Amber bitti çok şükür. Acaba özel baskı tek cilt çıkar mı?
Fol’un çıkardıkları nedense benim de ilgimi çekti. Bu gidişle Fol’dan da kitap almaya başlayacağım gibi.
Ne yalan söyleyeyim heyecanlandım. Adam Fawer’ı seviyorum. Türkiye ile kurduğu tuhaf ilişki* de ilgimi çekiyor.
*Biliyorsunuzdur illa ki ama ben yine de anlatayım: Yazarın “Empati” adlı kitabı sadece Türkiye, Japonya ve Almanya’da yayımlandı. Yani kitabın İngilizce baskısı yok.
Üçüncü romanı “Oz” ise sadece Türkçe yayımlandı. Yani Fawer sanki Türkiyeli bir yazar gibi kitapları bizim için yazıyor.
Bu son romanı hangi dillerde yayımlandı çok merak ediyorum ve neden kitapları kendi dilinde yayımlanmıyor, şaşırıyorum.
Zanzibar İstifi 650 liste fiyatıyla gelmiş Belki okurum bir ara diye listeme almıştım ama usulca geri çıkardım . 750 sayfaymış.
Yordam yeniler.
“On iki yaşımdan beri, yapabileceğim başka bir şey yoksa, şiir yazarım. Şiirler bir çaresizlik duygusundan doğar. Güçlerinin kaynağı da budur. … Şiirler gerçekler karşısında çaresizdirler. Çaresizdirler, ama dayanıksız değillerdir, çünkü her şey onlara karşı direnir. Kararlara değil ama sonuçlara adlar bulurlar.”
John Berger’ın “Şiirler, Çizimler, Fotoğraflar 1956-96” alt başlığını taşıyan, yaşamdan, ölümden, zamanın geçişinden, basit şeylerden ve basit görünen çok önemli şeylerden bahseden kitabı Yaranın Sayfaları’nı Cevat Çapan çevirisiyle sunuyoruz:
Almakta da ustayızdır biz. / Yıldönümlerini alırız ayrılırken / tırnağın biçimini
uyuyan çocuğun sessizliğini / kerevizinizin tadını / ve süt için kullandığınız sözcüğü.
Tek kişilik yataklarımızda / şiirden ne anlarız ki biz?
Yıllarca yazarı Türkiye’de çok satanlarda sürekli görmekten sanki tüm dünyada çok popüler bir yazar gibi düşünmüştüm.Bu durum bana da oldukça ilginç geldi.Ancak yazdığınız (belki de o kısmı alıntı olarak başka bir yerden eklemiş de olabilirsiniz) kısımdaki “Türkiyeli” kelimesi son zamanlarda da çokça kullanılmaya başlanmış ve bazı kesimlerce kabul ettirilmeye çalışılmaktadır. Hepimiz Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak Türk’üz.Artık bu Türkiyeli,Türkiye Edebiyatı gibi saçma kullanımlardan vazgeçelim lütfen.Özellikle dikkat etmemiz ve karşı durmamız gereken bir konu olduğunu düşünüyorum.
Muhtemelen 100. kitap da pahalıya satılacak, onun yolunu yapmışlar gibi. Kuponlarla bile ineceği 200’ler bandı önceki kitapların iki misli bir fiyat. Gerçekten korkunç rakamlara doğru ilerliyoruz.
Aaaa çevirilerim. Basıldığını buradan öğreniyorum.
Sizin çevirileriniz olduğunu bilmiyordum.
Paul Bloom 'un Alfa’dan yıllar önce “Hazzın Bilimi” kitabını okumuştum. Onun Panama’dan çıkan kitabına bakarken Panama’nın 4 yeni kitabı ilgimi çekince forumda paylaştım.
Çok hoş bir tesadüf oldu. Paylaşım için teşekkür ederim.
Ben de yıllar önce Olasılıksız kitabı ile yazarı çok sevip sonraki her okuduğum kitapta daha üzülmüştüm.
