Öykü Seçkisi'nde okumak için: Kayalıklar, Gemiciler ve Bir Yanlış Anlama – Aylık Öykü Seçkisi
Nevşin, maddi durumları gayet iyi dört arkadaş da olsalar azmettikleri işin raconu gereğince sadece bedava çay içebildikleri kültür merkezinin plastik masasında eliyle 4/4’lük bir ritmi çalarken umutluydu. “Bir de bagetlerim olsun görün siz beni” dedi. Hale bu sırada Cenk’in el falına bakıyor, Cenk’in, dalgalı siyah saçlarını boş eliyle okşamasına izin veriyordu. Fallar hep üç vakte… (DEVAMI…)
Bir davulcu olarak bu öyküyü büyük sempati duyarak okudum. Özellikle son cümle çok anlamlı olmuş.
Çok gerçek ve güzel detaylarla doluydu. Çok karakter, şaşırmadan, birbirine karışmadan, metne çok güzel yedirilmiş. Zaten o yüzden konuşmalar haricinde anlatıcı fazla detaya girmedi. Buradan kendime ufak dersler çıkardım.
Öğretici, eğlenceli ve samimi bir öyküydü. Bir çırpıda bitti; ufak bir nostalji ve hüzün rüzgârı bıraktı üstümde. Kalemine sağlık. Görüşmek dileğiyle.
Merhaba,
Muhabbet çocuk da, erkeksi de bana biraz yabancı geldi. Kızlar genelde bir erkek hakkında konuşurken “erkeksi” demez, tam tersi bir durumda bir şey belirtme ihtiyacı duyar. Karşı cinsin sohbet ortamını yazmak biraz zor olabiliyor.
Direkt yerine açık kelimesi sanırım daha uygun olurdu.
Kızlar çalmak için bir evde toplanıyor, bunun için amfi taşıma zahmetine bile katlanıyorlar. Bence stüdyo kiralasalar daha mantıklı olurdu, amfinin yükünden de kurtulurlardı. Ayrıca ne çalacaklarını dahi konuşmamışlar. Biz önce bir şarkı belirlerdik, herkes ona çalışırdı ve kendi çalışmalarımız bitince stüdyoya giderdik. Gerçi Gizem stüdyo için erken diyor ama ev bunun için uygun değil. Bu kızlar ne yaptıklarının farkında değil gibi geldi bana, tarzlarını belirlemeden yalnızca grup ismine takmışlar ve çalma bahanesiyle toplanıp börek çörek yiyip çay içiyorlar Ayrıca yemek tarifi istemeleri de… ne bileyim… Kendim dahil, yediği yemeğin tarifini alan ama aynı zamanda “rokçu” kız hiç görmedim İmkansız değil, ama pek olağan bir durum olduğunu da söyleyemem.
Buna neden bozuldular, pek anlayamadım.
Burada Manowar’a bir selam çakılmış sanırım
Öykünün sonu aslında başından belliydi, bu kızların hiç çalmaya niyeti yoktu. Ama yine de bu işlerle ilgilenmiş bir kadın olarak bu duruma üzüldüm; hemcinslerim sadece erkek dedikodusu yapıp gün tabağı bitiren, bir grup ismi yüzünden grup dahi kuramayan kişiler gibi görünmüş. Belki amacınız bu değildi, belki de ben cinsiyetimden dolayı biraz taraflı bakıyorum. Ama buradaki kadın karakterleri çok gerçekçi bulamadığımı söylemeliyim.
Elinize sağlık.
Selam Kasvet,
Bir müzisyen olarak öyküyü sempatiyle okumuş olman beni çok mutlu etti. Benim de benzer bir maceram olsa da esasen etrafımdaki müzisyen arkadaşlarımdan esinlenerek yazmıştım. Demek bir noktada realiteyi yakalamışım.
