Okuma Etkinliği - Kurtuluş Projesi - Andy Weir

Ben de 100. sayfa civarlarındayım. Üslubu keyifli, merak uyandırıyor ve rahat okunuyor.

Buna ben de katılıyorum, bunun gibi birkaç klişeye daha sırtını yaslaması biraz sinir bozucu. Ayrıca konuyla tezat olarak kitap geneline yayılmış ilginç bir “gevşeklik” var ama bakalım, daha başlardayız. :grinning_face_with_smiling_eyes:

Genel olarak sevdim ben, okuyan kimseyi pişman etmez gibi. Sonunda ayrıntılı yorumlarımızı merakla bekliyorum.

2 Beğeni

350 civarlarına geldim, sanırım birkaç güne bitirmiş olurum.

Bir ara “öff, bu tempoda devam edecek herhalde,” diye düşünmeye başlamışken, inanılmaz vites attı. Özellikle Rocky kardeşimiz hikayeye dahil olunca, felaket bir hal aldı. Hele ki iletişim çabaları başlayınca ve karakterler anlaşmaya başlayınca elimden bırakamaz oldum. İyi gidiyor yani, umarım bu tempoyu sürdürür. :slightly_smiling_face:

3 Beğeni

Ben de 210 civarındayım sanırım. Bu ara rahatsız olduğum için okuyamıyorum pek kitap. Tempodan çok sıkıldım bir de karaktere ciddi uyuz oldum. Umarım bitirebilirim kitabı.

3 Beğeni

Hocam şimdi kitaba baktım, ben de sizin olduğunuz sayfalarda karakterden çok daralmışım. 20 sayfa daha sabredin, 230’larda kitap çok sürükleyici bir hale geliyor.

2 Beğeni

İyi bari sevindim. Elimde sürünecek diye korkuyordum. :smiley:

Şimdi o yokuşu çıkma sırası bende sanırım. İşler yüzünden bir hafta bende ara vermiştim. 130 civarındayım. :sweat_smile:

2 Beğeni

120 lerden bildiriyorum; akıcılığı ve üslubu ile beni saran, merak uyandırıcı ve ilerledikçe bilinmeyen parçaların hızlıca açığa çıkması güzel bir başlangıç oldu. Weir’in önceki iki kitabını da severek okuyan biri olarak daha azını beklemiyordum zaten. Yazar da kendisine bu başarı ve ünü getiren Marslıdaki yazım taktiğine dönmüş, iyi olmuş.

@JrThoth ve @kivoethe nin takıldığı cheezy lik biraz sırıtıyor doğru :joy: Hatta ondan daha güzeli dünya devlerinin tüm yetki ve sınırsız gücü verdiği Stratt karakterindeki cheezy lik :joy: Zaten çok yakın sayfalarda üst üste gelince biraz büyük bütçeli ama B movie senaryolu bir filme hazırlık gibi hissediyorsunuz ister istemez. Benim için çok sıkıntı yaratmadı, ben yazımın asıl girift kısımlarını işin bilimsel ve macerasal alanlarında beklediğim için şu anlık karşılığını buluyor gibiyim.

Film demişken hakları satılmış mı diye bakayım bir boşlukta, satılmamış olma ihtimali yok muhtemelen :joy: Weir abi yazarken bile nasıl görseli olur gidi düşünerek yazmış sanki. Senaristler bazı kısımları aşırı kolay senaryolaştıracaktır eminim :joy:

Gemideki ilk uyanış, hafızadaki boşluklar ve parça parça anılar ile yavaşça bilgilerin yerli yerine oturması stratejisini çok beğendim ( hello movie script :slight_smile: ). En azından okuduğum son bölüme kadar ( 5. Bölüm ). Grace’in astrofajı çoğaltması ve yaşam döngüsünü keşfetmesi ile beraber proje merkezine götürülmesi evresi yaklaşık 30 sayfa ve anı olarak canlandırılma kısmını fazlaca uzatıyor. Yani kitabın başlarında bu strateji günümüzdeki eksik parçaları ufak ufak tamamlayacak gibi iken tahminimce kitabın devamında olay gelişimine bir orda bir burda devam ederek 2 ayrı hikayeyi takip edeceğiz gibi olacak sanırım.

