Tabuların Büyücüsü (Değişime Tabi)

Merhaba, hastalık mevsimine girdiğimiz sıralar yatalak olup kitap okumaya geri başlamıştım. Bazı ilginç fanficler ile de tanışma fırsatı bulduktan sonra bir roman yazma serüveninde ilk adımlarımı atmaya başladım. Bu adımlarım ise, Kitap okumaya devam etmek, Jerry B. Jenkins tarzında üstatların öğretilerini dinlemek ve yazdığım yazıları okur kişilerle paylaşmak oldu.

Değerli forum üyeleri, yazdıklarımı okur ve kalemimi eleştirirseniz çok sevinirim.

xxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxx

Gencin midesi nahoş bir hal alırken içkisinden dolu bir yudum daha aldı ve oturduğu masadan birasıyla birlikte kalktı. Yalpalayarak yürürken bacakları başka bir masaya çarptı. Sarsılma etkisi elindeki biranın sıçramasına sebep olmuştu. Bacağını masadan kurtarıp yürümeye devam ediyordu ki.

“Yürüdüğün yere bak ayyaş!”

Arkasını dönmeden, sallanarak yürümeye devam etti genç, bir sıkıntı çıkmasını istemiyordu. Burası yeni keşfetmesine rağmen onun favori hanıydı, çünkü ozan Mirena’ya aşıktı. Eğer kavgaya tutuşur ise girilemezler listesine yeni bir ek olacağını biliyordu.

“Sana dedim!” Yapılı adam ayağa kalktı ve genci kahverengi cübbesinin kumaşından yapılı elleri ile kavrayarak tuttu. Etraftaki birkaç surat, adam ve gence dönmüş, konuşma sesleri azalmıştı.

“Özür dilerim bayım.” Diye tısladı genç arkasını bile dönmeden, yerinde durarak sırtındaki ellerin kıyafetini bırakmasını bekliyordu. İnsanların odağının üzerinde olduğunu fark etmesi genci rahatsız ediyordu, güçsüz ve çaresiz gözükmek nefret ettiği bir şeydi gencin.

“Bundan sonra kimin üzerine ne döktüğüne dikkat et!”

Adamın kavrayan elleri anlık bir davranmayla kumaşı geri çekerken genç geri yalpalayıp sandalyenin sırtlığına çarparak boşluğunda bir darbe ile yere düştü.

Genç, adamın ayaklarının dibinde buldu kendisini. Yukarı doğru bakarken ona bulaşan agresif adamın suratını çenesinden görüyordu. Sırtı ve sert tahta sandalyenin darbesinden boşluğu hafif bir sızlama içerisindeydi. Adam gence tiksinircesine baktı. Gencin elindeki bira, çürük tahta zemine düşmüş. Bardak yuvarlanarak gençten uzaklaşmıştı. Genç devrilmiş sandalyeden güç alarak kalkmaya yeltendi ancak bu şekilde ozana gözükmek istemediği için kalkmaktan vazgeçti.

Genç gözlerini kapadı ve hareketsiz bir şekilde uzandı.

“Leş vücudunu sandalyemden kaldır!” Adam çamurlu ve solmuş botu ile genci yanağından zemine bastırıyordu.

Genç sandalyenin üzerinde uzanan elini kaldırdı ve adamın botunu bileğinden kavrayıp hafif bir güç ile ittirmeye çalıştı. Gözlerini kapaması, alkolün etkisinden başının dönmesine neden olmuş ve midesi daha nahoş bir hal almıştı.

Uzaktan hancının biri olayı fark etmişti. Olay mahaline gelerek ayaktaki adama sert bir bakış attıktan sonra yerdeki gence dönerek elini uzatmıştı.

Adam hışımla genci bırakıp sandalyesini çekti, yerine geri oturdu.

“İyi misiniz bayım? Buyurun kalkmanıza yardım edeyim.”

Bu acınalı sese gencin midesi bulanmıştı. Soğuk bir şekilde elini ona uzanan hancının ellerine uzattı, güç alarak ayağa kalktı. Üstünü ellerinin tersi ile süpürdü ve cübbesinin dökülen bira tarafından ıslandığını fark etti. Gözlerini mekânın ortasında masasız bir sandalyede oturan, latif gitar tınıları ile ortamı neşelendiren zarif ozana çevirdi. Ozanın dikkati yaşanan bu duruma çevrilmiş, gencin olduğu yeri izliyordu. Gözleri bu güzel kadının gözleri ile buluşmuştu. Kızıl saçları giydiği yeşil kıyafeti ile uyum içerisindeydi. Kıyafetinin dantelleri çok iyi bir işçiliğin eseri olduğu belliydi, mücevher takmamıştı ama gözleri bu loş mekânda bir mücevher gibi parlıyordu. Genç, rezil olduk diye içerisinden geçirirken Mirena ona ince dudaklarından sıcak bir gülümseme bırakmıştı. Gencin sarhoşluğu daha da arttı, gözlerini ozanın mücevher gözlerinden hızla ayırmadan önce ona utangaç bir tebessüm bıraktı.

“Teşekkürler hancı.”

Yardıma gelen hancı önemli değil anlamında sakin bir kafa sallaması sonrasında yerde yuvarlanmış bardağı eğilerek aldı ve onu çağıran bir masaya doğru uzaklaştı.

