Son Ucu Ölümlü Dünya

Öykü Seçkisi'nde okumak için: Son Ucu Ölümlü Dünya – Aylık Öykü Seçkisi

image

“Ve Dedem Korkut geldi. Boy boyladı, soy soyladı.” Uzun asası, gri, uzun saçları ve sakallarıyla göründü Dede Korkut. Üzerinde yıpranmış Yörük kıyafetleri vardı. Dede Korkut ateşe yaklaştıkça bir kopuz sesi duyulmaya başladı. Tam ateşin başına ağır ağır çökecekti ki bir “cart!” sesi duyuldu. Dede Korkut şiddetle ayağa fırladı, başındaki başlığı fırlatıp bağırdı: “Başlarım ulan yapacağınız… (DEVAMI…)

Merhaba Umut,
Daha önce deniz kızı temasındaki öykünü okumuştum.
Genel anlamda kaleminin aynı çizgide gittiğini görebiliyorum. Belki biraz daha uzun olmaları hoşuma gidebilir.
Dede Korkut’a yaklaşım tarzını ve içindeki kaybetmişliği aktarımını sevdim. Akıcı, etkileyici ancak epey hızlı. Finali pandomim izler gibi okudum. Gayet hoş bir son.
Ve bira önemli :blush: bir şekilde senin imzan gibi duruyor orada.
Daim olsun kalemin.
Sevgilerimle.

Selam,
İlk başta bir twistle şaşırttı sonra eğlendirmeyle karışık iç burktu. Sonunda bu fırtına hortumu son şakasını yaptırdı Dede Korkut aktörüne.

Ben beğendim özgün buldum. Kara mizahın nadide bir örneğiydi.

Tebrik ederim.

Merhaba

Üşenmeden kaç kelime yazdığınıza baktım. Sanırım 545-550. Ortalamalara göre kısa bir öykü. Kısa öykü yazmak bence zor bir iş. Çok dağılmadan, okuyucuya karakterleri, mekanı, olayı vs vs geçirmek gibi bir sürü yükümlülük var. Siz bu kısacık öyküde, temaya değinmiş, karakterinizle bizi tanıştırmış, mekanda yolculuk ettirmiş üstüne üstlük bunu da gülümseterek ve şaşırtıcı bir finalle yapmışsınız ki bu final benim çok sevdiğim bir tarz - eğer böyle bir tarz varsa. Ben çok başarılı buldum. Nedense içimde bu metni çok kasmadan yazdığınız gibi bir his var. Kaybedene yapılan atıflar belki bunu bana söylettiriyor.

Tek bir öneri, Dede Korkut’un laneti diyebileceğim paragrafa geliyor.

Hiç istemeden, yalnızca para kazanmak için kabul ettiği bu rolü çalışmaya başladığından beri başına gelmedik iş kalmamıştı. Nişanlısı onu terk etmiş, annesi onu böyle bir hayat sürdürmeye devam ederse evden kovmakla tehdit etmiş, babası eve doğru düzgün para getirsin diye her gün onun başının etini yemeye başlamıştı.

Bence Bukowski okuyan biri, burada kaybetmişliğini ve çaresizliğini çok daha vurucu tanımlayabilir - aldatılmış bir erkek, evden atılmakla tehdit edilen bir kiracı, ne bileyim veresiyeyi sonlandıran köşedeki bakkal vs vs. Hatta bize neden aksiliklerin peşini bırakmadığına dair de bir ipucu verebilirdiniz.

Umarım haddimi aşmamışımdır

Elinize, kaleminize sağlık