Zaman Çarkı

Özet

Yazdığınız şeye aslında cevap verdim bir önceki mesajımda, cevap basit değil. Ishamael’i Karanlık Varlık’ın tarafına iten nasıl bir güç -düşünce- ise bunun karşıtı olan da aynı oranda güçlü bir kavram. Zaten kurduğunuz cümle nasıl düşündüğünüzü açıklıyor aslında “Sonsuz bir döngüye tutsak edilmişken…” ben hiçbir zaman bu döngünün tutsaklık olduğunu düşünmedim. Kişisel bir argüman olduğunu ise hiç düşünmüyorum çünkü herkes için geçerli olmasa da birçok insan size hayatta aynı şeyler için var olduğunu söylecektir. Aşk, sevgi, aşık olduğunuz şeye hayranlığınızı anlatmanıza araç olan birçok sanat eseri, var olan her şeyin güzelliği falan filan. Pek iyi ifade edemiyorum ama anladınız sanıyorum. Bir önceki mesajda bunun üzerinde durmaya çalışmıştım.

Karakterler üzerinden gidersek savaşan her kim varsa hepsinin bir şeylere aşık olduğu veya savaşmak için çok güzel nedenleri olduğu ortada zaten. Bu konuda daha önce yazılmış herkesi etkileyen bir alıntı vardı:
Zaman Çarkı - grmnt tarafından #38

İnsanlar Rand olmadan tabii ki Shai’tan’ı yenemeyecekler ama kahraman olmak zaten bu değil mi? Bu yüzden okumuyor muyuz karakterlerin hikayelerini? Bir de insanların neden savaşmaları gerektiğinin farkında olmadıkları konusunda size hiç katılmıyorum. Kötülüğe bin bir türlü isim takmaları, yüzyıllardır ortalıkta olmamalarına rağmen unutmamaları*, ismini anmaktan bile kaçınmaları… Fiilen anlamadıklarını** iddia edebilsek bile kültürel olarak gayet ne ile neden savaştıklarını -gönül rahatlığıyla- herkes biliyor diyebilirim.

*:Ortalıkta olmamalarından kastım çatışmanın şiddetli olmaması yoksa Afet ve Trolloclar sanırım yeterince aba altından sopa gösteriyordur Zaman Çarkı halklarına.
**: Kandor, Arafel, Shienar, Saldaea kısaca kuzey halkları bu konuda söyleyecek birçok şey bulur diye düşünüyorum, Karanlık Varlık’ın kalıntı ve uzantılarıyla sürekli savaş verdiklerinin söylendiğini hatırlar gibiyim.

Kitapları okuyalı çok oldu keşke daha iyi anlatabilsem ama elimden gelen bu. Sizi ikna etmeye çalışmıyorum tabii ki sadece başka bir fikir de olduğunu belirtmek amacım.

2 Beğeni

@BlackOut

Aklıma “Change My Mind” meme leri geldi siz öyle diyince😁

Benim neden savaştıklarını bilmiyorlar dediğim sıradan insanlar. Çark’tan, desenden veya karanlık varlığın amacından haberleri bile yok. Halklar Beyaz Kulenin cahil cesareti ile hareket ediyorlar. Bu kadar cahil olmalarına rağmen bu kadar kibirli ve güce aç olmaları beni resmen çıldırtmıştı zaten.

Ben bunu tutsaklık olarak görüyorum, evet. Cevabın bana basit gelmesinin sebebi romantik olması. Belki de popüler kültürün etkisinden olabilir. Romantizm o kadar yerlere düştü ki artık midemi bulandırıyor diyebilirim. Maddi sebeplerde bana geçersiz geliyor. Belki bu yüzden bunları basit buluyor olabilirim.

Aslında halk çarktan da olanlardan da haberdar. Ve serinin arkaplanı hint mitlerine danıyor, bu yüzden halkın çark ve ying yang felsefesinden haberdar olmaması biraz garip olurdu.