Genç, zorba adamın şu anda oturan suretine gözlerini gezdirdi. Vücudu yapılı bir adamdı, ten rengi açık, saçları ise sarı tonlarındaydı. Üzerine giydiği kahverengi tuniği nispeten canlı ve bakımlı duruyordu. Genç, bakışları fark edilmeden döndü ve bar masasına doğru yöneldi. Ona hediye edilen gülümseme genci o kadar mutlu etmişti ki, öfke yerini yersiz bir neşeye bırakmıştı.

Genç, birkaç adım ilerledikten sonra tezgaha ulaşmıştı. Tezgahın barında sadece bir yabancı oturuyordu. Tezgahın arkasında ise ihtiyar bir hancı kendisine bırakılmış bardakları pis bir bezle temizlemekle meşguldü. Genç, yabancıyla arasında bir tabure olacak şekilde bara oturdu ve tezgaha yaslandı.

“Bana tuzlu bir şeyler lazım hancı.” Genç tezgaha arar gözlerle bakındıktan sonra boş avuçlarına gözünü çevirdi “bir de bira lazım”

“Kuru et mi istersin, peynir mi?”

“İkisinden de az gönder.”

Tezgahtaki ihtiyar hancı kısa bir süre sonra önüne peynir ve et parçaları dolu bir tabak ve köpük taşan birasını koymuştu. Metal tabak pırıltılarını kaybetmiş, tahta bardağın bazı kısımları küf tutmuştu. Genç taburesinde dönerek yüzünü güzeller güzeli ozana çevirdi. Kızıl saçlı kadın yeni başladığı şarkısında udunu tınlatırken kendi sesiyle eşlik etmeye başlamıştı. Sesinin ve enstrümanının harmonisi genci her zaman büyülerdi, Mirena’da en sevdiği şey sesinin zerafetiydi. Gözlerini kadından ayırmadan ellerini tabağına götürdü ve ağzına bir parça peynir attı. Kadın ona gülümsemişti, bu gülümseme neyi ifade ediyordu? Bugün, burada kadına bir yaklaşma denemesi yapsa kadın bunu kabul eder miydi? Yoksa ayaklar altına alınmış sefil varlığını ret mi ederdi? Birasına uzanıp köpüklü bardağı kafasına dikti, birayı yarıladıktan sonra bardağı sertçe masaya vurdu, tabağından bir parça daha peynir alıp ağzına attı.

Genç normalde bar tezgahında oturmayı hiç sevmezdi, insanlar sürekli boş muhabbetler açmaya çalışır ve onu boğarlardı ancak ozan her gösterisinden sonra bara oturur ve gül şarabını içerdi. Bu sefer vücuduna çokça alkol almıştı, bu sefer hamlesini yapacaktı. Üzeri ıslak olsa da, kendini rezil etmiş olsa da, hatta bu kadar güzel melek gibi bir varlık için kendisini yeterli bulmasa da. Bugün hamlesini yapacaktı.

Ozanın yaklaşmasını beklerken üç tane daha birayı devirmişti bile genç. Ozan son şarkısını bitirdikten sonra mekanın odağındaki sandalyesinden kalktı. Genç hızlıca önünü tezgaha döndü, duruşunu dikleştirdi ve birasını yumuşakça yudumlamaya başladı. Arkasından bara gelecek kadının yaklaşmasını bekliyordu. Kadın yavaşça bara yöneldi ve arasında bir tabure bırakacak şekilde gencin soluna oturdu.

“Güğzel sahneğydi” Hayır, olamaz, çok fazla alkol içtim! diye geçirdi genç içinden. Cümleleri kafasında kurması ayrı ağzı ile birkaç söz tükürmesi ayrı zordu. Ama iş işten geçmiş, aptal sesini uyuşuk ağzından çıkarmıştı.

Kadın, gence dönerek mücevher gözlerini iliştirdi. “Teşekkürler bayım.” dedi gülümseyerek ve zarif elleri ile bir şey ima eder şekilde kendi yanağını işaret etti.

Genç inanamamıştı, Mirena ona olan hislerini anlamış ve genci fark etmişti! Kalbi aşk ateşi ile çarpıyor ve git gide hızlanıyordu. Genç usulca bara tutunarak tabureden indi ve bir süre dengede kalabilmek için olduğu yerde durdu. Kafasını kaldırarak kadının yanağına doğru kilitledi, yürümeye başladı. Yalpalı ikinci adımında Mirena’nın yanındaydı ki, donup kalan kadının yanağına doğru alkol kokan suratını götürdü ve nazik bir öpücük kondurdu.

Kadın içten bir kahkaha patlattı.

Neden gülmüştü? Genç ile oyun mu oynuyordu?

İhtiyar hancı elindeki gül şarabını kadına uzattı, kadın şarap bardağını aldıktan sonra ayakta zor duran gence doğru gülümsedi.

“Ne kadar da tatlı.” Udunu koymuş olduğu deri kılıftan bir el aynası çıkartarak gence uzattı.

Genç şaşkınlık içerisinde dona kalmıştı. Sorgulamadan aynayı aldı.

Kadın başka bir şey demeden şarabıyla birlikte hanın merdivenlerine doğru yönelip odaların olduğu kata çıktı.

Genç bu işçilik harikası hediyeye bakarken yanağında bulunan çamur izini yansımasında fark etmişti.

1 Beğeni