Karakterlerin ayrılmış olması beni ayrıca mutlu etti. Ama biraz tasvir katabilsem öykülere sanırım daha iyi olacak Yine de tasvir okumayı bile sevmediğim için biliyorum nasıl olacak…
Bu öykü özelinde bir kadın gibi düşünmeye çalıştım. Ve herşeyin sonunda sade, mütavizi, akıcı ama derin şeyler yazmaya çalışıyorum. Bu öğretici, eğlenceli ve samimiye karşılık gelmişse ne mutlu bana.
Yorum için teşekkür ederim
Görüşmek dileğiyle…
Selam,
Yorum için öncelikle teşekkür ederim. Uzun, detaylı ve özenliydi.
Şimdi müsadenizle neyi neden yazdığımı açıklayayım siz de öykü bunları gerçekten yansıtabilmiş mi karar verin.
Evet, bu öyküde bir kadın gibi yazmaya çalıştım. Açık ki belli yerlerde başaramamışım ancak bu örnekler düşündüğümden az olmuş, o açıdan belki de durum o kadar da felaket değil. Sonuçta anne, abla,ilişki, eş… Tüm bildiğimiz gözlemlerden ve bize anlatılanlardan ibaret. Ancak bir nokta önemli, bu kızları yazmak bir kat daha zordu çünkü sadece karşı cinsim değillerdi aynı zamanda çok uzun yıllar öncesinden kalan bir dönemimdenlerdi. Kısaca ergenlik çağında bir kızı yazmak belki bir kat daha zor olabiliyor. Çünkü amacım zaten müzisyen olmayan hevesli üç yeniyetme ve bir gerçek müzisyeni yazmaktı. Bu açıdan evet “erkeksi” terimi kullanılmıyor olabilir veya daha çok erkekler için kullanılan “gençler” tabiri aslında kızları rahatsız etmiyor olabilir. Bu konuda eleştirilerinize güveniyorum.
Bu noktadan sonra söyleyeceklerimde bir denge bulmak istiyorum açıkçası. Yani, hem uzun, ciddiye alınmış bir eleştiriye hak ettiği detayda bir cevap vermek ile “laf yetiştirip” öykünün başaramadıklarını cevapta başarmak arasındaki dengeyi kastediyorum. Bu açıdan biraz kısa tutacağım.
Öncelikle, kızları stereotipler olarak görmediğimi belirtmeliyim. Evet bu dört kızın üçü müzisyen değillerdi ve öykü müzisyen olmayanın müzik yapamayacağına dayanıyordu. Bununla birlikte bunlar sadece dört kız değil; Gizem, Nevşin, Hale ve Deniz’di. Farklı insanlar olarak tasarlandılar. Farklı hareket ettiler. Grup olarak temelde onları yönlendiren iki duygu vardı; heves ve korku. Stüdyoya da bilinçli olarak sokulmadılar çünkü korkuyorlardı. Gün muhabbeti yapıyorlardı çünkü kutudaki davul setinden de korkuyorlardı.
Ve evet bu erkekler için de geçerli olabilirdi. Eğer ben kadın düşünce yapısıyla yazma denemesi yapmaya karar vermeseydim ve konu Deniz Kızı yerine mesela Banshee olsaydı bu sefer dört erkek olurlardı. Buna delil olarak öykümün dört erkeğinin de pek düzgün -bu durumda kızlardan daha iyi/üstün- resmedilmemesini gösterebilirim sanırım.
Ve inanın sadece ün, popülarite, sorunlardan kaçmak için hayatın ritmini duymayan pek çok genç bu tür gruplar kuruyor ve aslında hiçbir şey kurmamış oluyorlar.
Ama başa dönersek, sonuçta bunları öykünün söylemesi gerek benim değil.
Tekrar teşekkür ederim.
Ben haliyle kendim gibi, yani üniversite çağında bu işlere bulaşmışlar gibi düşündüm. Eğer ergenlik dönemindeki bir grup kızsa söz konusu olan, benim bile tahmin edemeyeceğim şeyler konuşuyor ya da yapıyor olabilirler. Bu bakımdan size hak veriyorum.
