Adalet (Kısa Öykü)

Edward, şehir gürültüsünün kulaklarını sağır ettiği sıcak bir yaz sabahı kaldırımda telaşla koşturmaktaydı.
İnsanları iterek zoraki de olsa yolunda ilerlemekteydi.

Bir yandan “evden aceleyle çıkmış olmanın hararetinden olsa gerek” siyah kravatını düzeltmeye çalışıyor, diğer yandan çantasını göz ucuyla kontrol ediyordu.

Şehir ona özellikle bu sabah her zamankinden daha boğucu bir his vermişti. Alnı ve yanaklarında oluşan ter damlalarını fark etmemek olanaksızdı.
Derken Edward büyükçe kapısı olan bir Bina’nın önünde buluverdi kendini. Merdivenleri son hız tırmandı.

İki polis görevlisi çok geçmeden Edward’ı fark edip içeri girmesine engel oldular.

Edward: Lütfen, vaktim kısıtlı. Beni içeri almalısınız!

Polis memurlari net bir ses tonuyla;

“Bu kapıdan içeri giremezsin. Bu kapıdan yalnızca adaletli olanlar girebilir.”

Ne demek istemişlerdi. Edward afallamıştı.

Edward: Ben yalnızca bir avukatım. Duruşma birazdan başlayacak ve yetişmem gerekli.

Görevlilerin tavrı kesindi. Ne olursa olsun Edward içeri alınmayacaktı. İlahi bir emir gelmiş gibiydi onlar için adeta.

Edward, nerde hata yaptığını düşünedursun köşe başını bir bayan dönüverdi. Kırmızı bir elbisesi ve yine kırmızı bir şapka ile burnu havada şımarık İngiliz prenseslerini andırıyordu. Tüm gözlerin odağı haline gelen esrarengiz bayan sorgusuz sualsiz kapıdan geçivermişti.

Edward, şansını tekrar zorlamaya cesaret bulduğunda yine o saçma yanıt ile karşı karşıya geldi.

“ Yalnızca Adaletli olanlar girebilir”

Edward, gözüne güneş sıcaklığının vurmasıyla ter içinde aniden irkilerek uyandı. Çoktan sabah olmuştu.
Sırılsıklam olmuş yatağından fırlayarak kendini acıyla çalan telefonun başucunda buldu.

Bilinmeyen Kişi: Alo? Merhaba Mr. Edward. Yarınki duruşma için teklifimi düşündünüz mü? Eğer beğenmediyseniz meblayı son kez sizin için biraz daha yükseltebilirim.
Edward: Bayım düşündüm de teklifiniz size kalsın. Ben Adaletli olmayı seçeceğim…