2 Beğeni

Bahsettiğim Çark’ın varlığı değil. İşleyişi felsefesi vb.
Eğer bunu bilselerdi yaratıcı ya dua etmezlerdi. Çünkü Çark, Deseni kendi dokuyor. Yaratıcı’nın Desen’e herhangi bir müdahalesi yok. Ama insanlar her zaman ona dua ediyorlar. Ben bundan insanların, Yaratıcının onları terk ettiğinin, umursamadığını bilmediklerini çıkarttım. Ve bu da doğal olarak bana WoT halklarının Yaratıcı ve Çark hakkında cahil olduklarını düşündürttü.

Sürekli söylediklerinize karşı geliyormuşum gibi geliyor ama niyetim gerçekten o değil. :slight_smile: Bana kalırsa bu biraz bize de benzeyen bir durum. Din pek mantıksal bir şey değildir, insanlar inanacak bir şeylere ihtiyaç duyduğundan dua eder. Yoksa genelde Moiraine’den duyduğumuz “Çark dilediği gibi dokur.” sözünün sadece ona ya da yüksek kesimdeki insanlara özel olduğunu düşünmüyorum açıkçası.

3 Beğeni

Fikir alışverişi yapıyoruz birbirimize muhalif görünüyor olmamız normal bence :slight_smile:
Bende bize benzediğini düşünüyorum aslında ama sizin düşüncelerinizden daha farklı açılardan sanırım. Ben bugün insanların hakkında hiç birşey bilmedikleri dinlere inanmalarına benzetiyorum durumu. Mesela ölülerin ardından “Yaratıcı’nın avucunda dinlensin” gibi bir dua ediyorlar. Aslında ölenlere desenin ne yaptığını bilmiyoruz. Kahramanlar Tel’aran’rhiod’a gidiyorlar evet ama diğer insanlara ne oluyor? Karanlık varlığın onlara müdahale edebildiği söyleniyordu bir yerlerde yanlış hatırlamıyorsam. Ama Yaratıcı’nın Çark’a ve desene hiç bir şekilde müdahale etmediği bir gerçek. Çark’ı terk etti ve kendi haline bıraktı. Bu bilinse rituel halinde söyleneceğine inanmıyorum. Şahsen böyle bir durumda çoğu insan Ishmael’in yaptığını yapardı bence. Ben Yaratıcıya öfkeli olurdum insanları karanlık varlıkla tek başlarına yüzleşmek zorunda bıraktığı için.

Birsey sorucam Gölge Yükseliyorun önsòzü varmı?

Yok. 1- Gölge Tohumları adlı bölümle başlıyor.

1 Beğeni

Evet önsöz olarak geçmiyor ama önsöz gibi bir bölüm bence.

1 Beğeni

Ne yazık ki o kadar hatırlamıyorum. Kitabı açıp baktım önsöz yoktu🤷🏻‍♂️

2 Beğeni

Yok önsöz yoktu zaten. İlk bölüm, önsöz bölümü gibiydi demeye çalışıyorum, üçüncü kitabın olayları sırasında geçen başka şeyleri anlatıyor çünkü hatırladığım kadarıyla.

1 Beğeni

Sonn zamanlarda aklıma takılan bir kaç soru var, bunları sizinle de paylaşıp görüşlerinizi almak istiyorum. Cevapları bilen arkadaşlar veya konu hakkında görüşleri, teorileri olan arkadaşların fikirlerini duymak isterim.

Son kitapta Rand deliği mühürleyip Shai’tan’ı tutsak ettikten sonra karanlık döllerine ne oldu? (Son kitapta bu konu hakkında bilgi varmıydı hatırlayamıyorum) Myrddraal ve Gholam gibi yaratıklar desenin birer parçası mı ?Eğer öyle ise desen neden kendini direkt olarak onlara karşı korumuyor? Yok etmiyor?

Hatırladığım kadarıyla hayır. Myrdrllar ve Trolloclara ne olduğuyla ilgili bir bilgi yoktu.
İkinci sorunuza gelirsek de sonuçta şer kabarcıkları varsa bu yaratıklar için de bir yol bulmuştur Karanlık Varlık.

