Soleda'nın Mağarası

Öykü Seçkisi'nde okumak için: https://oykuseckisi.com/soledanin-magarasi/

image

Kötülüğü ne zaman öğrenir insan? Ne zaman hayatının en erdemli anının, sadece o dakikayı yaşamak ve geleceğe dair hesap yapmadan yalnızca iyi olma çabası üzerine kurulu olduğunu unutur? Avucunda o dakikaya ait koca bir kir kaldığı zaman. Soleda’nın avucunda koca bir kir vardı artık. Öğrenmek büyük bir açlıktı Bayan Soleda için. Aynı zamanda kötülüğü öğrenmek… (DEVAMI…)

1 Beğeni

Öykü çok samimi geldi bana. Anlatım şekliniz öykünün içine çekti beni. Kurgu güzeldi, insanı düşünmeye itiyor. Karakterin ruh halini hissedebildim. Diğer seçkilerde görüşmek üzere.

1 Beğeni

Çok teşekkür ederim:) Samimi bulmanıza çok sevindim çünkü yansıtmak istediğim gerçekten buydu. “Belki Soleda gibi düşünen binlerce insan vardır” duygusunu hissettirmek biraz. Diğer seçkilerde görüşmek dileğiyle:)

1 Beğeni

Merhabalar.

Ne kadar da içten, su gibi bir anlatım. Her satır için özenilmiş, küçük küçük işlenmiş sanki.

‘‘Mağaradan yıllar sonra çıkacak olmanın verdiği garip his sardı içini.’’

Burası güzel bir benzetme için harika bir yer. Ben metni renklendirmek için kullanıyorum bu gibi şeyleri. O garip hissi tarif edebilecek küçük bir benzetme güzel bir renk olabilir. Gözüme takılan tek yer buydu.

Çok güzeldi. Ellerinize, kaleminize sağlık. Gelecek seçkilerde de görüşebilme umuduyla.

1 Beğeni

Merhabalar.
Yorumunuz için çok teşekkür ederim. Beğenmenize çok sevindim,hissimi aktarabildiğim için çok da mutlu oldum. Başlangıçta Soleda’nın ardındaki soyutluğu,derinliği yansıtamamaktan çekinmiştim aslında. Ayrıca belirttiğiniz cümlede mağaradan çıkmanın verdiği garip hissi yazarken manasını içimde hissetmiştim. Aynı hissi aktarabildiğim için bu cümlenin bende de yeri çok başka oldu. Anlatım konusundaki değerli görüşünüz için de ayrıca teşekkür ediyorum.Diğer seçkilerde görüşmek umuduyla:)

Sevgili @165 İlk cümlen, çok zarif bir başlangıç… Aynı zamanda kötülük öğreniliyorsa insanın doğuştan iyi olduğunu, düşündüğünü anlıyorum. Yani beni kurduğum evrende kesinlikle Aydınlık taraftasın ve bütün hikayen bana göre bir bakıma iyilik kötülü – aydınlık karanlık savaşı. Ayrıca, psikolojik bir yanlızlığın – ona verilen önem sebebiyle- sonunda fiziki hale gelip gerçeğe dönüştüğünü görüyorum. Bence bu yapılandırılma içsel gelen bir yazımla yapılmadıysa (ki öyleyse daha değerli) yazarın düünsel uzanımlarının ne kadar derin olduğunu gösteriyor.
Sadece küçük bir not. Bazen yazmak istediklerimiz fiziken yazma hızımızdan daha hızlı akabiliyor. Böyle olunca bazen kelime seçimlerini sonra dönüp gözden geçirmek faydalı olabilir. Örneğin; “Bir sürü acayip iple birbirine bağlanmış bir nesneyle dikilmişti karşısında. “ Nasıl acayip, niye o kadar acayip, acayipin yazarın dünyasındaki tanımı ne olabilir, gibi sorular canlandırdı aklımda.
Merak ediyorum Kir yerine neden İz kullanmadın. Anlaşılan Kir’den kurtulmak mümkün değil ma kelime olarak temizlenebilir bir yapısı var ancak iz içindeki hesaplaşmayı daha güçlendirebilirdi diye düşündüm. Ne dersin?
Eline ve düşgücüne sağlık
Sevgiler
Dipsiz

1 Beğeni

Sevgili @Dipsiz değerli yorumun için çok teşekkür ederim:)
Öncelikle “bir sürü acayip ip” gibi ayrıntılamaya müsait kelime gruplarının detayına diğer yazılarımda daha çok yer vermeliyim sanırım. Bu konuda hemfikir olduğumuzu biliyorum.
Diğer bir konu psikojik yalnızlığın fiziksel yalnızlığa dönüşmesi. Bu konuda çok güzel bir tespit yaptığını düşünüyorum. Soleda’nın Bay Moliere’e güvenmesinin pişmanlığını yaşamasının sebebi de bu aslında. Fiziksel yalnızlığını elinden alan Bay Moliere için psikolojik yalnızlık tuğlalı mağarasını yıkmak…
Neden ‘iz’ değil ‘kir’? Aslında öznelliğe çok müsait gibi duran bir yapısı var kelimenin ama benim hissettiğim ve aktarmak istediğim kötülüğü düşünceden eyleme geçirdikten kişiye hissettirdiği manevi kirlilik duygusuydu. İz herhangi duygusal bir şeye ait bir şey olabilirdi gözümde ama kir iyiliğin temsil ettiği temizlik duygusuna ve belirtilerine tamamen zıt gibi geldi sanırım.
Fikirlerin için tekrar teşekkür ederim. Diğer seçkilerde görüşmek üzere:)

1 Beğeni

Tutunamayanlar’dan sonra, mağara metaforu ve insanın yalnızlığı hakkında okuduğum en güzel satırlar buradaydı. İyiliği, kötülüğü, ötekileştirilmeyi ve yalnızlığı sorgulayan bu derin ve içsel öykü için teşekkür ediyorum ve etkilendiğim alıntıları bırakıyorum:

“Taş devrindelerdi hâlâ. İnsanların kalplerinin taştan farksız olduğu devirler yani.”

“Ne zaman hayatının en erdemli anının, sadece o dakikayı yaşamak ve geleceğe dair hesap yapmadan yalnızca iyi olma çabası üzerine kurulu olduğunu unutur?” (Bu cümle, uzun zamandır geleceği hesaplamaktan erdemli olmayı unuttuğumu bana hatırlattı.)