Buna da katılıyorum. Aslında pek çok insan büyük bir hevesle başlıyor müziğe. Ama harcanması gereken emek ve zaman o kadar büyük ki, yıllar geçtikçe o heves kaçıyor.
Ben eleştiri yaptım, siz olumsuz bir tavır takınmadan kendinizi açıkladınız. Keşke tüm eleştirilerde alınmadan, kırılmadan böyle bir diyalog kurabilsek. Ben kendi adıma sizden bir şeyler öğrendim, umarım ben de size bir şeyler katabilmişimdir. Başka öykülerinizi de okumak dileğiyle.
Rica ederim. Ve ben teşekkür ederim.
Eleştirinizden ben de çok şey öğrendim. Eleştirilmek ve daha iyiye gitmek birbiri ile çok bağlantılı.
Ayrıca eleştiriniz hiç de rahatsız edici değildi.
Umarım ben de sizin gelecekteki öykülerinizi okuyabilirim.
Görüşmek dileğiyle…
Hem uzun yıllar müzik eğitimi almış hem de tam da şu an tarih tezi yazan bir akademisyen olarak öyküde kendimden çok şey bulduğumu itiraf ediyorum. Popüler kültürün hiçbir konuda derinleşme düşüncesini gütmeyen çoğu liselinin üzerindeki yansıması, her önüne gelenin bir sanat dalını kendine maske yaparak gerçek yeteneğini hiç sorgulamadan bambaşka amaçlar uğruna böyle işlere dalması, ergenlerin her şeyi biliyormuş ve çoktan çözmüş moddaki ruh halleri… Yazıya ne de güzel yedirilmiş bunlar. Gözleminizi çok sevdim. Dayının çocukları hem kırmadan uyarması hem de inceden dalga geçmesi de eğlenceliydi. Ha bir de yani Roma ile ilgili ne yazılabilir ki artık. Yüzümde gülümsemeyle bitirdiğim, deniz kızlarına nasıl bağlanacağını da merak ettiğim ve sonunda tek noktada da olsa bağlanan samimi ve hayatın içinden bir öyküydü. Bazı noktalama işaretleri yanlış gibiydi ama arada öyle olabiliyor. Kaleminiz daim olsun.
Merhabalar @MuratBarisSari
Öykünüzün bütünü güzel. Çok dağılmadan toparlamışsınız. Deniz kızı temasını oldukça dolaylı kullanmışsınız. Bence fena olmamış.
Bahsettiğiniz yaş dilimini çok eskilerimde bıraktığım için, çıkarıp bir kendime baktım. Özlediğim zamanlara döndürdü beni.
Birkaç küçük eleştirim olacak🙈 Noktalamalarda bazı atlamalarınız olmuş. Muhtemelen gözden kaçmıştır. Bir de isim tercihlerini pek sevmedim. Gizem ve Deniz hariç. Onlar hem temaya yeşil ışık yakan isimler hem de son derece o yaş sınıfına aitler. Ancak diğerleri sanki biraz güncellenmemiş etkisi verdi bana.
Verdiğiniz tarihi bilgiler, okuyucuyu bilgiye boğmadan serpiştirmeniz başarılı.
Sonraki seçkilerde görüşürüz👌
Öncelikle detaylı ve güzel yorumunuz için teşekkür ederim.
Hele ki tarihçi/akademisyen ve müzisyen olarak beğenmiş olmanız benim için ayrıca sevindirici oldu.
Ergenler gerçekten sinir bozucu olabiliyor Bununla birlikte belki tüm dünyada, belki bizim gibi orta düzeyli ülkelerde bu ruh halinin uzun yıllar devam ediyor olması daha da beter.
Konu dolaylı oldu biliyorum ama bir an aklıma geldi ve sonra yazmadan durduramadım kendimi. Kızlara söylettiğim Wonder Woman, Captain Marvel dönemi beni de etkiledi sanırım.