Vizeler var diye biraktim guzelim seriyi, hatta kitaplarimi guvenli yerlere sakladim. Seytan doldurur elim gider okurum sonra tuketene kadar hicbir seye bakamiyorum, cok tehlikeli kitaplar.

3 Beğeni

Valla iyi yapmışsınız. :slight_smile: Son zamanlarda seri rüyalarıma girmeye başlamıştı artık. :joy:

1 Beğeni

Wot 'un géctıği dünyanın bir adı varmı ? Mesel aorta dünya Roshar scadrial … vb

Yooo, kimse özel bir isim söylemiyor, dünya diyorlar.

3 Beğeni

merhaba hocam doğruluk kılıcı serisi set halinde idefixte indirimde sizce almaya değer mi?

Bu yorumuna çok güvendiğim Fırtınaliranın yorumu.
Kısım II’yi okuyacağım, çünkü kitabın son 100 sayfasında gerçekten dişe dokunur ve beni çeken bir şeyler oldu. Ama oraya gelene kadar…

Doğruluk Kılıcı 1 - Kısım I

Bu kitabı defalarca kez bırakma noktasına geldim. Kendime durmadan neden böyle işkence ettiğimi, bu kitaba harcadığım vakitte bambaşka şeyler okuyabileceğimi söyledim durdum. Özellikle 100-150 arası bir yerde öyle bir sinirlendim ki kitabı kesin bırakıyordum, sonra yine devam ettim.

Terry Goodkind nasıl ustalar arasında anılıyor, ben şimdilik anlamadım. Çünkü yazarlıklarına yardımcı olduğum pek çok yerli yeni yazarı eleştirdiğim her şeyi bu adam yapmış. Korkunç! Bu noktadaki bir yazar aşağıda sayacaklarımı nasıl yapar? Editörler neden vakti zamanında müdahale etmemiş? Hayır efendim, yazıldığı dönem ile ilgisi yok bunun. Şöyle anlatayım:

  • Görülür görülmez dost olunan karakterler. Daha dur, ormanda tanıştın, bambaşka yerlerden gelmiş insanlar bunlar. Hemen bir kanka olma, hemen bir dost olma. Sonra da tüm kitap boyunca, “ama biz dostuz. Dostlar böyle yapar. Çünkü dostluk bunu gerektirir. Biz dost değil miyiz? Dostumsun! Dostum için her şeyi yaparım” goygoyu bana fenalık getirtti.

O şartlar altında imkansız olan bu ışık hızıyla kurulan dostluklar, normal şartlar için bile normal değil.

  • Doğruluk İzcisi olarak seçilen Richard, o ana kadar öfkesini sürekli dizginleyen ve öfkeden korkan bir karakterken nasıl oldu da belli amaçlarla öfkesini gizleyen bir tipten Doğruluk İzcisi’nin o meşhur haklı öfkesine dönüştürdü? Bu nasıl KÜT diye bir dönüşümdür? Nasıl karakter gelişimini hiçe sayan bir şeydir?

  • Sonrasında bir de yeni yazarları özellikle uyardığım, pek çok usta yazarın asla yapmadığı (bu alanda en iyilerden biri Brandon Sanderson) bir şey var. O da şu ki, dünyayı ve olayları olay örgüsü içine yedirmek. Ama Terry Goodkind tam bir amatör, tam bir hevesle ilk kez fantastik yazmaya başlamış biri gibi olayların ortasında durup Richard’ın saçma sapan sorularıyla her şeyi anlatıyor. Hayır bir de diğer başkarakter Kahlan demez mi, ay nasıl oluyor da ne sorsan cevaplıyorum! Aman Tanrım! Nasıl başarıyorsun bunu! Ha ama bak Kahlan, sen üzülme diye her şeyi yaparım. Her şeyi yaparım ama sen acı çekerken benim bu sorularıma cevap vermeye devam et. Çünkü her şeyi bilmem lazım. Daha Doğruluk İzcisi ilan edilmedim ama her şeyi bileyim ki sana yardım edeyim. Tabii. Yardım etmem için lazım, çünkü ben biliyorum senaryonun devamında çok önemli biri olacağım.

