Öykü Seçkisi'nde okumak için: Hastalıklı Mutluluk – Aylık Öykü Seçkisi
Edebiyat hastalığına yakalanmış olanlara ne denirdi? Şaşaalı bir isimleri var mıydı? Literopat, Edebitakık? Saçma… Sanırım adları yoktu. Belki böyle bir hastalık da yoktu. Kim bilir belki de bilimin henüz keşfedemediği milyonda bir görülen sinsi bir illetti bu. Öykümüzün kahramanı Aras, sabah dokuzdan akşam altıya, evden işe işten eve varan bir hayatın gelgitine sıkışmış bir halde… (DEVAMI…)
Merhaba,
Öyküyü keyifle okudum. Günlük telaşları, güncel ekonomik durumları öykünün içine güzel yerleştirmişsiniz. Vahşi kapitalizmin mızrağı, Aras’ı delmiş geçmiş.
Kaleminize sağlık
Bir beyaz yakalının kendince zaferi olmuş. Biraz da inception filmini anımsadım okurken.
Bu arada gerçekten mızrakla ilgili bir şey yazmamış olmuş, onu da iyi başarmışsınız. Kaleminize sağlık!
Teşekkür ederim. İyi ki de delmiş geçmiş. Aksi halde yaşaması mümkün olmazdı
Bu arada blogunuzda önerdiğiniz Ahmet Mithat Efendi’nin Dolaptan Temaşa kitabı bir kitapçıda gözüme çarptı. Ben de hemen aldım. Bunun için de ayrıca teşekkürler. Görüşmek üzere.
Merhaba.
Mızrakla ilgili ne yazılabilir düşüncelerine dalmışken, tam da boğulmak üzereyken mızrap imdadıma yetişti. Kendimce bağlama çalıyor oluşum da etki etti tabi bu duruma
Zaman ayırıp okuduğunuz için çok teşekkür ederim.
Görüşmek üzere.
Doğru, haklısınız. İlk yaşadığı hayata ne kadar yaşam denebilir ortada…
Ne hoş olmuş. Ne kadar mutlu oldum anlatamam. Benim beğenerek okuduğum bir kitaptı. Umarım siz de keyif alırsınız okurken.
Görüşmek üzere.
Önceki öykülerinizi daha çok beğendiğimi de söylemek isterim bu arada, hatta sırasıyla Üç öykü, favorilerim olarak 1, 2, 3
Bağlamanızla da öykülerinizle de keyifli günler dilerim, hoşçakalın!
Aras’ın yaşadığı hayat, kısmi olarak benim hayatım. Oğlumun adını kullandım ama mutlu bir ömür yaşar umarım.
Kitabı ilk fırsatta okuyacağım.
Blogunuza yorum bırakırım bitince
Görüşürüz.
Keşke söylemeseydiniz. Daha da yazmayacağım. İlk üçe girmişken zirvede bırakıyorum yazmayı
Şaka şaka. Her zaman söylerim; beni yerden yere vurun ki dibi göreyim. Böylece gelişim sağlanabilir görüşündeyim. Sonraki öykülerde de sıralamanızı isteyeceğim
Sevgiler…
Merhabalar;
Arokan takma adının nereden geldiği belli oldu😊 Bu arada, 2049 a şunun şurasında ne kaldı ki? Allah size ve eşinize uzun ömürler versin.
Bu öykünüz öncekilere göre uzun ve biraz da deneysel olmuş. Dil öncekiler gibi sade ve akıcı. Satır aralarında şiir de unutulmamış
Kaleminize sağlık. Görüşmek üzere, bol selamlar…
Evet. Hayran kitlem takma adımın nereden geldiği konusunda komplo teorileri üretmeye başlayınca, ben de açıklama gereği duydum
Acaba ben 64 yaşındayken hala buralarda dolaşıyor olacak mıyız? Torunlarımız görüp “Aaa dedelerimizin öykülerinin yayınlandığı bi site buldum.” diyebilecekler mi? Belki de rahmetli iyi yazardı diyeceklerdir Allah bilir. Size ve ailenize de uzun ömürler diliyorum.
Öyküdeki müfettiş olayı yakın zamanda başıma gelen bir olay. Neyse ki yumruk atmadan boyunun ölçüsünü alıp gitti. ( Umarım okumuyordur )
Şiir her yerde üstadım. Kucak dolusu sevgiler…
Merhaba
Elinize sağlık, zavallı Aras, Kayıp Rıhtımı dava etmeliydi :))
Gerçekliğinden pek şüpheye düşmediğim bir öykü olmuş, eğlenceli bir dille kaleme almışsınız. Tarzı biraz Doğu Yücel’in son öykü kitabındaki tarza benzettim.