Roma konusunda; esasen dayının tezinin gerçekte bir karşılığı var mı bilmiyorum ama amatör olarak tarihten hoşlanan birisi olarak benim merak ettiğim bir konuydu.
Noktalama işaretleri konusundaki uyarınızı aldım, daha dikkatli olacağım. Teşekkür ederim.
Önümüzdeki seçkilerde görüşmek dileğiyle…
Merhaba,
Konu dolaylı oldu evet ama toparlamayı başarmışsam ne mutlu bana. Evet ergenlik de yaşanırken sorunlu, sonra hatırlanırken insanı yer yer gülümsetebilen bir dönem. Biz erkeklerdeki askerliğe benziyor bu açıdan.
Noktalama konusunda ilk kez bu öykümde eleştiri aldım hatırladığım kadarıyla. Ama üst üste iki kez alınca alarm zilleri çaldı kafamda.Hatta bu cevapta bile dikkat ediyorum şimdi
İsimler… Açıkçası beni gerçekten aydınlatan bir uyarıda bulunmuşsunuz. İnanın Deniz dışındakileri hiç düşünmemiştim. Okuyucu bunu önemsiyorsa demek ki ben de daha çok önemsemeliyim. Teşekkür ederim.
Ve bşilgiye boğmadan öyküye bir üçüncü boyut katabilmişsem çok mutlu olacağım çünkü çoğu zaman bu konuda şirazeden çıkıyorum.
Yorum için çok teşekkür ederim.
Tekrar görüşmek dileğiyle…
Elinize sağlık, çok içten güzel bir öykü okudum.
İlk cümleyi okuduğumda aklıma Hakan Günday’ın Piç’i geldi ama tabi konu olarak tamamen başka kulvardalar. Öykünün kurgusu, kızlar, diyaloglar bence o yaşa uygun ve olması gerektiği gibi. Jim Morrison, Kemancı, Ele Güne Karşı, Nirvana, kuşak farkını ortaya koyuyor olsa da acaba bir de gençlerden biraz daha fazla örnek serpiştirmek güzel olur muydu diye düşündüm. Bu arada Jim Morisson’u öyküye eklemiş olmanız benim gözümde yazıyı baştan artıya çevirdi
Bu arada söylemeden geçemeyeceğim,
bunların üstelik bir de pasta börek bloğu olanları var - burada
İki sorum olacak. Birincisi başlık. Çok mu dolaylı olmuş? Ben anlamamış olabilirim.
İkincisi bazı yinelemeleri özellikle mi yaptınız?
Mesela buradaki ikinci daha
bir başka müzik grubu daha, daha kurulmadan dağılmıştı…
Ve buradaki son derece
telaffuz ederken son derece “rockçu” görünse de hâlâ Cenk’in el falına bakıyor olması nedeniyle aynı zamanda da son derece ilgisiz bir profil çiziyordu.
Bence çok daha iyi bir tanımlama bulabilirsiniz. Naçizane bir öneri.
Tebrikler tekrar
Müge
Çok teşekkürler öncelikle.
Hakan Günday’a benzetilmek her ne kadar iyi geldiyse de kendisinin ciddi bir ölçekte küçültme yapılmış haliyim tabi
Kuşak farkını dayı ile vermeye çalıştım, ergenlerde de trap beatten bahsettim ama tabi şu anda ergen olmadığım için tam olarak ne dinliyorlar çok da emin değilim esasen. Ergen kızların konularına değinmeyi denemiştim, beğeniniz beni bu konuda çok mutlu etti. T
Yemek tarifi blogları olduğunu bilmiyordum doğrusu sadece işe girişmekten kaçmak için yaptırmıştım o tür bir konuşmayı onlara.
