The Witcher Serisinin Dördüncü Kitabı Ön Siparişte!

Romanların basıldığı kâğıt ülkemize yurt dışından geliyor, matbaalar euro ile çalışıyor, telifler de döviz üzerinden hâliyle. Dolayısıyla kur arttıkça kitap fiyatları da artıyor. Ama internette 25 lira civarına bulmak mümkün.

3 Beğeni

Yakın zamanda öğrendim ben de. Ağaç dolu ülkede kağıt çok büyük oranda ithal ediliyormuş. Sebebi nedir acaba?

Gözlerim bayram etti adeta. Serinin kapakları böyle olsa kesinlikle satın alıp okurdum.

Yok mu bunları özalitçilerde bastırıp elimizdeki kitaplara sarmalayacak bir yöntem? Sitede sanki böyle yapan birkaç okur vardı. Nasıl yapılır edilir bilen var mı?

Bu soruya yayınevi yetkilileri cevap verirse daha sağlıklı olur. Yanlış ya da eksik bilgi vermek istemem :slight_smile: @Everfever

1 Beğeni

Tüm bunlar çok doğru olmakla beraber Pegasus’un “kitapları en pahalıya satan yayınevleri” arasında birinciliğe oynayabileceği gibi bir gerçek de var. Çok ilgi gören kitaplar basan bir yayınevi olmanın getirdiği özgüven de olabilir tabii.

@Ishamael @mit

Merhaba,

Aslında bu konuya ben de çok vâkıf değilim ama bildiğim kadarıyla yanıtlamaya çalışayım: Türkiye ağaç dolu bir ülke değil. Neredeyse sadece kuzey kıyılarımızda orman var. Türkiye çölleşmekte olan, dağlık, yarı kurak bir ülke. (Bu arada lütfen ağaç dikin. Mümkünse her yıl.) Ormanlarımız bölgesel ve kısıtlı. Özellikle İsveç, Norveç, Almanya, Kanada, Brezilya gibi devlerle kıyaslandığında ormanlarımız solda sıfır kalır. Dolayısıyla kâğıt sanayimizin hammaddesi kısıtlı. Kısıtlı hammadde Türkiye’deki odun fiyatlarını da etkiliyor ve dünyanın geri kalanından çok daha yüksek fiyatlarda olmasına sebebiyet veriyor. Örneğin, Kanada’da kesilen bir ağacın işlenip selüloz haline getirilip dev yük gemileriyle İzmit’e getirilmesi, Sakarya’daki bir ağacın kesilip getirilmesinden katbekat ucuza geliyor. Yani Türkiye’deki var olan kâğıt fabrikaları bile yurt dışından hammadde ithal ediyor. Nitekim, romanların basıldığı kâğıdı Türkiye’de üretip hazırlamak da aynı şekilde yurt dışından almaktan daha pahalıya patlıyor.

Pek alakası yok ama hazır aklıma gelmişken söyleyeyim, “Türkiye’nin petrolü yok ama suyu var,” diye bir söz vardır. Türkiye’nin öyle aman aman suyu da yoktur. Sırf Nil nehrinin beslediği havza Türkiye yüzölçümünün 4-5 katıdır. Türkiye’nin nehirlerinin debisi (taşıdığı su miktarı) de genel olarak düşüktür.

Kendimi şöyle hissettim:

9 Beğeni

Bilgi için teşekkürler güzel açıklamışsınız ben de ağaç türü filan diye düşünmüştüm.

Ancak bir yanlışınız var. Türkiye, akarsu debisi en yüksek ülkelerden biri bunun en önemli sebebi dağlık arazi yapısı ve denge profiline ulaşamaması. Bunun sonucu olarak da Türkiye hidroelektrik santrallerinde hız kesici kullanan dünyadaki 3 ülkeden biri. Yıllık debiden bahsettim derseniz aslında onda da baya yüksek. Nil dediniz garip bir tesadüf olacak ama ben Malatyada yaşıyorum benim oturduğum apartmanın temeli ilk atıldığı zaman yaklaşık 2 ay sondajla su çekildi. Alt geçit yapıldığı zaman 7 ay su çekildi. Akışkanlar mekaniği hocamın söylediğine göre oturduğum mahallenin altından geçen yer altı nehrinin genişliği Nil’in 3 katı. Burası eski ermeni havuzları dolu bir yer ki bizim bahçemizde de öyle bir havuz vardı eskiden. Yani Nil büyük ama Mısır’ın aksine yeraltı su kaynaklarına da bolca sahibiz yani bence su zengini bir ülkeyiz tabi görece.

Bunlar hakkında fikir sahibi olmamın sebebi zamanında hazırladığım tezdir. Yanılıyor da olabilir tabi ihtimal dahilinde.

Dediğim gibi ben konunun uzmanı değilim. Konu hakkında sadece üstünkörü, meraktan bir internet araştırması yapmıştım ve internette karşılaştığım sayfalar Türkiye’nin nehirlerinin debi ve havza olarak dünyanın kalanına kıyasla zayıf kaldığını belirtiyordu. İlginç bir şekilde bunun sebebi olarak da dağlık arazi yapısı ve denge profiline ulaşamamasını gösteriyorlardı. Mesela Amazon nehrinin debisini 209 000 m3/s, Congo nehrinin debisinin 41 000 m3/s, Tuna nehrinin debisinin 6500 m3/s, Nil nehrinin debisinin 2830 m3/s olduğu yazıyor. Buna karşılık Dicle’ninki 1014 m3/s, Fırat’ınki 356 m3/s, Çoruh’unki 278 m3/s, Kızılırmak’ınki 184 m3/s şeklinde. Benim görebildiğim kadarıyla tüm nehirlerimizin debisini toplasak bir Nil nehri etmeyecek gibi. Ama dediğim gibi konunun uzmanı değilim. Rakamları ve rakamların açıkladıklarını da yanlış yorumlamış olabilirim.

