Evet bunları tartışıyoruz. Bundan sonra tartışmadan önce sizden izahat alırız.
Hatta tartışmayalım ya ne gerek var bırakın “atı alan Üsküdar’ı geçsin” değil mi? Kapayalım ağzımızı yumalım gözümüzü.
Konu da birden bire korumalara felan gelmedi orada “ifade özgürlüğü” bağlamıyla ilişkili olarak o örneği verdim. Dilersem binlerce örnekle doldururdum altını.
Kimseden izin almanız gerektiğini iddia etmedim. Ama bu forumun bu amaçla kullanılabileceğini bilmiyordum. Zaten günlük hayatımız siyaset doluyken burada kitaplar hakkında konuşuruz diye düşünmüştüm. Size bağnaz siyasetinizde başarılar. Konuşun tabi. Kimse susturmuyor. Yerli yersiz konuşmak halkımızın en büyük özelliği.
Ayrı başlıķ açın orada tartışalım başlık amacı dışına çıkıyor.
Hayir doğru gelmiyor. Adam yalanda söylemiyor. Sadece fikirlerini savunuyor. Adamın düşüncesi bu. Haa ben söylediklerine katilmıyorum orasi ayri.
Kitapevinin kitabı basmasıda gayet doğal birşey. Dediğim gibi herkes istediğini savunur.
Burada zaten yeni çıkacak bir kitabı konuşuyoruz. Bu kitapta bu başlığın altında uygun.
Modern insanın hayatı hiçbir zaman siyasetten bağımsız olmadı. Burada bugün, interneti kullanarak bu yorumu yazmanız bile siyaset ve politikanın izin verdiği kapsamda mümkün oldu.
Ha bir de “bağnaz” ve “yerli yersiz”…
Forumdaki tek başlık bu değil, diğer konularda dilediğinice gezebilirsiniz. Tek mesaj da bu değiş cevap verip tartışmaya katılmak zorunda da değildiniz.
Eee… İyi de… İlk mesajınızda desteklemediğiniz şeyleri olduğunu belirttiniz. Yani yanlışlığından emin olduğunuz bir şeyler olmalı ki “desteklemediğim” ifadesini kullandınız. Bu eminlik ifadesi.
Şimdiyse “yanlış yaptığı birşey vardı.” ifadesini kullandınız. Yani bir şeyler vardır muhakkak türü bir cevap bu. Emin değilmişsiniz gibi.
Hem sorum bu değildi. Sorum endişe duyup duymadığınızdı. Atatürk’ü hatalı bulup bulmadığınız değil. Endişelerinizin olası sebebini soruyorum. Atatürk hakkındaki görüşlerinizi değil. Sizin duruma verdiğiniz tepkiyi soruyorum.
Konuştuğu konular soyut değil, somut. Burada düşüncelerle alakalı bir durum yok. Yok islam kaldırılmış, ezanlar kaldırılmış, arapça kaldırılmış, ki arapçanın bizle ne alakası var, onu da anlamış değilim.
Bence de bu kitabı Timaş’ın basması gayet doğal. Tam da yayınevi kalitesine yaraşan bir yazar.
O zaman teröristleri de bırakalım alalım karşımıza karşılıklı konuşalım medeni bir biçimde. Fetoculara (eskileri de dahil) da aynı şekilde saygı duyalım, “kardeşim bu senin fikrin, evet…” diyelim.
Şu amiplerin ağzına yapışan bir laf vardır ya: “davam” diye tuttururlar. Davamın peşinden gidiyorum falan…
O zaman ben de Charles Manson’u savunmak istiyorum, Yeni Zelanda katilini savunmak istiyorum (internette bu konu hakkında görüşü bildirenleri niye ışık hızında evlerinden aldılar o zaman?), Hitler’i savunmak istiyorum. Her türlü karşıt görüşü savunmak istiyorum, katliamları, soykırımları, doğu sınırımızdaki terörü savunmak istiyorum.
Hadi bakalım bunlar da benim düşüncelerim. Yalan da söylemiyorum sana göre, ben de bunları savunuyorum.
Siz gerçekliğin ne olduğunu sapıtmışsınız. Gerçekler, doğrulardan ve yanlışlardan bağımsızdır.
Videoyu izlemedim ama bugün herkesin hayranlıkla okuduğu Sabahattin Ali, Atatürk’e hakaret ettiği gerekçesiyle 10 ay hapis yatmıştı. O zamanlar terörist kullanılan bir kelime değil, onun yerine komünist denirdi teröristlere. Sabahattin Ali de namlı bir komünistti. Sonuç olarak faili meçhule kurban gitti, onu öldüren iyi halden az ceza aldı ve iki senede özgürlüğüne kavuştu.
Yani Atatürk eleştirilmez bir insan değildir, terörist olmak da konjonktürel bi durum.
Konuyla dogrudan alakası yok ama timaş yayınları leş gibi bir yayinevidir. Mustafa armagan, talha ugurluer, ahmet şimşirgil gibi şahısların kitaplarını basan bir yayinevine güvenilmez.
5 sene öncesinde bunları söyleyenler el üstünde tutuluyordu, ( gerçi halen öyle) ama Sinan Meydan gibi kendi tarihçilerimize kapıyı kapatan üniversitenin iyi niyetinden şüphe ederim. Adamın kendi fikri olabilir tabi ama buna prim vermek gereksiz. Söyledikleri saçma sapan şeyler bana göre. Saygı duymak zorunda da değilim.
Ya en basiti ailenizle eli bıçaklı bile olsanız dışarıdan bir laf gelince savunma mekanizmanız harekete geçer değil mi?
Şimdi bizim içeridekiler bitti bir de Yunan asıllısı çıktı başımıza. Bir de alenen “şeytan” diyor, sevgili Boğaziçililer de alkış tutturmuş arkadan.
Normal bir Türk vatandaşı buna nasıl göz yumabilir?
En anlamadığım nokta ise Atatürk’le bir dinin Peygamberini karşılaştırmak ne alaka ya?
Bunlar cennete gideceklerine inanırken ve tek marifetleri yaptıkları ibadetler iken, Allah’ın verdiği en değerli nimeti (beyin) en çok kullanan insanlar niye kafir oldukları için cehenneme gidiyor ya?
Tartışmayı tekrar başlatmak istemem ve daha önce paylaşıldı mı? bilmiyorum ama böyle bi açıklama yapmışlar kendilerince. Ne kadar samimi tabi orası meçhul.
Ekonomik kaygılarla baskıyı durdurmaya karar vermişler, yoksa yazarın söyledikleri yayınevinin yayın politikasıyla çelişmiyor. Olay gündemden düştükten sonra tekrar basmaya karar verirler.
Çocukların anneye olan biyolojik ihtiyaçları bittiğinde devlet çocukları almalı ve her çocuğu eşit olanaklarla yetiştirmeli. Bazı ütopyalardaki gibi.
Fırsat eşitsizliği sebebiyle heba olan binlerce çocuk var. Bazı çocuklar yıllık ücreti 105.500 TL olan Koç Tıp Fakültesinin kontenjanını doldururken bazı çocuklar yaşayabilmek için çalışmak zorunda kalıyor. Gerçekten mide bulandırıcı bir durum.