Başlığı açıkçası oldukça düşünerek yazmıştım. Kızlar o kadar işin özünden uzak ve yarım yamalak girmişlerdi ki işe siren ve deniz kızı arasındaki farkı bile bilmiyorlardı, başlık bu işin olmayacağına refere ediyordu. Ama tınısı dolaylı gelmiş olabilir tabi. Biraz cümle gibi biraz dikkat çekmek için yazılmış gibi de durabilir, bunu anlayabiliyorum.
daha, daha kullanımını aslında özellikle kullandım. Belki virgül yerine başka bir noktalama işareti mi kullansaydım diye düşünüyorum şimdi. Konuşurken es verince bir anlamı oluyor ama belki de yazıya yansıtamadım.
Son derece de birbiri ile ilişkili bir tür söz sanatıydı güya ama okuyunca kabul ediyorum ki biraz eğreti durmuş hatta profil çizmek daha da beter.
Çok detaylı, özenli ve pozitif bir yorum/eleştiride bulunmuşsunuz. Beni hem mutlu ettiniz hem de bir şeyler öğrettiniz. Çok teşekkür ederim.
Tekrar görüşmek dileğiyle…
Merhabalar,
Temayı ele aldığınız konunun farklılığı hoşuma gitti. Bununla birlikte öykünüzü okurken gerçekliğini sorguladığım bazı anlar oldu. Özellikle gençler arasındaki diyalogların belki biraz daha farklı olmasını dileyebilirdim. Benzer yorumlara girmek niyetinde değilim sadece kendi sesimizi aradığımız bu yazınsal denemelerde naçizane birkaç öneride bulunmak isterim.
Öncelikle karakterlerin sayısı yakalamak istediğiniz bakış açısı için işinizi zorlaştıracak bir rakamda olmuş gibi geldi bana. Sayıda bir eksiltme gibi değil belki ama bazı perspektifleri sunmadan da onları değerlendiririz ya hani o tarz birkaç yaklaşım daha sade bir sunum sağlayabilirdi. Fikirlerini aktarmak ya da onlar adına düşünmek ya da tümceleri tekrarlamak belki bilemiyorum nasıl bir metot sağlanabilirdi. Özellikle erkeklerin kendi aralarındaki diyalogları konu dışında kalmış gibiydi.
Yaş aralığının getirdiği çelişkiler yeterliydi. Özellikle bir şey yapmayı çok istemeleri fakat bu eylemi nasıl gerçekleştireceklerinden çok işin janjanlı taraflarında boğulmaları konusundan bahsediyorum. Kurgu boyu beni biraz fitil ettikleri noktalar oldu ama dönüp bakınca sadece ergenler diyebildim. Bu duygu bana epey geçti yani.
Son olarak bir miktar tersten bir yaklaşımla dayının konuşmasını başta görmek isterdim sanırım. Bu gençlerin hayallerinin fitilini ateşleyen kişi o olabilirdi belki. Yine aynı kişinin umutlara dair bir dokunuşuyla sona doğru ilerlemek keyifli olurdu. Hevesin, bilginin ve tutkunun farklı noktalarda yer aldığını göstermek için güzel bir metot seçmişsiniz.
Kaleminize sağlık,
İlhamla kalın!
Merhaba,
Evet gençlerin diyaloğu konusunda gelen her türlü eleştiriyi tam anlamıyla kabul ediyorum. Çünkü bu bir denemeydi, genç karşı cinslerimi yazmaya çalıştım ve nasıl olduğunu da özellikle kadın yorumculardan duymak istedim. Bu açıdan öncelikle teşekkür ederim.
Erkekler iki açıdan yer aldılar hikayede ve her ikisi de aslen figüranlıktı. İlk olarak comic relief’lerdi. Daha önemlisi ilişkide oldukları ya da ilgi gösterdikleri kızların karakterlerini vurguluyorlardı.
Karakter sayısı fazla olmuş olabilir ama işte grup deyince en aşağı bir üç, dört kişi olduğu için bir de erkekleri ekleyince… Yani sayı konusunda çok pişman değilim, kendi çapımda kendi karakterleri olduğunu da vermeye çalıştım. Ama daha sade ve derin olmasını sağlayabilir miydim? Elbette bunları denemek gerekli.
