Hurdacı

Öykü Seçkisi'nde okumak için: Hurdacı – Aylık Öykü Seçkisi

image

“Demirciiiieeee, Demir aliyooovvv. Hurdaciiiiyyyeeehhh,” diye bağırdı. Yorucu bir işti tüm gün sokak sokak dolaşıp avazı çıktığı kadar bağırmak. Bugünün diğer günlerden farklı olacağını bilmeden düştü yollara. Gün öğleni gösteriyorken, sabahtan beri tek bir hurda bile koyamamıştı arabasına. Yaz tatillerinde de Ankara bu kadar kalabalık değildi ama yine de her gün, en kötü üç beş eşya… (DEVAMI…)

4 Beğeni

Okan selam,

Öncelikle genel bir yorumla başlayayım. Çok açık bir gerçek var ki; sen net bir yazı karakterine sahipsin. Bu bence önemli bir şey. Çünkü kararlı bir stil sonrasında mükemmelleşmeyi de beraberinde getiriyor.

Öyküye döneyim; beni çocukluğuma götüren detaylar vardı. Eskici, ayıcı, kalaycı gibi… Yani bunlar yoktu da bana bunları hatırlattı. Mahallede geçmesi, mahalle kültürüne dair detayları ile ayrıca hoştu.

Yaşadığımız süreci hem toplumdan hem de medyadan görüşümüz de ayrıca güzeldi. Küçük detay ve dokundurmalarla hayatımızdaki virüse dair ana başlıklara çok güzel değinmişsin.

Hurdacının güzel türkçesinin sona yansıması gibi küçük dokunuşlar, virüsün akla etki ettiğine dair toplu zihniyet değiştirme alegorisi vs. hepsi hoştu ama bunlarda beni en çok etkileyen çok küçük nüanslarla bunları anlatmandı.

Bu arada Venüs’teydi sanırım bir şey olunca yaşayan ölüler ortaya çıkıyorsa virüs de gelir… Ters mi dönüyormuş o?

Hasılı; güldüren, hüzünlendiren ama yer yer de acımayan kara mizahla son derece gerçek bir durumu gerçek insanlar üzerinden vermişsin. Tebrik ederim.

Eleştirilecek yanı var mı? Esasen pek yok. Belki o tv’den izleme sahnesi ritmi biraz bozuyor olabilir -çamaşır suyuna yatırma esprisine çok güldüm yine de-. Yine eleştiri değil ama tartışma olarak o mahalle kültürü -iyi ya da kötü demiyorum- hala yaşıyor mu bilmiyorum. Son bir şey aam eleştiri değil acaba dediğim bir konu, çok detay vardı ve çok hoşlardı ama belki biraz fazla yüklenmiş de olabilir mi? Ama bu üç başlıktan da emin değilim hepsi mükemmelleşme yolunda; hımmm deyip senin değerlendireceğin şeyler yoksa hem çok büyük keyifle okudum hem de ben sadece bir okurum sonuçta. Özellikle faydam olsun diye yazıyorum bunları özetle, beni rahatsız ettikleri için değil.

Ellerine kalemine sağlık Okan
Tekrar görüşmek dileğiyle…

1 Beğeni

Okan merhaba;

Dün gece okumuştum öyküyü ama notlar alarak yorumu sabaha bıraktım. Yine sokaktan, içimizden, mizahi dokunuşları olan biraz sıcak biraz da iç burkan bir öykü.

Özellikle sokak röportajındaki tiplemeleri başarılı bulduğumu belirtmek isterim. Gözlemler oldukça yerinde. :slightly_smiling_face:

Ancak anlayışına sığınarak öyküyü dağınık bulduğumu belirtmek isterim. Geçişleri biraz sert olmuş. Diyaloglarda sadece insanların sesi var, kamerayı biraz da vücut dillerine çevirebilirmişsin bence.

Bir de sokak röportajı kısmı metnin önemli bir bölümünü oluşturuyor, ancak burada tabiri caizse başkahramanımız hurdacı ortadan kayboluyor.

Kalemine yüreğine sağlık Okan, severek okuyoruz öykülerini… :slightly_smiling_face:

1 Beğeni

Murat Abim selamlar.

Senin yorumlarını okumak beni her defasında mahçup ediyor. Yanaklarımı kızarmış bir şekilde buluyorum. Fitilimi ateşleyen kısmı ise paha biçilemez. Şu da bir gerçek ki eleştiri konusunda elinde hep bir bıçak da taşırsın. Bu yüzden samimiyetine olan inancım tam.

