Öykü Seçkisi'nde okumak için: https://oykuseckisi.com/bosluk-evren-erarslan/
Yaprak çıtırtıları arasında doğanın sesini dinlerken kendi kendine konuşuyordu. Gidecekti bu yerlerden, aklına koymuştu. O son olay bardağı taşıran son noktaydı. Birkaç gündür kendisini rahatsız hissettiği için ormana atmıştı düşüncelerini. Geçirdiği dört saatin ardından biraz dinlendi. Olanları düşünmek istemiyordu ama aklından bir türlü atamıyordu. Olanları tekrar düşündü, önce iş arkadaşı ile kavga etmiş, sonra müdürünün… (DEVAMI…)
Temayı değişik ve güzel bir şekilde kullanmışsınız. Öykü kısa olmasına rağmen karakteri yeterince anlayabildiğimi düşünüyorum. Öykünün finalini beğendim, beklenmedik ve etkiliydi.
güzel yorumunuz için çok teşekkür ederim.
Güzeldi ancak evden çıkarken telefonu duvara fırlatıp sadece ceketini alıp çıkmıştı, sonrasında ise sokakta telefonunu eline alıp, arkadaşını aradı.
Bu kısım dikkatimi çekti.
Hiç fark etmediğim bir süreklilik hatası olmuş, teşekkürler. Dosyamda değişikliği ve gerekli eklemeleri yapıyorum.
Öyküdeki anlatım, kısa ve anlık sıçramalarla karakterize. Bu durum, takibi zorlaştırıyor. Tabiri caizse, öykü bizden daha hızlı koşuyor. Yazma konusunda heveskar biri olduğunuzu ancak sahneye çıktığınızda ellerinizi nereye koyacağınızı bilemediğinizi düşünüyorum. Cümlelerin, gündelik konuşma dilinden birkaç basamak yukarı yükseğe çıkması gerekmekte. Anlatım bozuklukları da öykünün geneline yayılmış durumda. Bunu gidermek için dile daha iyi hakim olmanız iyi olabilir.
Kurgunuz üzerine tekrar düşündüğünüzde ve birkaç kat cila çektiğinizde çok daha iyi bir ürün ortaya çıkartabilirsiniz.
Doğru ifade hışırtı olmalı. Çıtırtı deyince akıla kuru yaprakların yanması geliyor.
Birkaç saat şeklinde ifade etseniz daha hoş durur. Ay ve yıl süresinde bir zaman diliminden bahsederken sayılara başvurabiliriz. Ancak saat, dakika gibi zaman dilimlerinde kesin süreler çizmek, sanki kahramanımız önce saatine bakmış, ardından harekete geçmiş imajı yaratıyor. Özetle, net ve ölçülü ifadelerin, aklın esnekliğine gem vurduğu kanaatindeyim.
Hikaye her ne kadar 3.tekil(yazarın perspektifi) tarafından anlatılsa da 1.tekil hissiyatı üzerine örülmüş. Bu durumda annenin de duygu penceresini zapt ederseniz, karmaşa doğar. Okuyucu zihni kolay kanar ve anne ile oğlu birbirinden ayırt etmekte zorlanır hale geliriz. Eğer aynı perspektiften anlatmayı sürdürmek istiyorsanız bu cümle şuna benzer şekilde değişmeli. “Annesi artık para göndermeyeceğini, kıçını devirip bir iş bulması gerektiğini söylemişti. Oğlunun kayıtsızlığından bir hayli sıkılmışa benziyordu.” Yani kısaca, anlatıcı olarak bulunduğunuz konumu iyi seçmeniz ve görece sabitlemeniz lazım. Yoksa biz, zaten hükümdarı olmadığımız topraklarda kayboluruz.
Eğer kurgunun devamında olayların gelişmesine ya da sonuçlanmasına hizmet etmiyorsa böyle sayısal detaylar vermeniz öyküyü masalsılıktan uzaklaştırıp “haber” niteliğine yaklaştırır.
Sonraki seçkilerde görüşmek dileğiyle.
detaylı yorumlama için çok teşekkürler.
Bütün değindiğiniz noktalar için ben de üzerine konuşmak isterim.
*Yaprak çıtırtıları - Pilli Bebek’in bir şarkısında geçen bir ifade, benim çok hoşuma gider, edebi dilden uzaklaşıyor ancak haklılık payınız var.
*Zamanlama konularında dediğiniz gibi daha güzel duruyor fark ettim.
*Bu tarz ikili anlatım biçimini seviyorum. İronik bir anlatım biçimi gibi geliyor, biraz daha kısaltıyor gideceğiniz yolu. Hükümdarı olmadığınız topraklarda kaybolmanın sebebi, kısa sürede çok şey anlatma durumu, yoksa daha uzun olduğunda keyif alabileceğinizi düşünüyorum. Benden kaynaklı yani bu durum.
- Diğer öykülerde de bunu sıkça kullanırım, bir öykünün gerçek olabilme durumuna göz kırpmak gerektiğini düşünüyorum, masal mı yoksa gerçek mi olduğunun farkına varılamaması benim okuyucu olarak hoşuma gidiyor, bu nedenle de yazdıklarıma yansıyor.
Tekrar teşekkürler, çok faydası oluyor yazıların gelişmesi için bu tarz öneriler.