Yazarken Ne Kadar Planlama Yaparsınız?

Belli sebeplerden ötürü, yazıyı silmek durumundayım.

6 Beğeni

Yazarken ana hattı her zaman belirli tutmam ben açıkçası. Yazının gidişatına göre şekillenince daha rahat ve daha iyi yazdığımı düşünüyorum. Benim planladığım şeyler daha çok vurucu anlar. Genelde yanımda taşıdığım defterime o an aklıma gelen bir sözü veya olayı not alıp yazarken ana hattın o olayı barındırabilecek şekilde yazılmasına dikkat ederim. Ayrıca bu olayları, sahneleri genelde yatar pozisyondayken farklı şekillerde canlandırmak çok yararlı oluyor. Farklı şekilde derken şeyden bahsediyorum. Bir sahneyi önce tanrısal bakış açısıyla(hayal gücü ile) sonra bir film sahnesi olarak ardından tiyatro olarak ve tabii ki müzik eşliğinde nasıl duracağını tahmin etmeye çalışırım.

4 Beğeni

Açıkçası pek plan yapmam. Aklıma bir fikir mi geldi, öncelikle giriş kısmını ve gelişme/sonuç kısmını düşünürüm. Kafamda çok kısa bir özet oluştururum. Yazdıkça bir yol çizen biriyim çünkü kafamdaki kurgu sürekli değişir. Uzun bir öykü yazacaksam bölüm bittiğinde tekrar başa dönüp detaylara inerim, betimlemelere yoğunlaşırım. Sonra diğer bölüme geçerim.

Her şey hazırsa eğer ve daha girişten tüm detaylara dikkat etmeye kalkarsam yazmak benim için zoraki bir işe dönüşüyor, keyif alamıyorum. Kısacası akışına bırakıp deneme-yanılma yoluyla ilerlemek bana daha uygun.

1 Beğeni

Önce gerekli karakterleri oluşturdum, sonra gizemin aydınlatılması için yan karakterler ekledim ve “acaba şu özelliklere sahip bir insan için tüm bunlar ne ifade eder?” diye düşünerek farklı karakterler oluşturdum. Mümkün olduğu kadar çok bakış açısı olması benim için en önemli şey. Ayrıca ana olaylar dışında hiç bir şeyi planlamam; “BrokseA” nın dediği gibi ben de vurucu anları tasarlarım. Ancak ben seçim mantığıyla hareket ediyorum, yani farklı özelliklere sahip karakterlerin olaya doğal tepkileri sonucu yeni, bir sürü olay doğuyor ve bundan dolayı da vurucu olması için kılı kırk yardığım sahneler oldukça basit bir geçiştirmeyle alaşağı olabiliyor. Hatta bazı yerlerde karakterler öyle şeyler yaptılar ki şok oldum. Araştırma önemli ama çok da değil bence. Hayal gücü daha da önemli. Gerçeğe mümkün olduğunca yakın durmalı ancak Dan Brown’ın yaptığı gibi bilgi yığını sunmamalı okura. Kitapta önemli olan şey sorgulatmak. Bu yüzden Dan Brown’ın iyi olduğu tek şey bence aksiyon sahneleri. Kitabı boyunca uzun ve dünyanın kaderini belirleyecek bir koşuşturma gerçekleşiyor, ancak ne kadar anlamlıymış gibi anlatsa da hızlı ve öfkeli filminden farksız bence. Zaten sonları da “Aa demek tüm bunların arkasında o varmış” ve “Aman bu muydu yani?” dedirtti bana. Kutsal kase hakkında ilgi çekici uzun açıklamalardan sonra ona sahip olanın gökyüzünde uçabileceğini falan sanıyorsunuz, ancak meğersem tavanda asılı bir avizeymiş!? Her neyse konudan uzaklaştım sanırım, toparlayayım. Karakterlerim çoğu kez mantığa aykırı davranır, çünkü duygularının etkisi altındadırlar. İnsan da çoğu kez mantık dışı, sonradan gülüp geçeceği şekilde davranmaz mı? İşte doğallık budur bence :slight_smile:

Ben çok az planlama yapıyorum. Bazen hiç yapmadığım da oluyor. Bir öykü yazacaksam en fazla iskeletinin iskeletini not alıyorum. Gerisi tamamen doğaçlama.

Bana hep bir son sayfa bir son sahne bir kapanış gelir önce. Hoşuma giden bir sonsa eğer, yazmaya başlarım. O sona uygun biyerden başlarım. Sonra o sona gidebilecek sayısız seçenekler önümde belirir. Hangi yoldan zevk alıyorsam ve hangisi daha özgünse daha içime siniyorsa ordan giderim ve o sona ulaşırım. Bu birşey yazmayı düşünüp, oturup başladığımda böyle olur.
Ama çoğu zaman; bir şey yazmayı düşünmem. Çünkü yazmak beni en çok içine kapanık yapan şeylerden biri. Sanki yazdıkça yaşayacak bir şeyin kalmıyor gibi hissederim. Ama istemediğim zamanlarda bile, yine bir son belirir zihnimde. Oturur, deliririm. Delilikle dolu saatler, günler sonra bazen ne yazdığımı ben bile tekrar okuyana kadar bilmem.
Fakat en büyük problem, o sona ulaşabilmek için acele etmem. Bütün yazdıklarımın problemi bu bence.

