21. Yüzyıl Bilimkurgu Filmleri

Bilimkurgunun kendini gerçekleştirmeye, hayatın içine girmeye başladığı yakın dönemin bilimkurgu filmlerine bakacak bir başlık iyi olur diye düşündüm. Bu seriyi zayıf bir örnekle başlatıyorum.

Chaos Walking (2021)

İkinci dalga kolonistleri taşıyan bir koloni gemisi ilk kolonistlerden uzun zaman sonra Yeni Dünya gezegeninin yörüngesine girer ve az sayıda bir mürettebatı taşıyan küçük öncü gemiyi gezegene yollar. Öncü gemi atmosfere girerken kaza yapar ve gezegene çakılır. Kazadan tek bir kurtulan vardır, hayatı gemide geçmiş genç bir kadın, Viola. Viola’yı ve enkazı Yeni Dünya’da Todd Hewitt bulur. Yeni Dünya’da sadece erkekler var gibidir ve bu erkeklerin bütün düşündükleri, her an ses ve görüntüyle kendini manifeste etmektedir. Buna “Gürültü” adını vermişlerdir.

Chaos Walking büyük umutlarla, bir blockbuster yaratmak amacıyla girişilmiş bir film. Yeni dönemin en popüler iki genç oyuncusunu baş rollerinde bulunuduruyor. Ne var ki bu niyetler hüsranla karşılaşmış. Film ilk kurgusundan sonra stüdyo tarafından “dağıtılamaz” addedilerek büyük bir yenilenmeye sokulmuş, ek sahneler çekilmiş ve filmin uyarlandığı roman serisinin yazarı olan Patrick Ness bizzat senaryoya koşularak ek sahneler yazılmış. Toplamda beş yıl kadar yapım aşamasında kalmış bir film bu ve bu durum kendini belli ediyor.

Filmin Gürültü konsepti dışında bilimkurgu adına bir icadı yok ve uzaya dağılmış bir insanlık tahayyülünün ücra bir kolonisini oluştururken, mesela Le Guin’den alışık olduğumuz bir sosyolojik derinlik yaratabildiğini de iddia etmek güç.

Yine de, bilimkurgu sinemasına meraklıysanız, göz atılması gereken bir film olduğunu düşünüyorum.

MV5BNjI1MzAzNDk1MF5BMl5BanBnXkFtZTgwMTU3MzQ5NjE@.V1

Symbol [Shinboru] (2009)

Adamın biri üzerinde pijamalarıyla, devasa beyaz bir odada uyanır. Beyaz odanın duvarları düğmelerle doludur. Her düğmenin başka bir işlevi vardır. Biri açılan bir delikten mangalar fırlatırken, başka biri bir tabak suşi servis etmektedir. Bütün bu mekanizmanın sadistik olduğu çok geçmeden ortaya çıkar, peki onu oradan çıkaracak bri düğme var mıdır? Ayrıca o esnada, Meksika’da o günkü maçına hazırlanan bir Meksika Güreşçisinin konuyla ilgisi nedir?

Symbol izlediğim en komik filmlerden biri. Yazarı, yönetmeni ve neredeyse tek oyuncusu Hitoshi Matsumoto’ya da dikkat. Fakat film erken sinemanın sulu zırtlak (slapstick) komedi anlayışına bel bağlamıyor sadece. Bu karın ağrıtan komedi varoluşa dair derin bri anlatıyı da taşıyor, üstelik bunu yaparken de zorlanmıyor pek ve sonuçta üzerinde uzun süre düşünülecek, sizinle kalacak bir film olmayı başarıyor.

1 Beğeni