Biliyorsun, gerçek hayattan kesitler sunmayı seviyorum. Sokakların tozu ciğerlerime işlemiş, ben ne yapayım? Seni alıp çocukluğuna götürmek beni mutlu etti. “Bizler doğalgazlı evlerimizde her kış günü kömür kokusunu duyanlardanız.” Peçete getireyim mi? :slight_smile:

Venüs diğer gezegenlerin tersi yönünde dönüyormuş. Güneş’in batıdan doğduğu da bilimsel bir gerçek. Tabi öyküde bunu farklı yorumluyor oradaki karakter.

Televizyon sahnesinde öyküye biraz boyut katmak istedim. Öyküde geçen mahalle kültürü azalsa da yaşıyor hâlâ. Onlar da plazaların, çok katlı gök delicilerin gölgesinde. Son olarak fazla yükleme konusunda haklı olabilirsin. Genelde kısa yazıyorum, en uzun öyküm bu diyebilirim hatta. Anlatacak çok şeyi sığdırmak bu hissi geçirmiş olabilir okura.

Değerli görüşlerin için minnettarım. Hepsini dikkate alacağım.

Sevgilerimle…

1 Beğeni

Merhaba.

İlgin için, zamanını ayırdığın için çok teşekkür ederim Hocam.

Öyküde aslında başkahraman oluşturma gibi bir fikrim yoktu. Diyaloglar üzerinden memleketimden insan manzaraları sunmaktı güncel konularla ilgili amacım. Hurdacı da her zaman önümüzden geçen, işimiz düşmeyince yüzüne bile bakmadığımız karakterlerdendi. Sonra ne olduysa öyküye dahil oldu :slight_smile: Beden dilini hurdacıda vermeye çalıştım ama adam yorgun, yeterince geçirememiş okura demek ki. Kulağını çekeceğimden şüphen olmasın :slight_smile:

Yorumlarınla değer kattın.
Yine görüşmek dileğiyle.
Sevgiler…

1 Beğeni

Yoruma verdiğin cevap bile bir estetikle yazılıyor tarafından.
Sanat için çıktığın bu yolda yolun açık olsun Okan.
Selam ile…

1 Beğeni

Merhaba @Arokan

Eline sağlık, ben bu ay senin öykünü de hüzünlü buldum ya.
Nedir bu hüzün kokan satırlarınız :stuck_out_tongue:

Çok beğendim öykünü, sen gibi yazmışsın, hurdacı olmuşsun, yaşlı teyze olmuşsun, kameraman olmuşsun, sokaktaki insanın nabzını iyi tutmuşsun. Halktan birini yazmak kolay değil bence. Sen bunu iyi başarıyorsun ve öykülerindeki gerçekçilik alttan alta acıtıyor. Eline sağlık.

Yalnız öykünün bende yaptığı çağrışımlar da çok çeşitli
Mesela artık Ankara dedin mi aklıma @ulu.kasvet geliyor, Merve zaten hepimizin ortak karakteri oldu (bu ay benim öykümde de var), Hurdacı hurda temasında bir öyküyü aklıma getirdi sevgili @Nurdan_Atay`ın dı yanılmıyorsam ama konuları farklı tabii. Yarasa çorbasını bir ara gerçekten gugıllayacaktım ama saçmalama Müge dedim ve durdurdum :slight_smile:

Tek eleştirim var bu kişisel bir görüş: yazarın mültecilerle ilgili verdiği gözlemi bu metne yakışmadığını/oturmadığını düşündüm.

Tekrar kalemine sağlık
Görüşürüz

1 Beğeni

Merhaba Müge.

Çok teşekkür ederim değerli vaktini bana ayırdığın için.

Hüzün kokanın içinde de bir Okan gizli. Ben ne yapayım :slight_smile:

Normalde İstanbul’da geçecekti hikaye. Şöyle de bir gariplik oldu; öykü İstanbul olarak tamamlandı. Bu sefer değişiklik olsun, Ankara’da geçsin diye değiştirmek için @ulu.kasvet ten hem hurda arabasının yokuş aşağı kayabileceği hem de varoş sayılabilecek kesimlerden bir yerin ismini istedim. O da sağolsun Çinçin Mahallesi’ni söyledi. Öyküde Çin de geçince zaten öyle güzel oturdu ki. Yani gel de şimdi edebiyatın büyülü olduğuna inanma :slight_smile:

Merve’yi öykülerininden tanıyorum. Özellikle seçmedim :slight_smile:

Nurdan Atay’ın öyküsünü merak ettim. Okuyacağım.

