Ağıtlarla Mühürlenmiş Sessizlik

Öykü Seçkisi'nde okumak için: Ağıtlarla Mühürlenmiş Sessizlik – Aylık Öykü Seçkisi

image

“Sessizliğimin mezarıma toprak attığı bir hayat sürüyorum. Hayatım benim elimden alınmış ve diğerlerinin oyuncağı olmuş. Kendi benliğimi bulamıyorum. Adımlıyorum, yürüyorum, koşuyorum ve hatta kulaç atıyorum. Bunların hiçbiri beni ait olduğum yerden çıkartamıyor. Sahi ben nereye aitim? Mezarlar… Üstü kapanmamış mezarlar var. Mevsimler geçiyor birbirini ardına. Toprakları mezarlarla dolduranlar değişmiyor. Mezarın başında duran bedenimi izliyorum. Küreği… (DEVAMI…)

5 Beğeni

Merhaba,
Aslında söyleyecek, yazacak çok şey var. Kafamı toplayamıyorum şu an:)
Girizgah müthişti. Ve beklentiyi çok yukarı çeken bir başlangıç yaptı. Burası elde var bir.
Onun dışında, en az iki defa ters köşe yapan hamleleriniz vardı. Bu açıdan da çok olumlu buldum.
Yazı genelinde sürekli insanı kavrayan, bırakmayan o mistik havayı muhafaza etmeniz de çok güzel.
Sadece bağlantı noktalarında biraz farklılık düşünülse iyi olabilir miydi diye düşünmeden edemiyorum. Belki de sizi daha realist bir yazı içeriğinde görme hayalim var, o yüzden. Şöyle düşünün, kaleminizi çok seven bir okuyucunun hayali bu. :slight_smile:
Tebrik ederim

5 Beğeni

Yapıcı yorumlarınız için çok teşekkür ederim. Realist yazı konusuna gelince o konuda yazı yazabileceğimi pek düşünmüyorum :smiley: realist bir insan olmadığımdan olabilir bu durum :smiley:

Nasış bir farklılık yapılabilir sizce?

5 Beğeni

Tam olarak tarif etmem mümkün değil, benim de yazıya dahil olmam gerekir :))
Ama şu şekilde naçizane önerim olarak kabul edip koyun kenara ve yanlış anlamayın lütfen.
Tip değil, karakter yaratıyorsunuz. Bu, çok meşakkatli ve özel bir iş. Hal böyle olunca o karaktere dair altyapı, biraz psikolojik unsurlar barındırmalı, biraz da hiç psikolojik unsurlar barındırmamalı bence. Okuyucuya tamamlaması için bıraktığınız boşluklar eksik kalmış sanki. Duyguları yansıtmadan ama okuyucunun rahatça yorumlayarak, karaktere ulaşabileceği gizli bir yol gibi düşünün. Aralarda biraz bu şekilde ipuçları bırakırsanız, tadından yenmez :))
Tekrar altını çiziyorum, sizi çok yetenekli buluyorum. Lütfen yanlış anlamayın.

3 Beğeni

Ah evet eksik kalacağını düşündüğüm bir şeydi bu. Bu ay yazıma pek vakit ayıramadım. Son günlere sıkıştırınca da yazasım pek gelmedi o yüzden o kısımları boş bırakmak istedim. Yok yanlış anlaşılacak bir durum yok. Bu forumda yapılan her bir yorum çok değerli. Hepimiz birbirimizi geliştirmek için çabalıyoruz. Tekrardan teşekkür ederim. :smiley:

4 Beğeni

Öncelikle temaya yaklaşımını oldukça farklı ve etkileyici buldum hatta benim virüsüm ne acaba diye de düşünmeden edemedim.
Asıl büyü verdiğim karardı. Dönüşüm geçirdikten sonra kaybedeceklerimi göze almamdı.
Muhteşem! :clap:

4 Beğeni

Merhaba,
Hikayenizi okumaya başladığım anda ilk dikkatimi çeken şey insanı ana karakterin yerine koyan betimlemeleriniz oldu. Betimlemelerinizi oldukça başarılı buldum. Hikayeyi hem üçüncü şahıs olarak hem de birinci tekil kullanarak anlatmanız da oldukça güzel geldi bana ve aradaki geçişi oldukça başarılı buldum. Herhangi bir kopukluk hissiyatı yaşamadım. Cümlelerinizi az ve öz tutarak ve temanızı güzel bir şekilde kullanıp bir kişisel gelişim mesajı vermeniz ve toplumsal bir meseleye anlamlı bir eleştiri getirip ışık tutmanız beni oldukça sevindirdi. Genel olarak oldukça başarılı buldum. Sizi tekrar aramızda görmek dileğiyle…

5 Beğeni

Merhaba @Yuzuri

Bu ay okumama senin öykünden başladım. Eline sağlık. Anlatımını ben çok derin ve nitelikli buldum. Ebru, bir çok genç kızın başına gelenleri yaşamış sen de bunu bence çok iyi yansıtmışsın. Dediğim gibi öykünü ve işleyişini çok beğendim. Küçük iki önerim var; ve bence sen de ne demek istediğimi anlayacaksın eğer ben anlatabilirsem:

1- Metnin gidişinde büyüyü eklemen, öykünün fantastik kısmına dönüşünü gösteriyor elbette. Eminim sadece fantastik olsun diye eklenmiş bir şey değil. Çünkü kan, aynı zamanda biiz istenmeyen bir hatıraya götürüyor ve yer değiştirme gerçekleşiyor. Bu benzetmeyi ve fantastik unsuru böyle yedirmeni çok sevdim. Ama bu kısma katılmadım. Bence, elini öyle derin kestirebilirdin ki, ruhunun acısıyla bir olsun, geçmiş acılarıyla değiş tokuş edebilsin. Yani büyü değiş - tokuşu denklik yaratsın.

"ruhunun acısı o kadar derindi ki elinin kesiğinden gelen sızıya aldırmamıştı. "

2- Bu kısımda ne yapmaya çalıştığını anladım. Ama metnin bütününde çok didaktik kalmış. Yazar, okuyucuya böyle bir bilgi vermese ama başka cümlelerle bunu Ebru ağzından aktarsa ve metne yedirilse daha iyi olmaz mı acaba?

İnsanoğlu her zaman kendi sonunu getirmişti. Her birinin içinde virüsler vardı. Hepsi birer birer insanların içine işlemişti. Bunların farklı isimleri farklı cisimleri vardı. Bazılarının virüsü baskılar, bazılarınınki ise aç gözlülüktü. Bu durumlar insanın ruhunu emip bitiren, kendi sonunu hazırlayan bir senaryoyla son buluyordu.

Ben yarattığınız karakterin eksik kaldığını düşünmüyorum açıkçası. Anlatmak istediğiniz çok net anlaşılıyor. Metniniz kısa da değil. Yani aceleye gelmiş gibi durmuyor. Bunlar benim düşüncelerim.

Elinize sağlık kolay gelsin

Not: Yorumlarında sen ve siz birbirine girmiş, kafam dalgın biraz kusura bakma :slight_smile:

5 Beğeni

Ben senin virüsünü söyleyebilirim :stuck_out_tongue:
Çok saol kuzum olabildiğince hissettirmeye çalıştım, olduysa ne mutlu bana :smiley:

İyi bilirsin sebebini :smiley:

4 Beğeni

Sizin yorumunuzla betimleme eksikliğimi giderebildiğimi hissettim çok teşekkür ederim. Susmamak lazım diyorum içimden hep. Hiçbir zaman bu kötülüğü yapmamak lazım :smiley:

4 Beğeni

Öncelikle okuyup yorumladığınız için teşekkür ederim. Sen/siz karmaşısını fark etmedim bile :smiley: Benim için nasıl hitap ettiğiniz değil hikayemi geliştirmeye yönelik yaptığınız yorumlarınız önemli.

