YKY Dosya Başvurusu Hakkında

Bir dönemler bu yayınevi başvurularıyla epey uğraşan birisiydim. Nihayetinde illet ettim. Genç yazarlar ve hevesli kimseler için özellikle fantastiğe veya bilimkurguya gönül vermiş kişiler için bu ifade biçimi hem çok iyi hem de çok kötü. İyi çünkü sizi uzun ve yıpratıcı olan cevap bekleme sürecinde yormuyorlar. Yollamayın kardeşim, diyorlar. Kitabınızı tam da bitirmiş belki de araştırma yapmadan YKY yayınları hayali kuranların sayfayı açar açmaz yaşayacağı şok korkunç! Kötü çünkü YKY gibi bir yayınevine yakışmayacak hareketler bunlar. Ne olursa olsun böyle bir tutum, bu toplumda fantastik veya bilimkurgu türlerine gönlünü vermiş kişileri üzüyor.

Çoğu yayınevi maalesef fantastik ve bilimkurgu içerikli kitaplara şeytan görmüş gibi bakıyor. Fantastik mi? Tövbe estağfurullah. O da ne? Başımıza taş yağacak! Kışkışlayın gitsinler. Yarın da etrafı sirkeli suyla sildik mi, oh mis. Arınırız bu illetten alimallah.

Bir de kabul edenler furyası var. Dosya kabul ediyorlar ama 4 -5 sene boyunca doluyuz, değerlendirmemizin cevabı geç gelecek diyorlar. 5 yıl oturup bekleyip bunalıyor, yıpranıyorsunuz. Böyle olacaksa hiç olmasın deyip saçınızı başınızı yoluyorsunuz. Sonra bir bakıyorsunuz seneler eriyip gitmiş postanızda şaka gibi bir cevap var. Cevap demeye bin şahit lazım.

Bir de hemen geri dönüş yapan ama sizde para isteyenler var. Onlardan bahsetmeyeceğim bile.

Hepsi bir yana bir yeni Türk yazar basmıyoruz efenim! Biz çeviri üstüne master yapmışız! Dosya da neymiş! Sözü bile edilemez deyip Whattpad’de bilmem kaç milyon okunma yapmış eserleri patır patır basanlar var. Bunlar ise komik. Güven sarsıcı… Bunları görünce alışveriş listenizden topyekun çıkartıyorsunuz. Bunlardan kitap alacağıma okumam daha iyi diyorsunuz.

Yılların vermiş olduğu yaşadıklarım sonucu yayınevlerinin %97’sinin kendi insanlarına zerre değer vermediklerini gördüm. Büyük bir ön yargıyla yaklaşıldığını fark ettim. Çoğuyla konuşma fırsatım oldu. Eh işte biliyorsun bizim insanımızı gibi bir yaklaşım oldukça fazla. Aman canım bizimkiler de ne yazabilir Allah aşkına diye devam ediyor bu benzer cümle listeleri. Bakış açımız kıt olduğu sürece biz bin dereden su getirsek boş.

Bir noktadan sonra tüm bunların sahtelikten ibaret olduğunu düşünüyorsunuz. Evet birileri bir yere geliyor gelmesine ama bir de ona sorun bakalım oralara nasıl geldi. Bir dokunsanız üç bin ah işitirsiniz. Her alanda olduğu gibi edebiyat alanında da amca, dayı önemli. Her yayınevi için demiyorum ama çoğunluk böyle.

Herkes kendi kesesini düşünüyor. Kendi işine geldiği gibi, kâr yapabileceği yatırımlara yöneliyor. Ben eminim ki binlerce dosya gidiyordur. Özellikle Whattpad’den sonra gönderilen dosya sayılarını düşününce benim bile başıma ağrılar giriyor. Anlayacağınız kapılar kapalı, hafif aralık veya biraz açık olanlar için de imkansızın da imkansızını başarmanız gerekmekte. Hatta mucizeler yaratsanız bile size çoğunlukla şüpheyle yaklaşılacak.

Uzun lafın kısası; oturup evde tozpembe hayaller kurmayın, yıkılırsınız. Bunu Türkiye şartlarında bir kuyu olarak düşünün ve o kuyuya atabildiğiniz kadar taş atın. Beklemeyin. Akışına bırakın. Hayallerinizi ön yargılı kişilerin ellerine bırakıp dört gözle her gün mail kontrol etmeyin. Zaten para talep etmeyenler dışında en erken cevaplar 1 aydan başlıyor. Cevap da şöyle oluyor:

“Dosyanızı yayın programımız kapsamına alamadık. Size hayatta başarılar dileriz.”

İnsan tüm bunlardan sonra oturup düşünüyor. Hiç mi elinden tutulacak biri çıkmadı yahu? Bu işe gönül veren tüm herkes mi rezaletin ötesindeydi? İsim yapmış ve kendini ispat etmiş kişilerden bahsetmiyorum.

16 Beğeni