Mülteci konusunu ben bizim hurdacıların safında olduğum için yazdım. Siyasi de bir gönderme içerir. Bizimkilerin iş alanları daraldı bu anlamda. Kullanma amacım buydu. Yoksa milliyetçi duygularla yazılmış bir şey değil, haşa.

Keşke yarasa çorbasını gugıllasaydın. Bu gerçek bir haber Müge :slight_smile: Şimdi araştır bakalım.

Görüşlerin, önerilerin ve eleştirilerin benim için değerli. Bu değerliliği zul görmeyip paylaştığın için minnettarım.

Sevgi ile, sağlık ile… Hep birlikte…

1 Beğeni

Merhaba Okan,

Klişe mi olur bilmem ama bu öykü isimsiz de yayınlansaydı, “Okan yazmıştır.” derdim muhtemelen. Şöyle ki sokaklar, mahalle aralarında gezinti, gerçekçi ve toplumsal gözlemlerin, betimlemelerin artık kaleminin oturduğunu ve hatta koltukta iz bırakacak kadar oturduğunu gösteriyor bize. :slight_smile:
Bu tarzı seviyorsun ve benimsiyorsun, bu da kaleminin daha rahat akmasına izin veriyor, rahat oluşun da okuyucuya bir şekilde geçiyor.

Bir kaç notum şöyle olacak;

*Öykünün adı hurdacı olduğu için, aslında başkahraman o diye geçiyor okuyucuya ancak yukarıdaki yorumlarında panaromik bir varoş sokağı atmosferini aktarmak istediğini belirtmişsin evet öykü öyle ilerliyor ancak hurdacının arabasıyla birlikte yol alıyoruz. Bu yüzden belki öykünün ismi farklı olabilirdi diye düşünüyorum.
*Sokak röportajı sahnesini biraz fazla uzun buldum, bence daha kısa tutulabilirdi.
*Diğer yorumum da serserinin isminin “Alex” olması da bende bir çağrışım uyandırdı. İsim ararken başkalarından esinlenmiyorsun umarım. Ayvayı yiyebilirsin. :sweat_smile:

Şaka bir yana, emeğine sağlık.

Sevgiler,

Sena

1 Beğeni

Merhaba.

Teşekkür ederim içten eleştrilerin ve teşvik edici yorumların için. Hepsini önemsiyorum. O zaman başlık kısmını “Hurda Beyinler” olarak değiştiriyorum. :slight_smile:

Alex konusunda, o çocuğun adı normalde Ali. Sokaklarda Alex derler genelde. :slight_smile:

Sevgiler.

1 Beğeni

Merhaba,
Hoş bir metin olmuş. Arada biraz konu dışına çıkılsa da toparlamışsınız. Diyaloglar başarılı. Zor bir iş denemişsiniz. Tebrikler. Epey de gülümsetti.
Elinize sağlık…Sevgiler…

1 Beğeni

Çok teşekkür ederim okuyup değer verdiğiniz için. Birlikte en iyi öykülere…

Görüşmek dileğiyle.

1 Beğeni

Ne kadar güzel bir hikâye. Ben de halen sokaklarında seyyar satıcıların dolaştığı, komşuların camdan cama bağırıştığı bir mahallede yaşadığım için öykünün geçtiği ortamı çok iyi anlıyorum. Ben etkileyen yönlerine gelirsem başlarında Orhan Kemal karakterleri canlandı gözümde, devamında ise Aziz Nesin hikâyeleri gibi kara bir mizahla tamamlandı. Bununla birlikte halkımızdan iki insanın bir araya gelince kurduğu komplo teorileri sonra “hadi sen de” ciler… hepsi çok güzeldi.

En çok da şu bölüme bittim : “Babasına her zaman iyi bir insan olacağının sözünü vermişti. Ya artık kötü bir insana dönüşürse virüs yüzünden?”

