Tarihten Fotoğraflı Kesitler

23 yaşındaki muhasebeci Evelyn McHale, 1 Mayıs 1947’de, o dönem dünyanın en yüksek binası olan Empire State Binası’nın 86. katındaki gözlem güvertesinden (yani 250 metre yükseklikten) kendini aşağıya attı. Birleşmiş Milletler Meclisi’ne ait park halindeki bir Cadillac’ın üstüne büyük bir gürültüyle düştü. Üzerine düştüğü arabanın tavanı çökerken, Evelyn huzurlu bir şekilde uyuyormuşcasına tüm güzelliğiyle ve elinde sımsıkı tuttuğu inci kolyesiyle yatıyordu. 4 dakika sonra, tesadüfen oradan geçmekte olan fotoğrafçılık öğrencisi Robert C. Wiles, Evelyn’in cesedini bu fotoğrafla ölümsüzleştirdi. Evelyn’den geriye, şans eseri çekilmiş olan ve “Tarihin En Güzel İntiharı” olarak adlandırılan bu fotoğraf kaldı.

Evelyn, intihar notuna şunları yazmıştı:

“Ailemin içinden veya dışından hiç kimsenin hiçbir parçamı görmesini istemiyorum. Lütfen bedenimi yakarak yok edin. Size ve aileme yalvarıyorum, benim için tören veya anma düzenlemeyin. Nişanlım, Haziran’da evlenmeyi teklif etti. Ben kimse için iyi bir eş olabileceğimi sanmıyorum. O benden çok daha iyi birisi. Babama söyleyin, annemle çok fazla ortak yönümüz var.”

9 Beğeni

Nazi’lerin ünlü Propaganda Bakanı Joseph Goebbels, Eylül 1933’te Milletler Cemiyeti konferansına katılmak için gittiği Cenevre’de Carlton Oteli’nin bahçesinde otururken objektife önce şöyle neşeli pozlar veriyormuş:

Ancak Goebbels, deklanşöre basan LIFE dergisi fotoğrafçısı Alfred Eisenstaedt’in bir Yahudi olduğunun ilk anda farkında değildir. Goebbels, çok kısa bir süre sonra, Eisenstaedt’in bir Yahudi olduğunu öğrendiğinde yüz ifadesi birdenbire değişir. Goebbels’in kızgınlık ve tiksinti dolu bu bakışı, “Nefretin Gözleri” adı altında tarihe geçmiştir:

7 Beğeni

Hz. Hamza rolüyle hafızalara kazınan aktör Anthony Quinn (1915-2001), çok hevesli bir satranç oyuncusu imiş. Filmlerinin çekimleri sırasında, sette verilen molalarda, genelde satranç oynamayı tercih edermiş.

Aşağıdaki fotoğraf, 1976 yılında, meşhur “Çağrı” filminin çekimleri devam ederken, film setinde, filmin senaristi H. A. L. Craig’le satranç oynarlarken çekilmiş. Kostümüyle satranç oynaması, ilginç bir görüntünün ortaya çıkmasına neden olmuş.

4 Beğeni

Nostaljik bir İstanbul fotoğrafı…

1950 yılında Galata Köprüsü’nde çekilmiş:

Twitter’da, bu fotoğrafın altına yapılmış bazı yorumlar şöyle:

“Şu kıyafetlere ve zarafete bak.”

“Sanki bir film sahnesi gibi.”

“Tüm İstanbul, kraliyet ailesinden sanki, bu ne zerafet…”

“Herkes çok şık ve naif görünüyor.”

“İnsanlar ne kadar şık giyinmişler.”

“Yıl 1950. Göç almadan önceki İstanbul… Hayran kalıyorum o günkü İstanbul’a…”

“Nereden nereye, kötü bir şaka gibi.”

“1950’de 2021’den daha ileri olmak isimli çalışma…”

“Ülke 70 yıl geriye gitse, 200 yıl ileri gitmiş gibi olacak.”