Beni rahatsız eden şöyle bir durum oldu. Grace anılarına dalarak eski bilgilerini tekrar hatırlarken sanki bize de durumu anlatıyor gibi bir üslup var. Çeviriden midir yazar tercihi midir emin olamadım ama çok mantıklı ve güzel gelmedi bana. Olayı kendi bakış açısından uzay gemisinde anlatırken daldığı anılardaki geçmiş olayları kendisinin o an yaşayarak anlatması daha iyi olurdu ama onları da bize anlatıyor. Anlatının içinde anlatı gibi, yani tam anlatamadım ama çok mantıklı değil işte :joy:

Mesela helikopter ile uçak gemisine indiğinde bir cümle var; "Nihayet, size yemin ediyorum, harbi harbi bir uçak gemisine iniş yaptık. " diyor. Yani ben Grace’in o sırada anısını hatırlamasını okumalıyım ama o hatırlayıp bir de bana anlatmış oluyor :grinning_face_with_smiling_eyes:.

3 Beğeni

Kitabı bitirdim. :slightly_smiling_face: Benden kılçıksız bir 7/10 çalışır bu kitaba.

Öncelikle daha önce Weir okumadım, yalnızca Marslı’yı izledim. O yüzden yazarı yalnızca bu kitabı baz alarak değerlendiriyorum.

Öncelikle konumuz çok da özgün değil. Dünya kıyametin eşiğine gelir, astronotlar bu durumu büyük fedakarlıklarda bulunarak düzeltecektir falan filan. Konuyu özgün kılan tek bir unsur var: Rocky. Burada Weir’a şapka çıkartmak gerektiğini düşünüyorum. Notalarla konuşan, bilimsel olarak bizden geride olan fakat çok feci mühendislik yeteneklerine sahip dev bir örümcek ırk yaratmak ve uzayda ana karakterimizle karşılaştırmak… İşte kitabın en güzel yaptığı olay bu bence. Rocky ile Grace arasındaki iletişim beni hep gülümsetmeyi başardı. Aralarında harika bir kimya yakalamış.

Gelelim üsluba. Yukarıda da çokça bahsedildiği üzere, affedersiniz ama üslup gevşek. Bildiğin gevşek. Rahat falan değil. Arkadaş bazı yerler o kadar gevşedi ki “öff hadi Andy ya amaaan,” bile dediğim oldu. :grinning_face_with_smiling_eyes: Bu hem iyi hem kötü bir şey bana kalırsa. Kitap rahat okunuyor ama ciddi bölümlerin etkisini kırıyor.

Herkesin bayıldığı ancak beni yer yer kitaptan koparan önemli bir şey daha var: “yoğun ve gerçekçi bilim”. Weir gerçekten kafa yormuş, her şeyi gerçekten kılıfına uydurmak istemiş ve bilimsel temele oturtmuş. Bu çabasını takdir ettim, çoğu yerde keyifle de okudum. Ama şu da bir gerçek ki, yoruyor arkadaş. Gerçekten yoruyor. Okuma hızını etkiliyor, hikayeden koparıyor, cümleleri tekrar tekrar okutuyor. Yani eğer mühendis olsaydım veya fizik-kimya bilgilerim taze olsaydı kitaptan daha çok zevk alırdım. Tabii kendi eksikliğimi kitaba yoruyor olabilirim ama yine de kitap bu kısımlarda benden uzaklaştı. Arrival gibi TM’ci bilim kurgulara selam olsun. :sweat_smile:

Bir yerden sonra kitapta şöyle bir döngü yakaladım ve okuma zevkim biraz kırıldı. Döngü şöyle:

  1. Bir şeyler rayına oturmaya başlar.
  2. Ani bir sorun çıkar.
  3. Grace ve Rocky bilim ve mühendislik ile sorunu çözer.
  4. Yeni planlar yapılır.
  5. Bir şeyler rayına oturmaya başlar.

