Öykü Seçkisi'nde okumak için: https://oykuseckisi.com/piramidin-sirri/
Servisten üstü başı dağılmış halde inen oğlan dakikasında konuşmaya başlamıştı. Okulda bit çıktığını, Arda’nın doktor babasının yeni aldığı üstü açılan spor otomobilini, İngilizceci Ayfer Hoca’nın sınıfta yine sinir krizi geçirdiğini, yemekhanede pilavın içinden hamam böceği çıktığını daha evin kapısından girmeden öğrenmiştim böylece. “Matematik nasıl gidiyor, ondan haber ver,” dedim ciddi ebeveyn tonuyla. Matematikle oldum olası… (DEVAMI…)
Kutlarım sizi. Yine güzel bir öykü kotarmışsınız. Çok ayrıntılara girmeden sade bir dille rahat anlaşılır bir öykü. Karekterler iyi çizilmiş.
Kaleminize sağlık
Nice güzel öykülere
Ziya Şeker
Pozitif yorumlarınız için teşekkür ederim Ziya Bey. Selamlar.
Merhaba @Sitaresan
Sizin öykünüzden önce okuduğum bir öykü de benzer bir konuyu işlemişti. Oradaki çocuk karakteri daha küçüktü ama
Çok keyifle okudum öykünüzü elinize sağlık. Z kuşağı karşısında yılmayan babayı çok güzel tanımlamışsınız
“Piramitlerin gizemini de çözdüğümüze göre tabağınla bardağını makineye yerleştiriver
Bu cümle benim de kızımla aramızda geçen bir diyalogu o kadar anımsattı ki
4.5 yaşında ve bana “ben her şeyi biliyorum tabii” diyen kızıma “her şeyi bildiğine göre, şu masayı da bir topla sil bakalım” dediğimde, “evet ama ben daha küçüğüm” diyerek yanıt vermesi, ileride beni nelerin beklediğine küçük bir işaret sanırım
Tekrar kaleminize sağlık
Gayretlendirici yorumlarınız için çok teşekkür ederim.
Hangimiz çocuklarımız karşısında kendimizi “çaresiz” hissetmedik ki? Demek bizim kuşağın bir yarasına parmak basabilmiş; duygularına tercüman olabilmişim, ne mutlu!
Benim kızım 15 yaşında,
Çok keyifli olduğu kadar çetrefilli bir süreç anne baba olmak. İnsan bildiği şeyleri daha kolay ve keyifli yazıyor ve öyle de okuyor demek ki…
Selam ve sevgiler.
@Sitaresan ellerine sağlık. Tertemiz bir öykü okudum. Finans ve edebiyat dışında ebeveynlik konusunda da ortak bir yanımız çıktı:) Anne baba olmanın saürekli evrildiği bir dönemde soğuk bir limonata tadında bir öykü bu.
Birkaç eleştirim olacak izninle:
Öykünün başı “oğlan” ifadesi ile başlayınca açıkçası anlatıcının üçüncü kişi olduğunu düşündüm ve ilerleyen zamanlarda tekrar başa dönmek zorunda kaldım. “Bizim oğlan” ya da “Oğlum” gibi ifadeler belki daha yerinde olabilir, konudan bihaber okuyucuyu rahatlatabilirdi.
Öykünün odak noktasından uzaklaşan birkaç paragraf dikkatimi çekti. Eksiltmek çoğu kez zor oluyor hele ki cümlelerini evladı gibi gören yazarlar için. Ama cümle/paragraf amaca hizmet ediyor mu sorusunun cevabına göre hareket etmek gerekiyor sanırım. İyi öykücü cimri ve zalim olmalı değil mi? :)) Sonraki zamanlarda düzenleme yaparsan belki dikkate alabilirsin.
Piramit temasını iki farklı bölümde kullanman çok hoş. Ancak benim gözüm birinde odaklanmanı ya da ikisini de genişletmeni istedi açıkçası.