Ergen düşünce yapısını biraz yansıtabildiysem ne mutlu bana. Ayrıca pop kültürünün etkisinin sanatı aştığı noktalara değinebildiysem de öyle. Bu konudaki beğeniniz beni çok mutlu etti.
Dayı konusunda… Açıkçası başlarda kullanmayı hiç düşünmemiştim onu. Sonlardaki kullanımı da bana keyifli gelmişti. Fakat soru şu ise ; “Yapacakları işle bu kadar alakasız dört insan nasıl oldu da bu işe girişti?” Evet belki başlarda kullanılacak bir dayı bu konuda okuyucuya daha somut bir cevap verebilirdi.
Detaylı yorumunuz için tekrar teşekkür ederim.
Gelecek seçkilerde görüşmek dileğiyle…
Sevgili @MuratBarisSari,
Seninki gibi bir yazım seviyesine çıkmış her yazar arkadaşımı aylık olarak güzel bir kahve eşliğinde okumak kadar büyük bir keyif yok. Çok karakterli yazıları okumayı genelde zor bulmuşumdur ancak her bir karakteri çok güzel bir şekilde yarattıp çizdiğin için takip etmesi ve hikayeye girmesi zor olmadı.
Konuşma metinlerinin sürekliliği de sevimli espriler ile yumuşatılmış ve okurken gülümsemeleri beraberinde getirdi.
Ayrıca, duydusal akışlarda oldukça yerindeydi ve karakerlerin senin çizdiğin çerçeve dışıdna hiç hareket etmediler, devamlı kontrolün altındaydılar. Böyle bir hikaye yapısında grup kontrolünü sağmaka oldukça zor olamsına rağmen çok başarılıydı.
Bununla beraber, kendince de yazan biri olarak artık çok ileri seviyedeki yazımsal tartışmaları yapabilecek bir başka arkadaşı bulmuş olduğumu düşünüyorum. Bunun kıymetini bilerek yazdığın bir paragraf için anlık bir içsel analizi detaylı bir şekilde - iznin olursa - dökmek isterim:
Bazı cümler öyle bir içeriğe sahiptirler ki sanki sünger gibi ne yüklersek alır. Bazıları ise daha temkinlidir fazla yüklenildiğinde katılaşırlar ve yüklediğin anlam ya eksik kalır yada arada kaybolur. Büyük ihtimal, yüklediğin anlamlar ayrı ayrı çok güçlü oldukları için bu hale gelir. Ayrıca bu anlam ve ilişiki silsilesi yaratılırken katılaşan cümlede akışı ve silsile arasındaki bağı kurmak gittikçe zorlaşır.
Bir basit örnekte anlatmak isterim:
Yukarıdaki toplam 27 kelime ile anlattıkların ise aşağıda:
Nevşin bir plastik masada ritim çalıyordu
Nevşin ritmi çalarken umutluydu
Nevşin’in çaldığı ritim 4/4’tü
Nevşin yukarıdakilerin hepsiydi
Nevşin’in maddi durumu iyiydi
Nevşin’in kendi gibi maddi durumu yerinde 3 arkadaşı vardır
Nevşin ve diğer üç arkadaşı dahil toplam 4 kişiydiler
Nevşin ve üç arkadaşı maddi durumları iyi olsa da bir amaçları vardı ve bunu gerçekleştirmeye kararlıydılar
Nevşin ve arkadaşları bedava çay içiyorlardı
Nevşin ve arkadaşları bir kültür merkezindeydiler
Nevşin ritim çalabiliyordu
Çıkarım: Nevşin bir müzik yapabiliyor
Çıkarım: Nevşin ve arkadaşarı da büyük ihtimal birlikte müzik yapabiliyorlar
Çıkarım: Müziklerini ancak Kültür Merkesinde yapabiliyorlar
Silsiledeki bağın bir kez daha bakmanı tavisye ettiğim yer ise şurası:
Nevşin ve arkadaşlarının “azmettikleri işin raconu” tam olarak nedir? "İş nedir ve Racon nedir? Aşağıdaki çıkarımlar sadece bu alan için:
Örneğin;
Racon: maddi durumlarına rağmen kültür merkezinde müzik yapacak olmaları sebebiyle vurgu onların zengin olmaları mı?, yoksa
İş:azmettikleri işin raconu kültür merkezinde müzik yapacak olmalarından dolayı vurgu lokasyon mu?