Bunu fark edince kitap tahmin edilebilir bir yapı kazanıyor. Umarım fark etmeden okursunuz. :slightly_smiling_face: Marslı’nın filminden gördüğüm kadarıyla o da böyleydi, sanırım yazarın tarzı biraz bu.

Kitapta beklediğim ve değinilmeyen birçok şey vardı. Bu yüzden Weir beni bir parça hayal kırıklığına uğrattı. Mesela Eridyan’ların dini inanışlarını ve sosyo - kültürel yapılarını çok merak ediyordum. Veya müziklerini. Notalarla konuşan bir ırk, nasıl müzik yapıyordur diye içim içimi yedi. İnsan bir sormaz mı böyle şeyleri? Ya da kitabın sonunda değinmez mi? :slightly_smiling_face: İçimde ukte kalan bir diğer şey de, Stratt ve Grace’in son buluşma sahnelerinin olmaması… Kitabın sonunu bu yüzden iple çektim ama ne yazık ki bulamadım aradığımı.

Bu arada kitabın çevirmeni Emre Aygün’ü de tebrik etmek lazım. Bu işlerden çok anlamam ama günlük dil kullanımı ve argolar konusunda çevirmenimiz harika bir iş çıkartmış. Umarım İthaki ve Emre Aygün ara sıra buralara bakıyordur, kendisinin daha birçok çevirisini okumak isteriz. :slightly_smiling_face:

Velhasıl kelam, genel olarak iyi bir kitaptı. Ben keyif aldım. Yer yer sıkıntıları olsa da güzel bir deneyimdi. Ayrıca ufkumu da genişlettiğini söyleyebilirim. Uzaylı kavramına yeni bir boyut kattığını söyleyebilirim. :slightly_smiling_face: Weir’in diğer kitaplarına da mutlaka göz atacağım.

2 Beğeni

Bilim kısmı pek çok okura dediğiniz gibi gelebiliyor hocam. Okurun özel bir scientifik ilgisi ya da lisans seviye eğitim altyapısı yeterli değil ise zorlandığını marslı okuyan arkadaşlarımdan biliyorum. Benim keyifle okuduğum ekstra haz aldığım bilimsel yerlerde önerdiğim arkadaşlarımdan ya bu adam ne anlatıyor diyip okumayı bırakan olmuştu :grinning_face_with_smiling_eyes: Kurtuluş projesi de aynı tarzda yazıldığı için tahmin edebiliyorum durumu, yalnız değilsiniz yani muhtemelen bu şekil hisseden çok kişi vardır :grinning_face_with_smiling_eyes:

Daha kitabı yarılayamadım, yorumların hepsini okuyamıyorum kendimi spoilerlamayayım diye. Bitirdikten sonra tekrar okuyacağım yorumları.

Benim de Weir’in kitaplarında en sevdiğim kısım Hard Science olması.

Adam insanlığın ilk karşılaştığı uzaylı ırkı yazmış. O ırkın özelliklerini bile üzerinde yaşadığı gezegenin koşulları, güneşine olan uzaklığı, atmosferi, atmosferdeki gazların oranı, basıncı, yer çekimi kuvveti vb özelliklere göre nasıl evrim geçirmesi gerektiğini bilimsel verilere dayandırmış. Dünyanın güneşin güç kaybetmesinden dolayı kalan zamanı ile Eridan’ın (bu muydu gezegenin adı? kitaba bakamıyorum şuanda) kalan zamanı arasındaki farkı gezegenin güneşine olan yakınlığı ve sıcaklığı gibi özellikleri ile açıklıyor.