Eline, yüreğine sağlık diyorum. Annelik serüveninde kolaylıklar diliyorum. Sağlıklı ve mutlu günler göresin:)
Yapıcı eleştirilerin için çok teşekkür ederim. Evet cümlelerimize aşık oluyor ve metni sadeleştirmekte zorlanıyoruz değil mi? “Oğlan” I özellikle böyle bir jargonda kullandım. Çünkü kendi çocuğundan film karakteriymişcesine, 3. tekil kişi gibi bahseden ebeveyn pek çok gördüm etrafta.
Selam ve sevgiler.
Merhaba.
Günümüz anababalarının yaşadığı kuşak çatışmasından küçük bir kesit. Kısa ama vermek istenen mesajı sadelikle aktarıyor. Düş gücünüze sağlık.
Not: “Anababa” kelimesini özellikle ebeveyn kelimesinin yerine kullandım. Aziz Nesin’den öğrendiğim tabiri burada değerlendirmek istedim. Ebeveyn kelimesi biraz soğuk geliyor.
Sevgiler…
Yorumlarınız için teşekkür ederim. Ebeveyn yerine “anababa” kulağa daha bizden geliyor, evet. Böyle bir kullanım olduğunu da öğrenmiş oldum.
Bu vesileyle tüm eserlerini hatmettiğim büyük usta Aziz Nesin’i de yad etmiş olduk, ne güzel.
İyi dileklerimle.
Merhaba @Sitaresan,
Öykünüzü genel olarak beğendim. Bir kaç yorumum şöyle; öyküye girişte ben de anlatıcıyı 3. tekil şahıs olarak algılamıştım. Daha sonra babanın ağzından devam etmiş ve sonuna kadar tutarlı gitmiş gerçi. Bir de 12 yaşındaki bir çocuğun borsayı bilmemesi değil ama illuminatiyi bilmesi biraz garip geldi. Gerçi Türkiye’de eğitim sistemi ve değişen müfredatlar üzerine bir tartışma açarsam muhtemelen uzar gider bu da.
Bu arada “yazar hakkında” bölümünüzü okurken yüksek lisans tez konunuz dikkatimi çekti. Ben lisansla yüksek lisansım arasında 10 yıl gibi bir ara verdim. Şu anda aynı konuda bir tez yazmaya çalışıyorum. ve tabii ben de finans sektöründe ve çok uluslu bir şirkette çalışıyorum. Umarım sizin gibi tamamlayabilirim. Desteğinize ihtiyacım olursa, kapınızı da çalabilirim.
Sevgiler,
Sena
Merhaba,
Öyküyü aslında başından beri 1.tekil şahıs olarak tasarlamıştım. Ama okuyucuda ilk başta farklı bir algı olabiliyor demek ki. Ne kadar uğraşsak da, kendi yazdıklarımıza tarafsız gözle bakmaya çalışsak da bir yere kadar mümkün bu. Evet, çocuklar bilgi dağarcıkları ve enteresan konulardaki fikirleriyle bizi şaşırtabiliyorlar:)
Çalışırken tez yazmak oldukça sancılı bir süreç, odaklanma istiyor. Konunuz benimkiyle aynı mı? Benim bu tezi yazdığım yıllarda bu konuda kaynak sıkıntısı vardı. Ağırıklı İngilizca kaynaklardan faydalanmıştım ve çok zorlanmıştım. Destek olabileceğim bir konu olursa çekinmeyin. Yorumunuz için teşekkürler, selam ve sevgiler.
Konum sizinkiyle aynı, bölümüm de İngilizce. O yüzden belki daha çok kaynağa erişirim diye umuyorum ama tabii önce başlamam gerek.
Çalışırken her şey zor. Bakalım, elimden geldiğince bölünmeye çalışıyorum sağa sola işte…
Destek teklifiniz için ayrıca teşekkürler,
Sevgiler…
Sena