Yazdığım Hikayeyi Eleştirir misiniz?

nerdeyse 1 yıldır kendim fantastik dünyalar kurguluyorum. deftere falan not alıyorum dün hikayeye bir başlangıç yazmak istedim biraz yazdım. dünya hakkında henüz pek bişey yok ama iyi yazmışmıyım merak ediyorum nesi kötü nesi iyi eleştirirseniz sevinirim.

Muqysi’nin gördüğü en soğuk kış günleriydi. Bu soğukta çalışmaktan nefret ediyordu ama başka ne yapabilirdi ki? hayata çalışmak için gelmişti o. Bazen herşeyi bırakıp gitmek istiyordu buralardan. Baltasını çantasına koydu ve kestiği odunları bağlayıp sırtına yüklendi. Eve en az 5 kilometre vardı ve ayakları donuyordu. Böyle kış günlerine alışık değildi, aslında kimse alışık değildi. Dev ağaçlardan kafasına karlar düşüyordu. Sırtına bile giriyorlardı Edrei’nin belaları. Dağın yamacına doğru yaklaştı ve kaymadan inmek için yere çöktü. Yamacın ucuna oturdu ve ayağını karlara sürterek basacak bir yer aradı. Yamaç iki adam boyu kadar dimdikti, sonrasıda ise tehlikeli bir eğimi vardı.“Yardım et bana Deterru.” Dedi ve bir taş buldu. Ama taş yerinden çıkarak kaydı.Muqysi düşmeye başladı. Yamaç on metre kadar yüksekti ve taşla kaplıydı.“Lanet olsun sana”,“lanet olsun sana”,“lanet olsun sana”. Düşerken sırtı açıldı ve bir sürü taş sırtını yüzdü. Yere indiğinde acıdan gözleri yaşlanmıştı. Derin nefesler alıp bağırarak sırtını kapattı ve yürümek için kalktı. Küfürler ederek ve topallayarak devam etti. Deterru insanlarını severmiş! neden ona yardım etmiyordu? Hayat zaten yeterince boş ve anlamsızken neden bu eziyetleri çekmesine izin veriyordu? Elden ne gelirdi ki? Sırtının acısına ve anlamsız soğuğa rağmen eve kadar yürüdü. Odunları kapının önüne attı ve içeri girdi. Alori onu görünce yüzünde bir telaş belirdi.“Ne oldu sana?” dedi ve endişeyle yere yatmasını izledi. on yıllık kocasını hiç bu kadar bezgin görmemişti. ilk beş yıl neşeli ve hayat doluydu. Ama sonra hayat ona görünmez bir yük vermişti. Kendisinin bile anlayamadığı bir yük.“Sırtımı yaraladım. Git bana biraz wehaqi içkisi getir.” diyince Alori sinirlenmiş gibiydi.“Ne! 2 gün boyunca uyumakmı istiyorsun. Yapılacak bir sürü iş var ve yaranın tedavi edilmesi gerek. Eliqin’e gitmeliyiz.” Muqysi bıkkın ve yalvarır bir halde “Sadece biraz dinlenmek istiyorum. Son günlerde başıma gelmeyen kalmadı ve artık çok yoruldum. Komşu çocuğuna söyle. Adı neydi?.. herneyse söyle ve 2 gün sana yardım etsin. Elime para geçince veririm"dedi.
“Tanrı sana akıl versin. Nerden bulacağım şimdi o şeyi?”. diyince muqysi artık kendini tutmadı ve “Tanrının bana hiç bir şey vereceği yok!” sesini komşuları bile duymuştu.” Bir çocuk bile vermedi." kendini sakinleştirmeye çalıştı. Biraz utanmıştı ama artık eskisi kadar tanrılardan çekinmiyordu. “Nasıl böyle konuşursun!” dedi Alori. söyleyecek birşey bulamıyordu. Bunu ondan beklememişti. “Git Hahsebe’ye sor. Onlar turp yetiştirmişti.” Alori bir süre Muqysi’nin yüzüne sorgularcasına baktı.Muqysi derin bir nefes aldı ve arkasına dönerken verdi.Beyazlamış saçlarının tepesi