Bataklıkta Bir Tatarcık

Sevgili @haticevera

Seçkideki ilk öykün olduğunu görüyorum. Aramıza hoşgeldin. Sıcak, sevimli ve güzel bir öyküydü. Açıkçası tatarcık hem sevimli hem bir şekilde tehlikeliydi. Üstelik oldukça da düşünceli.

Kayıp Rıhtım bir tür yazzarlık atölyesi gibidir. Bu yüzden eğer izin verirsen bazı naçizane tespitlerimi paylaşmak isterim.

“Sürünmeyenleri”: güzel bir nüans olmuş.
“Çalışan işçileri”: bataklık eko sistemini anlatmaya başladığından bu işçilerin insan olmaması gerektiğini düşündüm ama nasıl bir işçi olduklarını anlayamadım. Belki küçük bir ekleme yapmak istersin.
“bu yeri son kez süzüyordu”: Karakterin bataklığa veda ettiğini anlıyorum. Burada vurguyu arttırmak için cümleyi belki başka bir şekilde yeniden yaratmak istersin. Örneğin benim aklıma: “bu yeri arkada bırakmadan önce son kez, artık ezbere bildiği tüm kuytularına veda ediyordu.”
“Derin mavilikten uçsuz bucaksız siyahlığa … oluyordu”: Aslında gecenin rengi “karanlıktır.” Bu yüzden gökyüzü simsiyah bir boşluğa değil karanlığa teslim olur. Karanlıkta ise renk yoktur. Aslında bu çok çok detya bir konu ama okuyucu olarak cümlenin sonunda “oluyordu” kullandın yani zaman yapısı olarak süregelen - zaman kipine bağlı olarak- ve kısa zamanda tamamlanacak bir süreci ifade ettin. Oysa bu iki durum için “Olmaktaydı” daha uygun olabilirdi, diye düşündüm.
“Yakaladım,” dediğin an aslında hikayenin dönüm yoktası. Bu dönüm noktasını verdiğin ana hazırlık çok yerindeydi ancak dönüm yoktasını verdiğin cümle içinde “Yakaladım” biraz kaybolmuş. Onu parlatmanı çük isterim. Çünkü bu andan sonra hikayen çok güzel akıyor ve yüzümde büyük bir gülümseme ile okudum.
“isteğini tutamadı- evi; bataklık, başucunda yeni evi…” gödnerme yaptığını görüyorum ancak biraz daha açabilirsen çok yerinde güzel bir akış yakalamış olabileceğini düşündüm.

Eline ve düş gücüne sağlık
Sevgiler
Dipsiz