Yeraltı sularını da Nil’le karşılaştırmak biraz elmalar armutlar kıyaslaması gibi geliyor bana. Birincisi, bizde yeraltı suyu var da Mısır’da (veya dünyanın geri kalanında) yok mu? İkincisi dünyadaki yeraltı tatlı sularının yerüstü tatlı sularına oranı hakkında basit bir arama yapınca şöyle bir görsel çıkıyor:

Yani sizin evinizin altından geçen yeraltı nehrinin genişliği gerçekten de Nil’in 3 katı olabilir ama bunu dünyanın geri kalanındaki yer altı sularıyla kıyasladığımızda elimizde nasıl bir sonuç olacak?

Göreceli dedim zaten. Yani siz Türkiye’nin su kaynaklarını gidip Kanada ile kıyaslayamazsınız. Rusya veya Amerika ile de kıyaslayamazsınız ama diyelim ki Fransa ile kıyaslayabilirsiniz atıyorum.

Şimdi dediginiz nehirler dünyanın en büyük nehirleri. Bizim nehirlerimiz küçük ama mesela dağınık. Yani nicelik ve nitelik birlikte değerlendirilmeli. Evet Nil dünyada tarıma en fazla katkı yapan nehir bu doğru ama hidroelektrik potansiyeli yok diye biliyorum ayrıca debisinin çoğu hızından değil genişliğinden geliyor. Yani şunu söylemeye çalışıyorum dediğiniz nehirleri çıkardığınızda ve benim bahsettiğim ülkeleri çıkardığınızda vey çıkarmayıp yüzölçüme vurdugunuzda şu sonuç çıkıyor Türkiye daha öncede bahsettiğim gibi görece su zengini bir ülke sayılır.

Yeraltı sularının potansiyeli içme suyu olarak kullanılabilmesindedir. Mısır gibi kuzey afrika ülkelerinde yeraltı suyu yok diye biliyorum ama tamamen yanılıyor da olabilirim. Ancak Türkiye’de yeraltı suyu neden fazla adında bir makale okumuştum orada anadolunun genç oluşumundan bahsetmişti yazar. Yani elma ile armut değil aslında içme suyu potansiyeli olarak elmaya elma durumu var. Ha derseniz hani yeraltı suyu zenginliğimiz ben bulunduğum yer dışında yeraltı suyunun içme amaçlı kullanıldığını pek görmedim.

Bu arada grafiği yorumlamak gerekiyor. Yeraltı suları çeşitli derinliklerde oluyor. Mesela ben kendim kazarak su çıkarttığım oldu. Düşünün ne kadar yakın. Ancak mesela bazı avrupa ülkelerinde 100 metre derinlikten sonra yeraltı sularına ulaşılabiliyor.

Yine de içme suyu olarak su fakiri bir ülkeymişiz, yanılmışım. Alıntı: Türkiye su zengini bir ülke değildir. Kişi başına düşen yıllık su miktarına göre ülkemiz su azlığı yaşayan bir ülke konumundadır. Kişi başına düşen yıllık kullanılabilir su miktarı 1.519 m3 civarındadır.

Ancak mısır da su fakiriymiş. Yanılıyor olabilirim demiştim ki öyleymiş de. İhtimal dahilindeki her şeyi hesaba katmak önemlidir.

Edit: su zengini bir ülkedir kısmını bilerek çıkarmadım. Öncesinde paylaştığım alıntıyı okumamıştım.

çok önemli bişe diyeceğim. witcher world ya da ansiklopedi gibi kitap var mı ya da varsa ismi ne ve çevrilecek mi?

Umarım cevaplarsınız…

The World of the Witcher isimli bir kitap var ve ülkemize de yakın zamanda gelecek. Daha önceden cevaplanmıştı.

1 Beğeni

çok çok teşekkür ederim bu siteyi çok takip edemediğimden bilmiyodum tekrardan teşekkürler.

bu haberi intarnette bulamadım ve hala gelmedi.Yine pegasus mu çeviriyor bu kitap hakkında daha fazla bilgiye türkçe olarak nerden ulaşabilirim?

Evet kitabı Pegasus çeviriyor, daha fazla bilgiye ulaşmak istiyorsan forumda Pegasus yayınlarının soru hattı var, oradan yayınevi yetkilisine sorularını sorabilirsin.
Yayınevi yetkilisi bahsettiğiniz kitap hakkında şöyle bir açıklama yapmış.

Witcher Evreni kitabını bir süre bekletme kararı aldık. Bu yıl içinde bir gelişme beklemeyin.

Kitap seri nasıl olmalı ? Ben alacağım ama sağda solda başka kitaplar da varmış diye duydum ?

Ben bu serinin 4 kitabını sipariş ettim. Bugün veya yarın elime ulaşır. Bu seri 4 kitaptan mı oluşuyor yoksa devamı gelecek mi ?

Merhaba. Devamı gelecek. Örneğin, beşinci kitabı yıl sonuna yetiştirmek istiyoruz.

2 Beğeni

8 Kitaptan oluşuyor toplamda.

Seriyle ilgili daha fazla bilgiye şu başlıktan ulaşabilirsiniz:

2 Beğeni