“Yok artık, bu ne şıklık, bu kadar güzel olamaz. Yoksa fotomontaj mı?”

“Güzelliğe bakınız…”

“İstanbul geri gitmiş.”

“Her geçen gün daha geriye gitmişiz çok şükür.”

“Şu klaslığa bak, kaliteye… Arada uçurum yok, paralel evren var…”

2 Beğeni

1962’de ölen efsanevi aktris Marilyn Monroe, 17 Şubat 1954’de, Kore’deki askerlere moral ziyaretinde bulunurken, Türk askerlerini de ziyaret etmeyi ihmal etmemiş.

Koluna girdiği kişi, pilot Üsteğmen Cavit Özata…

2 Beğeni

“The Seven Year Itch” filminde Marilyn Monroe’nun, sonradan çok meşhur olacak sahnesi çekilirken (1954).

Marilyn Monroe’nun efsanevi metro havalandırmasıyla uçuşan eteğini barındıran bu sahne, Manhattan Lexington Bulvarı 52. sokakta, 15 Eylül 1954 günü, saat gece 01.00’de çekilmiş ve etrafta toplanan yaklaşık 5 bin kişi, Marilyn’in sürekli replikleri unutması yüzünden tekrar tekrar çekilen sahneyi ıslıklar ve tezahüratlar eşliğinde izlemiş.

4 Beğeni

Rembrandt’ın en ünlü tablosu olan “The Night Watch”, 1898 yılında, Amsterdam’daki Stedelijk Müzesi’ne taşınırken:

“The Night Watch”, 1975 yılında restore edilirken:

“The Night Watch”, bugün Amsterdam’daki Rijksmuseum’da sergileniyor:

1 Beğeni

Hillsborough Faciası’ndan bazı etkileyici ama rahatsız edici fotoğraflar…

Bu fotoları buraya koyup koymamakta tereddütlüyüm aslında ama…

15 Nisan 1989’da, İngiltere’deki Hillsborough Stadyumu’nda dünya tarihinin en büyük spor facialarından birisi yaşanmıştı.

Maç başladıktan 7 dakika sonra, David Duckenfield adındaki polis şefi, stadın bir kapısının açılması emrini vermiş, dışarda bekleyen taraftarlar kapının açılmasıyla stada birden hücum edince büyük izdiham çıkmıştı.

Bu olayda, tamamı Liverpool taraftarı olan 97 seyirci ezilerek ölmüş, 766 kişi ise yaralanmıştır.

Bu faciadan sonra, İngiltere’de bütün stadyumlardaki tel örgüler kaldırıldı.

Bundan 58 sene önce, 16 Ekim 1964 tarihinde, yüksek tirajlı Hürriyet gazetesinde yayınlanmış ilginç bir haberin kupürü:

Gayet ciddi bir dille verilen ve psikiyatrist Ord.Prof.Dr. İhsan Şükrü Aksel’in araştırmalarına dayandırılan haberin başlığına gülmek mi gerek yoksa ağlamak mı, karar vermek zor!

2 Beğeni

Başlık bize komik gelebilir ancak içeriği okuduğuzda hak veriyorsunuz. Ben hekim değilim, hekim arkadaşlar daha iyi cevap verebilir ama çocuklukta dengeli ve yeterli beslenmeyle, zeka gelişiminin doğrudan bağlantısı var diye biliyorum.

1 Beğeni

Ben test sürecini merak ettim doğrusu. Sebep olarak “Cehalet” belirtilen bir teste bilimsel araştırma muamelesi yapmak çok anlamlı değil. Gerçi gazete haberi olduğu için Bilal’e anlatır gibi yazılmış olabilir. :sweat_smile:

Edit: Biraz bakındım ama bulamadım araştırma. Kendisi Türk psikiyatri tarihinde önemli birisiymiş. Merak ettim araştırmalarını.