Bu kısımda ben de gidip geldim. Hangisi daha iyi olur diye ancak ruhunu baskın bıraktım. Üzerine biraz düşünmüş olsaydım sizin söylediğiniz gibi yazabilirdim belki.

Evet bu konuda çok haklısınız bu kısmın değişmesi öyküyü daha iyi yapabilir.

Çok fazla örnek vermek istemimiştim ama bu kadar az örnekle de tam anlatamamaktan korkuyordum. Bunu başarabilmişim demekki. Teşekkür ederim.

4 Beğeni

Selam @Yuzuri;

O büyü kitabını nereden alabiliriz acaba? :slightly_smiling_face:

Anladığım kadarıyla toplumsal sorunları ele almayı seviyorsunuz. İçinde bol mahalle baskısı barındıran güzel bir öyküydü. Elinize sağlık. İzninizle birkaç küçük eleştirim olacak:

*Bu tarz olayların sunumu (toplumsal olaylar) tüm çıplaklığıyla değil de biraz daha üstü örtülü yapılabilir.Çünkü çıplaklık büyüyü bozar. Bir de anlatma göster tekniğini kullanmak öyküyü daha iyi bir yere taşır.

*Kelime tekrarlarından kaçınmak gerekir. Örneğin ilk paragrafta, mezar kelimesi çok fazla geçiyor. Ya da üçüncü paragrafta beden kelimesi. Eğer bunları azaltırsanız daha estetik cümleler çıkar ortaya. Ya da illa kullanacaksanız ikinci ya da üçüncü kullanımlarda kelimelerin eş anlamlılarını tercih edilebilir. Mesela mezar yerine kabir, beden yerine de vücut…

Görüşmek üzere, sağlıcakla kalın…

6 Beğeni

Toplumsal bır konu…Daha çok eskilerin yaşadığı durumlara değinmişsin…Tebrik ederim güzel yazı…

5 Beğeni

Merhaba tekrar,

Geçen ay da söylemiştim şimdi de yineliyorum. İşin edebiyat kısmına ciddi bir yetenek ve eğilim görünüyor. Betimlemeleri de beğeniyorum, benim, sadece benim için belki biraz fazla ama kendi içlerinde son derece ritmik ve güzel kotarılmışlar.

Olay örgüsünde bir iki şey söyleyeceğim. Aslında ve öncelikle bu bir olay öyküsü değil o sebeple olay örgüsü belki doğru tanımlama olmayabilir. Ama öykü, birkaç farklı konuya tek tek güzel ama birbiriyle uyum açısından okuyucuyu biraz zorlayacak şekilde değinmiş. Depresyon, büyü, sosyal olgular -temelde cinsiyet eşitsizliği- yeniden doğuş ve çabası ama aynı zamanda kan bileklerden miydi acaba sorusu…

Özetle; güzel ve nitelikli bir his aldım ve tek tek iyi kotarılmış gerçeklikler okudum. Belki çok fazla genişlemiş olabilir. Ama olmayadabilir. Ya da bu haliyle de farklı farklı konuları ile zengin bir eser olarak da tanımlanabilir.

Ben güzel ne varsa onu tercih ettim.
Kaleminize sağlık…

5 Beğeni

O büyü kitabı hepimizin içinde saklı. Ruhumuzu kandırmayı bırakıp ‘ben yapabilirim’ dedikten sonra hepimiz o büyüyü yapabiliriz :smiley:

Aslında olabildiğince örtmeye çalışmıştım ancak tam olmamış demekki :slight_smile:

Evet, bunu küçük bir ön okumayla halledebilirdim ancak o sıralar başımda bin bir türlü telaş vardı ve ön okuma fırsatım olmadı.
Okuyup yorumladığınız için teşekkür ederim.