Dünyanın en düz, en sıradan sorularını soruyor adam, bu da durmuş her şey cevap veriyor. Bir de tüm kitap boyunca biri bir şey açıklamaya başladığında “O ne? Bu ne? O ne demek? Bu niye öyle oldu?” gibi kanser eden sorular var. E iki dakika dur be! Dur da anlatıcı anlatsın.

  • Daha vahimi geliyor, dünyanın en düz, en sıradan sorularını soran Richard takdir topluyor. Burada kitabı bir kez daha bırakma noktasına geldim. Bu nasıl düz bir kurgudur? Nasıl alelade repliklerdir?

  • Koskoca Büyük Büyücü’nün aklına gelmeyen, ama herhangi bir okurun açıkça göreceği çözümü Richar efendi söyleyince “vay Richard! Senden büyücü de olurmuş ha, çok iyi büyücü olurdun sen” sözleri yükseliyor. Şaka mı bu?

  • Büyük Büyücümüzün bu derece karikatürize oluşu inanılmaz eğreti. Esprili falan bir karakter değil; o konumdaki birinin bu denli yılışık olması benim için bir facia.

  • İyilik ve doğruluk adına her şeyi yapacak başkarakterler ve düz psikopat, bilindik sadist, amaçsız kötüler. Evet, dünyayı ele geçireceksin. Evet, sen çooook kötüsün, çok! Bu kadar. İyi ile kötünün savaşının o ennnn bilindik halleri.

  • Kahlan’a bir “uu çok zeki kadın. Aman uzak durun, İtirafçı Ana” bu gibi saygı ve korku gösteriliyor, bir de böyle öylesine bir kadınmış gibi erkekler konuşurken ortamdan yollanıyor, yok çorba yapmaya gönderiliyor falan. Bu ne yaman çelişkidir? Neler oluyor? Bir karar ver Goodkind. Hayır Kahlan da paşa paşa her şeyi yapıyor hani. Güçlü kadın karakter yapmaya çalışmış, hiç olmamış. Onu da işte arada bir diğer karakterlerin “uuu çok zeki kadın, çok güçlü kadın” sözleriyle kotarmaya çalışmış.

Bu kitap, fantastik edebiyata ilk kez adım atanlar için uygun bir seri. Benim gibi fantastik edebiyatla pek çok eser aracılığıyla haşır neşir olmuş, dahası pek çok farklı türde kitap okuyan biri için uygun değil. Yok, çıldırıyordum okurken.

Ayrıca, benim fantastik edebiyata adım atmama aracı olan Ejderha Mızrağı’nı bu seriden çok daha başarılı buldum “şimdilik”. Yıllar sonra açık ve eksikliklerini tespit ettiğim bu güzedi seri, halen daha bazı açılardan muadillerinin önünde yer alıyor.

Ben Kısım II ile devam edeceğim. Bırakmayacağım seriyi. Özellikle kitabın son 100 sayfasında yazar sonunda dişe dokunur bir şeyler yapmaya başladığı için devamını okumayı hak ediyor.

Fakat, Terry Goodkind şu an itibariyle iyi bir yazar değil benim gözümde. Yok, iyi bir yazar hayatta diyemem ona. Dilerim seri ilerledikçe yazarlığı da gelişiyordur.

Son olarak, kitabın objektivizmi merkeze koyan yapısı gerçekten fantastik edebiyata yenilik getiren tek kısmı. Bunu yazarın başarıyla yürüttüğünü düşünüyorum. Geri kalan her şeyse, işte yukarıda yazıyor.

Not: Tabii ki okuyup kendiniz görün. Bunlar şahsi düşüncelerimdir. Sizler belki çok seveceksiniz.

2 Beğeni

Konusu burası değil ama önermiyorum. Onun yerine Brandon Sanderson ya da Robert Jordan okuyun.

3 Beğeni