Ve sonrasında küçük oğlunun işi kaldığı yerden sürdürmesine…
Takipteyim, sevgiler
Dilek

2 Beğeni

Merhaba Okan :slight_smile:
Öykünün bakış açısını epey sevdim. Virüsten haberi olmayan ve insanları anlamaya çalışan hurdacı, başarılı bir karakter olmuş.
Ancak bazı noktalarda kopuşlar yaşadım. Yaşlı teyze ve hurdacı, bulundukları yerden ayrılırken, onlarla beraber gitmeyi, orada duran gençlerin konuşmalarına tanıklık etmemeyi tercih ederdim.
Sokak röportajı kısmı da başarılı olabilecek bir detay; ama biraz üzerinden geçilmeye ihtiyacı var gibi duruyor. O kısımda ciddi kopuşlar yaşadım çünkü.
Esasen hurdacıyla bağlantımın hiç kesilmemesini, diğer karakterlere onun gözünden bakmayı isterdim.
Tüm bunların dışında, dilin oldukça iyi, kurgulaman başarılı.
Yazmaya, üretmeye devam et.
Görüşürüz :slight_smile:

1 Beğeni

Dilek Hanım verdiğiniz örnekler beni öylesine gururlandırdı ki, bu gururu taşımaya çalışırken dizlerim aşırı yükten titredi de yere düşüverdim. Demek ki daha kırk fırın ekmek yemem gerek :slight_smile:

Öykülerimde bolca gerçek dünyadan insanlar bulabilirsiniz. Siz de sokağın tozunu seviyorsunuz anladığım kadarıyla.

Sevgilerimle. Yeni öykülerde buluşmak dileğiyle…

Serseriler işte… Her köşe başını tutmuşlar :slight_smile:
Sokak röportajı kısmında gerçekte de bir kargaşa hakim. Belki bu yüzden kopuk kopuk gelmiş olabilir.
Aslında başta olduğu gibi hurdacının gözünden başlayıp yine öyle bitecekti ama son dakikalarda bir olaya dahil olması onu başka bir sona hazırladı. Sağlık olsun diyelim :slight_smile:

Değerli vaktin, yine öylesi görüşlerin için çok teşekkür ederim.

Sevgiler…

Merhabalar @Arokan,

Ne güzel bir öykü olmuş, kalemine sağlık.
Senin öykülerini okurken geçmişe, yerele, bize doğru bir yolculuk yapıyorum.
Yine senin öykülerini okurken “Yahu bu öykünün yazarı çok iyi bir insan olsa gerek,” demeden edemiyorum. Baksana hurdacının hedefi babasına verdiği sözü tutup hep iyi bir insan olarak kalabilmeyi başarmak. :slight_smile: Konular ne kadar trajik olursa olsun üslupta, hedeflerde çocuksu bir masumiyet var.

Not: Alıntıladığım kısmı özellikle beğendim.
Sonraki seçkilerde görüşmek dileğiyle.

1 Beğeni

Merhaba sevgili Haluk.

Ne iyi ettin de okuyup bir de düşüncelerini paylaşmaktan geri durmadın; hem de yeni bir günü gösteriyorken vakit.

Hepimiz bir zamanlar çocuktuk. O zamanlardan kalan masumiyet kırıntılarını hissettirebiliyorsam ne mutlu bana. Bahsettiğin gibi “bizden” birilerine vücut giydirmek, senin gibi duyarlı okurlarda geçmişe bir yolculuk başlatıyor. Ben de bunu deneyimledikçe, geçmişi özleyişimizin acı sularında sırt üstü yüzer halde buluyorum kendimi. Şu da kesin ki ölene dek o suyun tadı hiç değişmeyecek. Ben de kaç vücut toplayacağım bu arada kim bilir : )

Alıntıladığın kısım biraz şiirsel. Belki bu yüzden özellikle hoşuna gitmiştir.

Yazarın iyi biri olup olmadığına gelince; belki bir gün buluşuruz ve son nefesinde buna karar verirsin. Buluşma fikri gerçek, son nefes kısmı şaka : )

Yeni serüvenlerde görüşmek dileğiyle.

Sevgilerimle…

1 Beğeni

Bu arada itiraf etmeliyim ki yorumların o kadar düzenli ve tertipli oluyor ki, öykülere gösterilen düzenden geri kalır yanı yok gibi.

Öyleyse son nefesten önce görüşmek dileğiyle. :slight_smile:

1 Beğeni

: )

Teşekkür ederim. Hem okura hem dile olan saygıdan diyelim.

Görüşmek dileğiyle.

1 Beğeni