5 Beğeni

Maalesef sadece eskiler değil böyle yaşamak zorunda kalan hala çok fazla genç mevcut :frowning:

4 Beğeni

Her ay beni şımartmayın lütfen :smiley: böyle düşündüğünüz için çok teşekkür ederim.

Bunu yaparken ben de çekindim ancak üstünde düşününce bir sakınca görmedim çünkü bu olayların hepsi gerçekten iç içe. Bu yüzden onları birbirinden ayırmak istemedim.

Kan bileklerinden değildi ona emin olun :smiley: yeniden doğuşu için kendisini kandırmasını gerektiren küçük bir araçtı. Ölmeyi değil yeniden doğmayı seçti karakterimiz. :smiley:
Okuyup yorumladığınız için teşekkür ederim.

5 Beğeni

Öyküye In medias res ile başlangıcı yapıp, beni en can alıcı yerimden vurdun, beni bağladın. Kullanması zor olan bu teknik beklentilerimi daha okumadan yükseltti ve geriye kalan satırları okumak için can atmaya başladım, beni heyecanlandırdın.

Blok-alıntı “Sessizliğimin mezarıma toprak attığı bir hayat sürüyorum. Hayatım benim elimden alınmış ve diğerlerinin oyuncağı olmuş. Kendi benliğimi bulamıyorum. Adımlıyorum, yürüyorum, koşuyorum ve hatta kulaç atıyorum. Bunların hiçbiri beni ait olduğum yerden çıkartamıyor. Sahi ben nereye aitim? Mezarlar… Üstü kapanmamış mezarlar var. Mevsimler geçiyor birbirini ardına. Toprakları mezarlarla dolduranlar değişmiyor. Mezarın başında duran bedenimi izliyorum. Küreği doldurup kendi mezarıma atıyorum tüm toprakları. Mezarın içine yerleşmiş bedenime gözlerime kaydırıyorum. Orada… Bedenim orada… Neden kendimi gömüyorum? Bir saniye! Tek ben yapmıyorum. Herkes… Etrafımda çevrelenmiş tüm vücutlar bunu yapıyor. İnsanın bedenin aynı anda iki farklı yerde olması mümkün mü? Üstelik birisi diğerini hiç düşünmeyip, onu sonsuz acıya doğru itiyor. Kendisinin uçsuz bucaksız bir çölde yağmur damlalarının getirdiği ferahlığı arayan aciz bir varlığa dönüştüğünü görüyor. Evet, tüm bedenler bunu yapıyor. Kendi acılarını görmezden gelip mezarları tek tek dolduruyorlar. Hiçbiri yağmur damlalarının ferahlığına erişemiyor. Kumlara aldırış etmeden dikmişler gözlerini gökyüzüne bakıyorlar.”
Ne kadar da doğruydu bu alıntı. Bazen bizler, daha doğrusu toplumun, görgü ve geleneklerimizin şekillendirdiği, kelepçelediği bizler kendimizin düşmanı haline gelebiliyoruz. Bazılarımız adım atabilirken, bazılarımız olduğu yerde sayıyor ve mezarına her atılan kürekle daha da derine gömülüyoruz. Bu öykünün en can alıcı yanı aslında hepimizin hayatında gördüğümüz ama kulak asmadığımız, belkide ignore etmeye çalıştığımız, insanların normal olarak nitelendirdikleri fakat başkaların sonu olabilen olaylardı. Bu yüzden empati kurabildik ve kendimize geri baktığımızda bazı şeylere bağlayabildiğimiz düşünüyor ve bu hisleri uyandırdığın için tebrik ediyorum. :innocent:

5 Beğeni

Her donemde sıkıntılar olacaktır muhakkak…Keske olmasa ama zor bır ıhtımal…Bız yıne olmamasını umıt edelim… :smiley:

5 Beğeni

Hehe ben de çok seviyorum bunu :smiley:

Umarım hepimiz adım atabiliriz… :smiley:
Ben adımlamaya başladım herkesi buna davet ediyorum :smiley:

4 Beğeni