dökülmüştü. Alori sinirlendi ama daha fazla uzatmak istemediği için kalktı ve dolaptan evdeki tek pelerini aldı. Kerpiç evde üç oda vardı banyo, yatak odası ve çok nadir gelen misafirlerle sohbet edebilmek için bir oda. Herkes sabahtan akşama kadar çalışmak zorunda olduğu için birbirlerini ziyaret etmeleri zordu. Bu durumdan rahatsız olan tek kişi Muqysi’di. Diğerleri başka türlü bir yaşamın olmayacağını kabullenmişlerdi. Alori evden çıktı ve güneşin batmaya başladığını gördü. Keçileri ve wehaqi domuzlarını sabah beslemişti. Hayvanlar açtı ama 2 hafta önce ambar yandığı için ellerinde hiçbirşey kalmamıştı. komşuları yardım ediyordu ama on tane wehaqi domuzunun günde beş kilo arpayla doyması imkansızdı. Ve komşularda artık onlara yardım etmek istemiyordu. Sonuçta insanların kendilerini düşünmesi gerekiyordu. Wehaqi domuzları çok fazla yerdi ama tanesi üç ineğin verdiği sütü verirdi. Üstelik bir bardak wehaqi domuzu sütü bir öğün yemeğin verdiği enerjiyi verirdi. Buda Mengeren köyündeki ağır işleri bir nebzede olsa kolaylaştırırdı.Bu köydeki tek wehaqi domuzu sahibi Muqysi’di.Köylüler domuzların kesilmesini istemiyordu ve Muqysi’de onları satmak istemiyordu. Zamanında 2 tanesine sahip olmak için çok şeyden vazgeçmişti. Yıllar önce köyden ayrılmıştı ve dönerken onları getirmişti. Köylüler ilk başta köye yabancı bir hayvan türünün girmesini hoş karşılamadı. Ama bu domuzlar resmen hayatlarını kolaylaştırıyordu.Kış bu sertlikte devam ederse domuzları ve keçileri kesmeleri veya satmaları gerekiyordu. Kış geçecek gibi değildi ve domuzlar hızla zayıflıyordu. Keçilerse kendilerine yiyecek birşeyler buluyorlardı ama kar yüzünden yeterince beslenemiyorlardı. bu gidişle onlarında kaderi domuzlar gibi olacaktı. Ellerinde kalan tek şey bu hayvanlardı ama satmazlar veya kesmezlerse telef olacaklardı. Alori komşuların hafta başında verdiği tüm arpayı bitirmişti. Çuvalın dibinde kalanlarıda domuzlara döktü. Keçileri sabaha dönmeleri için serbest bıraktı. Keşke domuzlarda kendileri beslenebilseydi ama bu aptal hayvanlar önlerine konulmadığı sürece ölmüş koca bir ineği bile yiyemezlerdi.Alori evin bahçesinden çıktı ve köyün değer ucundaki Eliqin’in evine doğru yola çıktı. İnsanlar hasta olduklarında, yaralandıklarında veya dertlerini anlatmak istediklerinde eliqin’e giderdi. Gençliğinde köyden gitmiş ve yıllar sonra geri geldiğinde insanlara şifa dağıtmıştı. Birçok insanın hayatını kurtarmıştı ama köydeki bir grup insan köylüleri Edrei’nin yardımıyla kurtardığına inanıyordu. Bu yüzden onu köyden uzaklaştırmak istemişlerdi ama hayatlarını kurtardığı insanlar onun için köyün çıkışına bir ev yaptı. Bu insanların bazılarıda onu Deterru’nun gönderdiğini ve ona kötü davranırlarsa başlarına felaketler geleceğini düşünüyordu. Alori ikisinede inanmıyordu. O sadece iyi bir insandı ve bu yüzden tanrılar ona şifa yeteneği vermişti. Muqysi ise onun bir hekimden eğitim aldığını biliyordu. Alori uzun bir yolculuktan sonra Eliqin’in evine vardı.

3 Beğeni