Şimdi öyküde iki nokta var çözemediğim. Birincisi “O günden sonra herşey daha da kötüye gitti” ile başlayan paragraftan sonra yine aynı cümleyle başlayan bir paragraf var. Bence ilkinde pekiştirme olmasa da ikincisi daha da olsa, daha güzel olmaz mı?
İkincisi, metin bize Arasın hasta olduğunu söylemiyor. Fakir olduğunu söylüyor ama sonra hastaydı ama mutluydu ya dönüyor. Bu hastalık olayını netleştirirseniz daha güzel olabilir. Hastalığı akıl mı yoksa fiziki mi misal. Bu önemli mi? Bence önemli. Metninizin ismi bu, öyküyü böyle sonlandırmışsınız ve gördüğü hayaller var. Biraz karışık yazdım ama umarım anlatabilmişimdir.
Kayıp Rıhtım avukat tutsun bence
Tekrar elinize sağlık
Merhaba sevgili Müge.
Öncelikle çok teşekkür ederim. Dikkatlice okuyup, özenle yorumladığın için.
Evet, kısmi gerçeklerle dolu ve benim hayallerimin gizlendiği bir öykü oldu bu ay. Sokaklara düşmek de yarı zamanlı bir proje-hayal karışımı bir düşüncem. Hasta diyebilirsiniz bana, sorun değil.
Birincisi; “O günden sonra her şey kötüye gitti.” ve … “daha da kötüye gitti.” olarak da olabilirmiş. Haklısınız. O anki duygu seliyle yineleme üzerinde çok durmamıştım. Böyle farklı öneriler gerçekten sonraki yazımlar için çok faydalı oluyor.
İkincisi; Aras fiziki ve akli yönden de hasta değil aslında. Anlatıcı ve toplumun Aras’ı gördüğü ve etiketlediği şekil böyle. İşsiz kaldıktan sonra iş de arayabilirdi ama resti çekti düzene. Huzuru kağıt ve kalemin muhteşem birleşiminde bulmuş zaten. Başka kimseye ihtiyacı yok. Başlık da yine toplumun ve anlatıcının gözüyle atıldı. Umarım açıklayıcı olabilmişimdir Genelde anlatıcılar her şeyin doğrusunu bilir ya belki de bu yüzden karışıklık olmuş olabilir.
Doğu Yücel’in kitabını okumadım. İlk kitapçı seyahatimde mutlaka alacağım. Kitabın ismini de bağışlarsanız nokta atışı yapmış olursunuz.
Aras, Kayıp Rıhtım’ı dava etse yine o sistemin bir parçası haline gelecekti. O yüzden lanet olsun dedi ve gitti Kağıdın en haini paradır. O en temiz halini tercih etti.
Sevgiler…
Öldüğünü Google’dan Öğrenen Adam ve Diğer Tuhaf Hikayeler kitabın adı. Hatta bildiğim kadarıyla siteye konuk da olacak söyleşi için
Listeme ekledim. Çok teşekkür ederim. İyi pazarlar.
Selam @Arokan
Bu ay öykümde şu cümleleri kullanmıştım: Zaten bu hayatı yaşamak istiyorsan hayal kurma özgürlüğünden vazgeçeceksin. Bunu biraz da bizim memlekete özgü yazmıştım. Aras vazgeçmemiş, çok iyi etmiş ama… Bi’ dünyalık olmadan gelip geçmek de bana göre değil. O kadar romantik değilim vesselam. Eh kurguyla gerçek farkı da burada önemli hâle geliyor.
Her neyse… Öykü beni sonunda yakaladı. Sanırım bu eleştiriyi bir kez daha yapmıştım; çok yoğun bir anlatım var. Ben olaylar aksın da izleyeyim istiyorum, dışarıdan bir göz olarak. Anlatma, göster misali. Tabii bu ayrıntı, metnin güzel düşünülmüş, emek verilmiş olduğu gerçeğini değiştirmiyor. Kaleminize sağlık. Görüşmek üzere.
Selam @ulu.kasvet
Ne güzel söylemişsin. Sistemin bir parçası olmadan yaşamak gerçekten zordur ama yine de yaşanabilir diye düşünüyorum. Bu da biraz şansla alakalı bir durum bana göre. Olur da bir gün bir araya gelirsek uzun uzun konuşuruz bu konuları
Evet, aynı eleştiriyi yapmıştınız ama ben biraz da okurun elinden tutup gezintiye çıkma taraftarıyım sanırım. Gerçek anlamda öykü yazmışlığım bir elin parmaklarını geçmez. Yazdıkça hangi yöne kıvrılırım inanın bilmiyorum.
Sizin öykünüzü okuyacağım fakat yoğun bir hafta sonu geçirdim. Seçkideki tüm öyküleri okuma amacındayım. Bir yandan da uçan daireyi nasıl göreceğiz onun telaşı olacak. Hayırlısı bakalım.