Yazarın 2. kitabı Empati kötü bir kitaptı ama 3. kitabı Oz tamamen rezillikti. 2. Kitap İngilizce, Almanca, Japonca ve Türkçe’de basılmış.
Zaten 3. kitabı olan Oz’u Türkiyedeki bir editör arkadaşın zorlamasıyla yazmış. Zaten bu 3. kitap Türkçe’den başka dilde basılmamış.
Bu 4. kitap yine çok büyük ihtimal April Yayıncılığın baskısıyla basılmış, sadece Türkçe basılacak bir kitaptır.
İşin özü yazarın sadece ilk kitabı elle tutulur bir kitaptı. 2 kitabında ilk kitabının kredisini tüketti ama Türkiye’de ilk kitabı zamanında çok meşhur oldu diye editör baskısıyla kitaplar yazılıyor.
Bence almayın, paranıza yazık, bırakın ülkemizi, forumda bile bu kitaplardan iyi eserleri olan arkadaşlar kitaplarını bastıramıyor. April Yayıncılık 20 yıl önceki kitabın ekmeğini yemek için adama kötü kitaplar yazdırıp bastırıyor.
Günümüzde Dünya’yı saran sürü kültürü içinde insanlar insanlıklarına yabancılaştıklarını dahi duyamayacak kadar yabancılaşmıştır. Bu kitap tarih boyunca insan olmanın fenomenlerini panoramik olarak sergilemekte ve yeniden yaratılabilecek mantıksal bir zemin kurmaktadır. Kitap bir yandan felsefe dünyasına, felsefi antropolojinin akademik bir disiplin olarak üzerine oturacağı ana çerçeveyi, okuma kaynaklarıyla beraber sunarken, diğer yandan da tarihe karşı kendi tarihini yaratacak, geleceğini kendisi olmanın mutluluğu üzerine kuracak öncü insanlara Arşimetçi bir insan felsefesi vermektedir. “İnsan” derken, burada geleneksel olarak alışıldığı gibi, gizliden içine Batılı-Akıllı-Erkek kaçmış, teorik bir ruhsal üründen söz edilmiyor. Bu insanın içinde bütün o silinmiş, itilmiş, aşağılanmış, dişi, deli, saf, kötü, çirkin bileşenleriyle de birlikte, kayıp insanı, yeryüzünde insan olarak insanı arıyoruz. Bu kitap ile yapmaya çalıştığımız şey de tam olarak insanı tarihsel bir varlık olarak otantik, estetik eksenine geri taşımaktır.
Mutfak tarihi alanının öncü isimlerinden Priscilla Mary Işın, vazgeçilmez başvuru kaynaklarından kabul edilen çalışması Bereketli İmparatorluk: Osmanlı Mutfağı Tarihi’nde, arşiv belgelerinden şiirlere uzanan çeşitli kaynaklara dayanarak Orta Asya Türkleri, Abbasiler, Selçuklular ve Bizanslılar gibi toplulukların, Osmanlı mutfağının köklerini oluşturan mutfak geleneklerini ortaya koyuyor. Bu temelin üstüne panoramik bir bakışla Osmanlı tarihi boyunca mutfak kültürünün görgü kuralları, aşçılar, restoranlar, askeri yemekler, gıda yasaları ve ticareti gibi çeşitli yönlerine ışık tutarken, mutfağın sosyal kimliğin oluşumuna sağladığı katkıyı da gözler önüne seriyor. Yüzün üzerinde renkli illüstrasyon içeren Bereketli İmparatorluk: Osmanlı Mutfağı Tarihi, araştırmacılar için olduğu kadar mutfakseverler için de kapsamlı bir kılavuz. Osmanlı’da misafirlere sunulan ikramlar, şekerlemeler ve şerbetin yanı sıra geç on altıncı yüzyıldan itibaren kahveden oluşmaktaydı. Osmanlı seçkinleri arasında ellere ve yüze gülsuyu dökme, sakalı buhurlama ve tütün içmek için çubuk ikram etme, diğer misafirperverlik seremonileri arasındaydı.