Tabi o detayları bilmiyoruz ama benim farklı birkaç eski kaynakta karşılaştığım durum şu. Biz günümüzde gerizekalı kelimesini hakaret gibi kullanıyoruz ama geçmişte zeka geriliği manasında kullanılıyor sanki :slight_smile:

2 Beğeni

Ya, biraz şöyle aslında bana kalırsa. Buradaki zeka olgusundan kasıt beyin gelişimi falan mı acaba? Zeka zaten tarihsel süreçte hep alanlararası bir kargaşa konusu. Türleri neler, hangi sınırlılıklarda ve etkiler altında değerlendiriliyorlar gibi sorular geliyor aklıma. En basiti, ilk ortaya konan zeka testlerini siyahi çocuklara beyaz Amerikalı test verenler tarafından uygulatıp beyaz Amerikalı çocuklardan düşük zeka seviyesine sahip olduklarını buluyorlar. Tabii bu sözde düşük zekalı çocuklara izole ortamda aynı testleri uyguladıklarında bambaşka sonuçlar alıyorlar falan. Günümüzde sanıyorum modern versiyonlar daha çeşitli ve bilimsel yönteme uygundur ama bilimsel yazının ırkçı varsayımlarla temellendirildiği çok fazla literatür var. Zeka tartışmaları bunun en belirgin olduğu örneklerden galiba. O yüzden merak ettim acaba görece erken dönemde bizde uygulanan testler nasılmış diye.

1 Beğeni

Allah biliyor ya benim ilk aklıma gelen Aziz Nesin oldu.

O çocuklar büyüdü be Ordinaryüs abi, kimse seni dinleyip de biraz daha fazla mama verelim çocuklar gelecekte daha iyi bir ülke kursun demedi :smiley: .

1 Beğeni

Türkiye’de Çocukların %35’i Einstein’i Kıskandıracak Seviyede İleri Zekalı

Şimdi olsa manşeti bu olurdu.

2 Beğeni

Ben de sizin gibi düşünüyorum. “Geri zekalı” sözcüğünün toplum içinde doğrudan doğruya hakaret olarak yaygınlaşması, galiba daha sonraki zamanlarda gerçekleşti. Yanılıyor olabilirim ama benim bildiğim kadarıyla, “embesil”, “moron”, “idiot”, “spastik”, “psikopat” (hatta “otistik”) gibi tıp dünyasına ait bazı bilimsel terimler de, sonraki zamanlarda halk içinde hakaret maksadıyla kullanılmaya başlandı. En azından, çok yaygınlaşması daha sonradır. Tam da bilmiyorum bu konuyu esasında, ahkâm kesmiş olmayayım şimdi.

Aklıma başka bir şey geldi. “Gerzek” kelimesini de, oyuncu Ayşen Gruda ilk kez kullanıp meşhur etti denilir. Ne derece doğrudur, bir şehir efsanesi midir bu, bilemiyorum.

1 Beğeni

Acaba Aziz Nesin, 90’lı yıllarda, halkın % 60’ı aptal derken, okuduğu bazı bilimsel makalelerden yola çıkarak mı söylemişti? O okuduklarını mı ima ediyordu? Olabilir. O dönem herkes, Aziz Nesin’in kendi gözlemini, kişisel kanaatini söylediğini zannetmişti. Ve konu, basında “Aziz Nesin, Türkler’e hakaret etti” diye takdim edilmişti.

Gerzek kelimesi Geri Zekalı kelimesinin kısaltılmışı değil mi? Bazen Süpzek kelimesinin kullananlarda duyuyorum zaman zaman

Evet, kısaltılmış hali… Ama işte televizyonda Ayşen Gruda’nın ilk kez kullanmaya başlamasıyla yaygınlaştı diye iddia ediliyor.

Bu arada, Ayşen Gruda’nın, “cinsî sapık” ve “seksomanyak” kelimelerini de meşhur ettiği söylenir ki, eskiden bazı gazete haberlerinde de “cinsî sapık” kelimesine yer verilirdi. Şimdi kullanan kalmadı artık.

1 Beğeni