İthaki Yayınları Pangea Kitapları


İlk - Bilimkurgu Seçkisi

Bence İyi öykü okurunu ikna eden, anlattığı ile okurunu şaşırtan, öykünün bağlantı noktalarını okurun o an aklına gelmeyecek şekilde yapan öykülerdir fakat tüm bunların yanı sıra öykücünün ne anlattığı kadar nasıl anlatıldığı da önemli. Öykücünün seçtiği kelimeler ve cümleler ile okuruna bu metin “ham” değil kelime ve cümle seçimleri de iyi dedirtmesi gerekiyor diye düşünüyorum.
Bir önceki seçkiye göre (Yeryüzü Müzesi) öyküler bu kez daha ustalık işi eserler olmuş. Kitabın sunuş yazısında Bülent Somay iyi öykü okuru yakalayan öyküdür diyor. Bence de öyle ayrıca okuru yakalayan öyküler okuduğumuz öyküde bizim kendi düşünce yapımız içerisinde olan bir fikrin veya ilgimizi çeken bir konunun ve belki de yaşamışlıklarımız iyi bir anlatım ile öykü içerisinde aktarılması ile oluyor. Bir şekilde kendimizle ilişkilendirebileceğimizi seviyoruz.

Kitapta 21 öykü var. Öne çıkan bir – iki öykü hakkında düşüncelerimi de yazayım.

Evrim Ağacı kurucusu Çağrı Mert Bakırcı’nın bir önceki seçkide (Yeryüzü Müzesi) olan öyküsü fikir olarak güzel ama anlatım, cümle, kelime tercihleriyle “ham” bir öykü idi. Bu seçkide ise kitabın iyi öykülerinden birisi fakat yaptığı metafor öykünün isminden net anlaşılıyor, öykünün ismi farklı olsaydı bu kadar net anlaşılabilir miydi, bilemiyorum.

21 öykü içerisinde bir öyküyü öne çıkaracak olsaydım, bu bence seçkinin benim için en iyi öyküsü diyebileceğim Afşin Kum’un Yeni Hayat Dükkanı öyküsü olurdu. Öyküde olan bilimkurgu fikrine Takeshi Kovacs, Yaşlı Adamın Savaşı gibi kitaplardan tanıyoruz fakat Afşin Kum bu fikri bir beden değiştirme olarak değil de bir hayat değiştirme olarak işlemiş. Okurken “dur bakalım, nereye bağlanacak bu öykü” derken, öykünün finaline doğru okuru iki kez şaşırtacak bir yere bağlanıyor öykü.
Burak Albayrak’ın Orbit öyküsü günümüz sosyal medya ve sosyal medya şöhretlerini iğneleyen ve bu durumun varabileceği yerler üzerine yapılan bir spekülasyonu okuyoruz ama sanki bu güzel fikir öykü içerisinde biraz iyi anlatılmamış gibi.

Arzu Uçar’ın Hayatımda Gördüğüm En Büyük Brownie öyküsü konusu hakkında spoiler olmaması için bir şey yazmayayım ama bilimkurgu ile süslenmiş bir öykü gibi geldi bana. Hani ana yemeğin bilimkurgu olduğu bir yemek değil de sos olduğu, öyküye lezzet versin diye bilimkurgu öğelerinden faydalanıldığı bir öykü gibi olmuş. Bunları yazınca öykü kötü gibi anlaşılmasın. Öykü güzel ve finali ile okuru şaşırtacak bir öykü.

İsmail Yamanol’un İlk Görev isimli öyküsü Asimov’un Son Soru öyküsünü çağrıştıran bir öyküydü. Şimdi ismini anımsayamadım ama ilk seçkide de buna benzer Son Soru öyküsünü çağrıştıran bir öykü vardı.

Sonsöz olarak bir önceki seçkiye göre (Yeryüzü Müzesi) çok daha iyi öykülerden oluşturulmuş bu seçkiyi özellikle bilimkurgu okurlarına öneririm.

Bu seçkiden kitaplarını okumak istediğim iki yazarla tanışmış oldum. Arzu Uçar ve Afşin Kum. Arzu Uçar’ın iki kitabını sipariş ettim. Afşin Kum’un kitaplarını da önümüzdeki ay almayı düşünüyorum.

14 Beğeni