Çok teşekkür ederim değerli yorumların için. Gözlerin dert görmesin arkadaşım.
Selam,
Geçen ay bana söylemiştiniz böyle bir şey yazacağınızı. Güzel olmuş.
Bankacılıktan da müfettişlerden de nefret ederim. Ama eğer döversen tabi çok çok ciddi sorun yaşarsın
Sade kaleminizi, satirik anlatımınızı ve anladığım kadarıyla beyaz yazı karakterinizi çok sevdim.
Bu arada bir anı ve bir tüyo. Sağolsunlar seçki bir iki günlük gecikmeleri sorun yapmıyor. Tabi alışkanlık yapmamak lazım. Anı ise kısa anlatayım burası sizin hakkında çünkü; Yanardağ temasında bir yapım şirketine vampir senaryosu veren bir karakter yazmıştım. Üstelik yer yer fransız tarz senaryo vardı formatta (hareketler solda diyaloglar sağda falan). Sonunda şirket yetkilisi başrolde kimi düşünüyorsunuz diye soruyor bizimki Arzu Yanardağ diyordu -ki fiziksel olarak inanılmaz bir vampir tipi var bence kendisinde-. yanardağ tek burada geçiyordu.
Seçki öyküyü reddetti!.. Yani Aras’ın başına gelen şeyleri -geç kalma ve reddedilme- bizzat yaşadım. Ama ben hak etmiştim Dolayısıyla kimseyi dövmedim.
Neyse bunları şunun için yazdım. Gerçekten çok yakın gördüm kendime bu öyküyü. Siz tabi bunun için yazmadınız ama teşekkürler.
Şiir yazıyormuşsunuz ve Orhan Veli hayranısınız, bunu da ben yazdım, nasıl?
Relax don’t do it
Don’t do it
Don’t do
Don’t
Do not
…
Do!
Yani farkındayım çok kendim oldu ama o kadar yakın hissettim ve mutlu hissettim ki okurken bunu, kendimden bahsetmek değil de sohbet etmek kabul edin.
Ellerinize sağlık
Gelecek seçkilerde görüşmek üzere…
Merhaba
Zaten şunun şurasında kaç kişi kaldık ki edebiyat konuşan, şiir okuyan-yazan, bir şeyler karalayan… O yüzden lütfen relax olun. (Şiirinize göndermedir, normalde kullanmam ) Zeki Müren ne diyor bir şarkısında: “Bu dünyada bir muhabbet kalandır.” Varsın sohbet edelim, ne olmuş?
Öykünüzde kendinizi bulmanız beni de çok mutlu etti. Kaldı ki Aras’ın başına gelenin benzerini yaşamışsınız. Bence sanal bir yumruğu yöneticilere sallayabilirdiniz yine de. Çünkü öykünüzde hayal gücü ve emek var. Belki saçma gelmiş olabilir yanardağ bağlantısını kuruş şekliniz ama bıraksalardı da ona diğer öyküdaşlar karar verseydi. Bu arada Arzu Yanardağ’a vampirmiş gözüyle şöyle bir baktım, gizemli ve tehditkâr bir kaç fotoğrafına denk geldim. Vamp da olsa vampir de olsa güzel karakter seçmişsiniz.
İngilizce ile içli dışlısınız anladığım kadarıyla. Şiiriniz tümden gelmiş. “Rahat rahat yayılmayı bırak da bir işin ucundan tut.” demenin İngiliz Dili ve Edebiyatı’na uyarlanmış hali diyelim
Duygularınızı samimiyetle aktardığınız için çok teşekkür ederim. Sıcaklığınız bu soğuk kış gecesinde içimi ısıttı. Bu ayki öykünüzü okumaya fırsat bulamadım henüz ama okuyacağım mutlaka. Şu yanardağ konulu öyküyü de merak etmiyor değilim tabi.
Görüşmek üzere. Sağlıcakla kalın.
Merhaba tekrar,
Doğru. Her şey bir bling bling kültürde boğuluyor. Derin herhangi bir şeyin kitlelerce satın alınması zor.
Şiire gönderme yapmanız güzel. Ama şiir de pek özgün sayılmaz
Elbette… “Yayınlasanız olmaz mı?” tarzı kibar bir dönüş yapsam da kabul olmadı. İlginç bir şeydi. Eğlenceli, farklı -senaryo formatı açısından- Ama biraz ciddiyetsiz anlaşılmış olabilir. Belki biraz esprinin dozu kaçmış olabilir doğrusu. Ve Arzu Yanardağ çok iyi bir vampir olur kesinlikle.
Yanardağı yayınlarsam size mutlaka haber vereceğim. Duygular karşılıklı.
Görüşmek dileğiyle…