Öykü Seçkisi'nde okumak için: https://oykuseckisi.com/korkutun-albizi-tamuya-gondermesi/
Genç adam, daha yirmi yaşına yeni basmıştı. Bıyıkları terlemeden çıktığı yoldan genç bir erkek olarak, burulacak gür bıyıklarıyla obasına geri gelmişti. Azgın sularıyla akan sayısız nehirler geçmiş, kızgın kumlardan oluşan çölleri aşmıştı. Doğuda yerleşik medeniyetin geliştirdiği yüksek surların ardında muazzam kentler görmüştü. O kentlerde bilge kişilerle görüşmüş onlardan dersler almıştı. Sonra güneye inmiş adına Hindistan… (DEVAMI…)
Öncelikle, gerek kullandığınız ögeler gerekse kurguda kullandığınız çevrenin kokusu, Dede Korkut temasının öykünün içine sinmesini sağlamış.
Birçok insan, Dede Korkut’u “tamlık” halinde öyküye dahil etmeyi akıl ederken siz farklı olanı yaparak genç halini, yani henüz kendine bile tam yetemeyen halini öyküye katmışsınız. Bu benim için artı puan.
Tek eleştirim şu bölüme;
Burada, zaten görünmeyen bir yaratığın insan duyularına etkisini, görme duyusu değil de işitme ve koku gibi duyular üzerinden anlatırsanız daha etkili bir anlatım yakalamış olursunuz. Ayrıca, güneşte bile ayak izi takip etmek zor iken, karanlıkta ateş yanarken bunu yapabilmek çok çok zor. Bu ayrıntıların hikayenin gerçeklik seviyesinin yükselmesine katkıda bulunacağına inanıyorum.
Yazılanlar, anlattıklarınız ve hissettiklerim beni, bunun bir kayıp Dede Korkut öyküsü olabileceğine ikna etti. Teşekkürlerimle.
Merhaba,
Barut, Rambo 2’deki ok ve predator’ü gördüm ben okurken. Belki bunları düşünmemişsinizdir ama ben büyük keyif aldım.
Bir origin story olmuş aynı zamanda.
Beğeniyle okudum. Teşekkür ederim.
Ellerinize sağlık…
Öncelikle şunu belirtmeliyim ki Dede Korkut bizim edebiyatımızın işlenmemiş bir madeni. Eminim koca bir roman çıkar Dedem Korkut’un hayatından. Belki birileri bir kutsallık bir dokunulmazlık atfediyor olabilir ama yine de bir roman yazılabileceğini düşünüyorum. Bu nedenle bu konuyu 2. defa yıllık konusu yapanlara teşekkür borçluyuz.
Okuduğunuz için teşekkür ederim. Predetöre benzeme ihtimali aklıma geldi ama içten içe bir şaşırtma yaratmaya çalışmanın başka bir yolu yoktu sanırım. Çünkü bilirsiniz "Güneşin altında yeni bir şey yoktur. O nedenle araştırılsa Predetörün de daha önce yazılmış bir hikayeye veya destana benzediği araştırılırsa görülebilir. Beğendiğinize sevindim…
Gündüz yazdığım yazıya ek olarak ve uzun bir düşünme evresinden sonra şunu eklemek istiyorum. Keşke daha fazla zamanım olsaydı ve keşke yeterli kültürel birikimim olsaydı da yazdığım hikayeyi o döneme ait Oğuz Türkçesine çevirebilseydim…
Merhabalar,
Her zamanki gibi çok hoş bir öykü kaleme almışsınız. Özellikle Dede Korkut’u genç, savaşçı biri olarak betimlemeniz güzel bir ayrıntı olmuş. Kendisine hiç bu açıdan bakmamıştık Öykünün sonu da iyi bağlanmış, belki de öyküler gerçekten de böyle yazılmıştı Sonuç olarak birden çok yazar olduğu ya da pek çok kişinin anlattıklarını bir kişinin derlediği düşünülüyor. Elinize sağlık.
Sevgiler,
Teşekkür ederim yazdıklarınız için. Özellikle “Her zamanki gibi” demeniz kalbimi fethetmeye yetti. Beğendiğinize sevindim.
Sevgili @azizhayri
Hikayelerin olay orgusunu genelde hali dokumaya benzetirim. Her bir iplik hem kendi icinde hemde diger ipliklerle birlikte bir butun olusturur diye dusunurum. Bu anlamda kendi icinde tutarli ve akan bir olay orgusu okudum. Yani her bir iplik nereye gitmesi gerektigini biliyormus ve sonunda buyuk bir resim olusturmus.
Bununla beraber boyle guzel bir hikayede kahramanin, kahramanligini parlatacak hareketlerinin bazilarini belki tekrar dusunmek isteyebilirsin:
Ornegin
Hikayenin basinda kahramanin cok gezip dolasmasinin uzerinde nasil bir bilgelik yaratigini tam olarak.cozemedim.Giris kisminda bu konuya bir vurgu yapiyorsun hikayenin gelisiminde ise Albizi bilgeligi ile degil kahramanligiyla yeniyor. belki bir kac gun once yildirimin dustugu firtina ile mezarin acildigini o fark.etmis olsa ilk bastaki onermen orneklenebilirdi.
Siyah tozu patlatmak.icin Albizin kanini/duvardaki nemi/kendi kanini kullanmasi bu hareketi bambaska bir seviyeye tasiyabilirdi.
Bunlarin disinda zamansal.yonetim komusumda biraz endise hissettim. Zamansal yonetim icin kesin konusmak (iki saat-bes dakika gibi) yerine zamani olaylarla kontrol edebilsen akis daha kolay olabilirdi.
Yine de guzel bir olay orgusuydu ve olusturdugun buyuk resim ilgi cekiciydi.
Eline ve dus gucune saglik
Sevgiler
Dipsiz
Biliyordum okuyacağınızı ve bir kaç kelime bile olsa bir cevap yazacağınızı. Ve yine biliyordum ki yazılanları sindirmem ve bir yanıt oluşturabilmem için bir süre geçecekti. Yanılmadım, teşekkür ederim…
Sıradan bir cevap gibi algılayabilirsiniz ama bilmenizi isterim ki yaptığınız eleştirileri dikkate alıyorum. Çünkü yapıcılar ve katkı sağlıyorlar. Yukarıda bir yerlerde bahsetmiştim konuyu o dönemki Türkçeye yatkın bir dille yazabilseydim çok daha iyi olacaktı. Belki o zaman Dede Korkut hikayesini daha çok andıracaktı. Bunun en güzel örneği Türk sinemasının yüz akı olan “Hacivatla Karagöz neden Öldürüldü” filmi. Tekrar teşekkür ederim… İyi geceler