Çıkarım: Okuyucu maddi durumlarına mı yoksa lokasyona mı dikkat etmeli?
Tam 27 kelime için benim - bir okuyucun olarak- aklımdan geçenler buydu. Belki ben fazla cümlelerle oynamayı seven biri olduğumdan çok fazla çöümlemeye girmiş olabilirim ancak bu kıymetli 27 kelimenin bana kattığı tecrübeyi paylaşmak ve teşekkür etmek istedim.
Eline ve düş gücüne sağlık
Sevgiler
Dipsiz
Merhaba Dipsiz,
Öncelikle çok ciddi olarak yapılmış ve detaylandırılmış bu yorum için samimiyetle çok teşekkür ederim.
Yazım seviyem hakkında söylediklerin de ayrıca mutluluk verici.Esasen ben kendimi istediğim seviyede görmüyorum ama bunu okuyucudan duymak tabi ayrı bir mutluluk kaynağı. Bu öyküde farklı karakterler yazmaya çalışmıştım bunu başardığımı da düşünüyordum, yine teyit etmen beni çok sevindirdi.
Karakterleri kontrol ettiğimin farkındayım hatta nasıl yapıldığını bilsem belki biraz daha serbest bırakacağım onları. Ama gerçekten bir başarı olarak değil bir tarz, karakter, üslup özelliği olarak bırakamıyorum.
Aşırı yüklü cümleler, algı hızlanması ve bir seferde gereğinden fazlasını vermeye çalışıp tempoyu bozan cümleler konusunda esasen daha önce de eleştiriler almıştım ve bu konuda çok daha beterdim. Hala bu hataya düşüyorsam büyük ölçüde farketmediğimdendir. Çünkü kendimi bu konuda dizginlemeye çalışıyorum. Ama bahsettiğin cümleyi -ki belki başka cümleler de böyle- biraz da challenge olarak yazmıştım. Öyküye giriş yapıyordum ve hiçlikten bir ağ gibi hikayenin evrenini kurmaya başlıyordum. Dolayısıyla biraz da girift bir giriş peşindeydim. Ama söylediğim gibi bunu bilmeden yaptığım ve bundan daha beter beceremediğim pek çok zaman da oluyor.
Nevşin ve arkadaşlarının azmettikleri iş aslında öykünün geri kalanında açıklanacaktı.
Bu işin raconu da salaş, dağınık ve birnevi toplumsal anlamda pasaklı olmaktı. Bu kişisel deneyimimden gelen bir çıkarımdı. Yani tabi esasen sen de bunları anladın ve bana sormaktan ziyade bu noktaya dikkat çektin. İşte büyük, yazarı çapında anıtsal bir cümleyle bütün grubu ve peşinde oldukları işi özetlemekti amaç. Anlıyorum ki okuyucu nezdinde olmamış. Pelin’e de söylediğim gibi. Bu açıklamayı ben yapıyorsam bir sorun var. Öykü bu açıklamayı gerektirmeyecek derecede kendini açıklayabilmeliydi.
Beni düşündüren, özenli ve öyküye değer veren bir yorumdu. Ben bu yorumdan öğrenecek çok şey çıkarttım. Tekrar çok teşekkür ederim.
Gelecek seçkilerde görüşmek dileğiyle…