. Dostça bir selamlaşmanın ardından Sunay kalabalığa doğru döndü. Kimseyi tanımıyordu. Haluk, Sunay’ın yüzündeki ifadeyi görünce hemen öne doğru atılıp.

“Arkadaşlar, işte sizlere bahsettiğim o meşhur dedektif… Kendisi bana çok yardımcı oldu” dedi, ardından kısa kumral saçlı, 30’lu yaşlarında bir adamı gösterek “Sunay Bey, bu Ogün. Kendisi dergilere hikayeler yazıyor, ayrıca bir gazete de köşe yazarlığı yapıyor” dedi. Hemen ardından 40’lı yaşlarını çoktan geçtiği belli olan, kendi yaşına yakın birini işaret ederek “Bu da dostum Kemal. Kendisi emlak işiyle uğraşır. Eğer emlak işiniz olursa seve seve yardımcı olur” deyip, Kemal’in yanındaki küt saçlı, Kemal ile aynı yaşta gözüken kadını gösterek “Bu güzel kadın da Kemal’in eşi Zeynep” dedi. Ve son olarak, uzun siyah saçlı, 30 - 35 yaşlarında bir adamı gösterek “Bu da Koray. Kendisi gerçek bir sihirbazdır. İnanılmaz numaraları vardır ama bu akşam onun bile ağzını açık bırakacağım… Suzan’ı zaten tanıyorsunuz” dedi.

Sunay herkesin elini gülümseyerek, nazikçe sıktıktan sonra “Hepinizle tanıştığıma memnun oldum” dedi. Suzan, kızıl saçlarını geriye doğru atarak “Artık masaya geçelim mi?” diye sordu. Herkes kafasını “evet” dercesine sallayınca, salona kurulan yemek masasının etrafına oturdular. Suzan en fazla 33 yaşındaydı, Haluk ile arasında bariz bir yaş farkı olmasına rağmen son derece iyi anlaşıyorlardı. Evliliklerinin ilk yıllarında “Kesin parası için evlendi” dedikodularının içi boş olduğunu kanıtlamıştı Suzan…

Herkes yemek masasına geçince, Nuran, yemekleri getirdi. Koray gülerek “Nuran, yine hangi harika yemekleri yaptın?” diye sordu. Nuran gülümseyerek “Sevdiğinizi bildiğim yemeklerden yaptım” dedi. Sunay, etrafındaki insanları incelediğinde son derece memnundu; herkes birbiri ile sıkı fıkıydı… Kendini yabancı hissetmemek adına “Eve girdiğimde vestiyerin üstünde kahrevengi bir bont çanta gördüm, kimin acaba?” diye sordu. Ogün gülerek “Eyvah, yakalandık!” diye bir espri yaptı, ardından “Benim çantam” diye devam etti. Sunay, Ogün’ün esprisine gülerek “Bu tarz bir çanta arıyorum da, nereden aldığınızı merak ettim” dedi. Ogün, peçete ile ağzını sildikten sonra “Buna benzer birkaç çantam var, size bir tanesini hediye ederim” dedi. Sunay gülümseyerek başını aşağı yukarı sallayarak “Gerçekten çok sevinirim” dedi. Sunay, iyiden iyiye insanlarla sohbete giriyor, onlarla şakalaşıyordu.

Sohbet giderek koyulaşmış, yemekler bitmek üzereyken, Nuran yanlarına gelerek “Haluk Bey, bugün çok yoruldum da… Eğer benimle bir işiniz yoksa yatabilir miyim?” diye sordu. Haluk son derece samimi bir şekilde “Yemekler için teşekkür ederiz, harika olmuşlar. Sen git dinlen biraz” dedi. Ardından Koray, keyifli bir şekilde “Nuran, vallahi yemeklerine aşık olacağım yakında” dedi. Nuran mahcup olmuş bir şekilde “Teşekkür ederim” deyip, salondan ayrıldı.