1 Beğeni

Genelde sonucunu düşünerek başlarım yaziya, başlangıç genelde zordur ama asıl zoru olay örgüsünde ki yoğunluğu yakalayabilmek. Hikaye içinde hikaye anlatmayi severim. Ana karakter üzerinden değil, karakteri çevreleyen dünya ya da diğer kisiler üzerinden karakteri bir figüran gibi ikinci planda birakarak okuyucunun karakter hakkında yorumlarını kendisine birakmayi tercih ederim.
Her hikayede yaşanılan dünyayı detaylandirmayi okuyucuyu basarabildigim kadar içine çekmeye çalışırım. Elimden geldiğince soru isareti birakmamaya ve yine elimden geldiğince düğümü son ana kadar çözmemeye çalışırım.
Kötü yanlarim çok tembel bir yazarimdir, yazım tekniklerim kusurludur, çok fazla yazim hatasi yaparım. Bir çok sey planlar hepsini hikayeye katmaya çalışırım bazen ana fikrinden çıkmaya baslar yazi. Ama yinede akıcı bir yazim tekniği için çok uğraş veririm.

Bazı hikayelerde bende özel olarak plan yapmam, yazmaya başlarım ve hikaye beni nasıl yönlendirirse öyle ilerlerim. Ama polisiye yazdığım için plansız da olmuyor. Genelde ilk önce hikayenin temelini oluştururum. Temeli hazırladıktan sonra üzerine hikayeyi inşa ederim… İlk önce karakterleri planladığım yerlere yerleştiririm; karakterler bir hikayenin demirleridir, sağlam olmaları gerekir. Daha sonra hazırladığım temele dayanarak, karakterlerin arasında kurguyu yaparım. Hikayenin iskeleti ortaya çıkınca yazmaya başlarım. Hikayeyi klasik olarak giriş, gelişme, sonuç olarak 3’e bölerim ve hikayenin iskeletini göz önünde tutarak bu başlıklar altında geliştiririm.

Aslında her zaman “Bir hikaye yazacağım!” diye başlamıyorum. Önce hikayenin geçeceği evrenin kapsamlı bir haritasını hazırlıyorum. Çok önemli olayların geçtiği üstünkörü kronolojik tarih yazarım. Sonrasında coğrafi konum vb. etkilerle oluşabilecek olası kültürleri bölgelere dağıtırım. Daha önceden not almış olduğum fantastik olayları ve canlıları bu evrene yerleştiririm ve hikaye kendi kendine gelişir çoğu zaman.
Özellikle hikaye yazmak istediğimde ise daha önceden şartlarına karar verdiğim bir bölgede belirli tarih aralıklarında yaşanabilecekleri anlatmaya çalışırım. İkincisi biraz daha zorlayıcı benim için :frowning:

Planlamadan ziyade yazım aşamasıyla ilgili bir yazarın yazısını okumuştum. Yazım aşamasında bilinç altının sürekli bir ara verdirdiğinden bahsediyordu. Gazetede çalışırken su sebiline giden kişi sayısının hiç de az olmadığını ve normal vücudun su ihtiyacından çok daha fazla su tüketildiğinden bahsediyordu. :joy:

1 Beğeni

Planlamadan duramam ancak plan yaptıktan sonra da pek bir isteğim kalmaz. Kendi kendini durdurma mekanizması olduğunu düşünüyorum planlamanın. Olmazsa olmaz ancak fazlası zarar. Çizgiyi iyi ayarlamak lazım. Eğer aşırı bir planlama söz konusuysa aklın yaratıcılığı ve akışın gerekliliği bir noktayı değiştirmek isteğinde sil baştan durumu söz konusu olabilir. O yüzden kurguda boşluklar akışın devreye girmesine yardımcı olan en büyük şey.

2 Beğeni

Yazılan türe göre değişeceğini düşünüyorum. Planlamanın olmadığı bir bilim kurgu veya polisiye eseri bitiminde balon gibi patlar gibi gelmiştir bana. Çünkü bu tarz eserler de çelişki ve tutarsızlık çok göze batar. Fakat ağırlığı duygu olan bir eserde de planlama yapmanın o kadar da gereği olduğunu düşünmüyorum. Hatta doğallığı bile bozar. Hislerin yoğun bir şekilde hissedildiği bir anda yazmak yeterince faydalı olacaktır. Goethe Genç Werther’in Acıları’nı iki haftada yazabildiyse bunun sebebi sevdiği insandan yeni ayrılmış olması olacaktır.

2 Beğeni

İkisi tamamlanmış, ikisi yarım kalmış, toplam dört öykü denemem vardı. Yazma girişimimde hepsi aynı aşamalardan geçmişti:

-Okurda yaratılmak istenilen etkiyi veya varsa verilmek istenen mesajı belirle.
-İlk adıma en uygun türü ve tarzı belirle.
-Birinci ve ikinci adımlara göre bir son belirle.
-İlk üç adıma göre yazmaya başla.
-Her paragraf bitiminde, yazdıklarını en baştan oku ve ilk üç adımdaki kararlar uyarınca gerekli değişikliklere git.

İlk üç adıma ters düşmemek kaydıyla, gidişat ve sonda bir takım değişikliklere gittiğim, ekleme ve çıkarmalar yaptığım olmuştur. Planlama mekanizmamın o kısımları esnekti.

Hiç planlama yapmam istesem bile yapamam. Planlara uymak insanı birazcık sınırlandırmak gibi geliyor bana. Doğaçlama yazarım, yazıyorum. Böyle daha özgür hissederim. Hep böyle olmuştur çoğunlukla. İçimden nasıl gelirse öyle devam ederim. Bir de yazdıklarımı beğenebilsem ne güzel olurdu. :expressionless:

1 Beğeni