Uzaya açılacak kapasiteye ulaşmış, yıldızlar arası yolculuk yapabilen - tabi burada astrofaj etkisi var, dünya için de geçerli- bir ırkın görelilikten bihaber olması, görme duyularının gelişmediği gerçeği ile anlam kazanıyor. Kitapta benim en merakta kaldığım kısım da bu aslında. Görme duyusu olmayan bir ırkın uzaya çıkması ve bu yıldızlar arası yolculuğu nasıl gerçekleştirdiği.

Kitaptaki şuan ki teknoloji ve bilgimizle yapamadığımız şeyleri yapabilmemizi sağlayan, ışık hızına yakın hızlarda yolculuk için gerekli olan çok yüksek enerjiyi sağlayan şey astrofaj diye uydurduğu kurgu organizma. Sorunun kendisi aynı zamanda çözümün de kendisi.

Genel olarak hikayeyi çok iyi kurguladığını düşünüyorum. Ana karaktere ben de biraz gıcık oldum doğrusu ama çok keyif alarak okudum kitabı.

1 Beğeni

Bu kısımları bilimsel temele dayandırması bence de harikaydı. Fakat gemideki problemlerde, dışarı çıkışlarında, deneylerde ve yeni keşiflerde okuyucu biraz fazla zorladığını düşünüyorum. Ya da beni fazla zorladı bilemiyorum. :grimacing:

2 gün önce bitirebildim kitabı, yazmayı unutmuşum buraya. Hesapta etkinliğe katıldık yav, hem bitirmede geç kalmışım hem sonradan yazmamışım bile :sweat_smile:.

Başlıkta baktim şimdi 20 gün önce yazmışım, o mesajın üzerinden tahmini 2 hafta civarı elime kitap alamadım. Ama benim yoğunluğum ile alakalı bir durumdu, sanırsam ki o tarihten sonra kalan 400 sayfayı 3 oturuşta okudum. Kitabın akıcılığı ile problemim yoktu yani, epey de beğendim 8/10.

Bilimkurgu türünde hard science fiction bir alt tür ise sanırsam ki en beğendiğim bu oluyor benim. O nedenle kitabı beğeneceğimi zaten tahmin ediyordum :grinning_face_with_smiling_eyes: Tam puandan daha düşük kalmasında ise bilim öğelerinin uzaydaki temas sonrası gelişen kısımlarının birazcık fazla dozajda olması diyebilirim. Bir astrofaj keşfi üstüne dünya bilimleri ile belirli bir eşiğe geldiğimiz kitabın ilk kısmından sonra; keşif üstü keşifler, her yeni soruna çat diye anında çözümler ve bunların sıklığının biraz fazlalığı kurgunun gerçekle olan ince teğet noktasından ufaktan kopardı beni son kısımlara doğru.

Weir’in Marslı ile beğeni kazandığı üslubunu ve taktiklerini kullandığı Kurtuluş Projesi benim için keyifli ve eğlenceli bir okuma oldu. Her bünyenin kolayca tüketebileceği bir kitap olmamış gerçi, yine de ilgisi olanlara tavsiye edilesi bir kitap.

1 Beğeni

Ben etnosentrik kurtarıcı hikayelerine çok ciddi tiksinti duyuyorum. İnanılmaz zeki hem de inanılmaz eğlenceli, muzip her çözüme fikri olan Amerikan başrol/protagonist karakterlerin olduğu kitaplara/filmlere devam edemediğimi farketmeme sebep oldu bu kitap. Üstelik Steven Erikson - Yakınlaşmalar kitabında da aslında ortak yanlar vardı ama tam olarak böyle değildi ve neticede o kitabı bitirip inanılmaz sevmiştim.

Kitaba uzak gelecekte devam etmek üzere ara verdim maalesef. En son yazdığımdan beri bir türlü devam edemedim. Ana karaktere aşırı uyuz oldum çünkü. Keşke bu kitabı bu sebepten harcamasam diyorum ama ileride elbet devam ettiğim zaman notunu veririm kendimce.

Hatta okurken karakter espri yaptığında verdiğim tepki genelde ‘‘Gerizekalı.’’ demek oluyor. Çok sinirlendim ben ana karaktere. :smiley:

2 Beğeni