Nuran gittikten sonra Koray “Eee çakma sihirbaz, bu gece ne numarası yapacaksın? Ha pardon, kapalı odanın dışına ışınlanacaktın, değil mi?” diye sordu. Haluk, ellerini ovuşturarak “Seni kıskandıracak, Sunay Bey’i şaşırtacak bir numara! Evet kapalı odanın dışına ışınlanacağım. Tabii senin verdiğin kılıçlı kutu da güzel bir etki uyandıracak” dedi. Suzan endişeli bir şekilde “Tabii kılıçlar kullanılmayacak, değil mi? Yoksa izin vermem!” dedi. Haluk, Suzan’ın eline uzanarak “Merak etme canım, kılıçlar bir köşe de duracak sadece” dedi. Sihirbazlık numaralarına uzak Kemal “Lan oğlum, kendini öldüreyim falan deme sakın” diye esprili bir şekilde ortaya atladı. Haluk yüzünü buruşturarak “Numarayı yaptıktan sonra heyecandan kalp krizi geçirerek sen ölme de” dedi. Kısa bir sessizliğin ardından Haluk heyecanlı bir şekilde “Hadi aşağı inelim, numara vakti” deyip ayağa kalktı.

Alt kat fazla büyük değildi. Karşılıklı ikişer, toplamda dört oda vardı. Haluk, bir kapıyı açtı. Odanın ortasında büyükçe, yaklaşık on tane deliği olan bir kutu, etrafında da on tane kılıç vardı. Haluk, gülerek “Suzan, merak etme, kılıçları kullanmayacağım” dedi. Ogün “Madem numarana bu kadar güveniyorsun, Nuran’ı da çağıralım, kızcağız da şahit olsun büyük numarana” diyerek güldü. Ardından “Hangi oda onun?” diye sordu. Haluk “Sen de diğerleri gibi odayı incele, sonra hile hurda var deme” dedi. Herkes Haluk’un numarası için odayı incelerken Haluk, Nuran’ı çağırmak için yandaki odanın kapısını tıklattı. Nuran ses vermeyince, yavaşça kapıyı araladı ve kızın uyuduğunu gördü. Kapıyı tekrar kapatarak, diğerlerinin yanına gitti. “Nuran çoktan uyumuş bile” dedi. Zeynep “Anlat bakalım numarayı” dedi. Haluk, elini kutunun üstünde gezdirerek konuşmaya başladı.

“Daha önce de dediğim gibi; sizler ellerimi zincirleyeceksiniz ve bu kutunun içine gireceğim. Daha sonra dışarı çıkacaksınız ve üstüme kapıyı kilitleyeceksiniz. Beş dakika içinde odanın dışına ışınlanacağım” dedi. Neredeyse bir aydır bu numaradan bahsediyordu. Diğerlerine her ne kadar imkansızmış gibi gelse de, sonunda numara gerçekleşiyordu. Koray “Bu numarayı yapabilirsen bütün havamı söndürürsün” dedi esprili bir şekilde… Yine de sesinde bir soğukluk vardı. Haluk, sadece gülümsedi. İlk önce Haluk’un elleri zincirlendi daha sonra kutunun içine girdi. Diğerleri de denileni yaparak dışarı çıktı ve kapıyı kilitlediler. Ogün “Haluk, kapıyı kilitledik” diye seslendi… Ve meraklı bekleyiş başladı.

Aradan neredeyse on dakika geçmesine rağmen herhangi bir ses soluk çıkmamıştı. Suzan giderek endişelenerek “Kapıyı açacağım” dedi. Suzan artan kalp atışıyla kapının kilidini açtı ve kapıyı araladı. Kapı tamamen açılınca Sunay haricinde herkes çığlık attı. Çığlık seslerini duyan Nuran’da odasından fırladı ve seslere doğru koştu. Gördüğü manzara karşısında o da şoka girdi.

Odanın ortasındaki kutunun üstünden ve yanından iki tane kılıç girmişti, kutunun içinden de kanlar süzülüyordu…

1 Beğeni

Ne zaman devamı gelecek. İlginç bir şekilde bitti. Vee ipucu var mıydı? Varsa bulamadım. Sadece öykünün sonunu bekliycem.