Alaz2.txt

Bazı felaketleri öngörmek onları engellemek konusunda hiçbir fayda vermez. Alaz’ın gelişi de bunlardan biriydi. İmparatorluğun gizli arşivlerinde duran, atalarımın binlerce yıl önce yazdığı günlüklerde hep bu günün geleceğinden bahsediliyordu. İmparatorluğun kuruluşundan beri her selefim kendi çapında önlemler almış, yeni silahların tasarlanmasına ciddi kaynaklar ayırmışlardı. Dünyanın ele geçirmeye değer her yerini nesiller öncesinde kontrol altına almamızı da büyük ölçüde buna borçluyduk. Görkemli şehirleri tek seferde yok eden patlamalar, bütün bir ırkı bir günde saran seçici salgınlar, dünyanın öbür ucundaki bir insanın sakalını tıraşlayabilecek kadar hassas silah yönlendirme sistemleri; akılsız düşmanlarımızı tek hamlede yok etmiş, akıllı olanlarıysa savaşmaya bile gerek kalmadan emrimize amade etmişti. Ve de hepsi aslında, günü geldiğinde, tek bir büyücüyü yok etmek için tasarlanmıştı.

Ve de gelen raporlara bakılırsa hiçbiri uğruna tasarlandığı işe yaramıyordu. 26 gündür kuzeyden durmadan dinlenmeden yürüyen yanık suratlı tek bir çocuk. Tek bir çizgi halinde yürüyordu Alaz, ve hiç konuşmasa da anlaşılan o ki hedefinde ben vardım. Atalarımın uyardığı gibi.

Tuz Çölü’ndeki sınır karakollarımı hiçe sayarak, hiçbir şeyi umursamadan, etrafına hiç dikkat etmeden, sadece kararlı bir şekilde yürüyen bir çocuğun haberini aldığımda soyumun binlerce yıldır hazırlandığı büyük sınavın bana düştüğünü anlamıştım. Yenilginin tadını bilmeyen imparatorluğumun bütün kudretini bu tek bir cılız hedefe yönlendirdim o günden beri.

En güçlü bombalarımın yüzlercesini üzerinde patlattırdım. En ölümcül kimyasallarla, bütün güzergahı boyunca kesif bir ölüm bulutunun içinden geçmesini sağladım. Geçtiği yolda yapay bir volkan yarattım. Uzaydaki bütün uydularımın lazerlerini üç haftadır üzerinde tutuyorum. Hiçbirinin etkisi yok. Alaz yürüyor. Tuzun, toprağın, suyun, lavların, asfaltın üstünden o delirtici yavaşlığıyla yürüyor.

İlk günlerdeki özgüvenim yerini umutsuzluğa bıraktı. Şimdiyse, kaderimi kabullendim. Saray ufkunda görüldüğüne dair ilk raporları aldığımda herkesin burayı terk etmesi emrini verdim. Tahtıma oturdum, dünyanın sunabileceği en iyi bifteği yedim önce. Üstüne, babamın reşit olduğumda hediye ettiği altmış yıllık malt viskimi açtım, Alaz’ı bekliyorum. Tek tanığım yanık yüzlü bir ucube de olsa, bir imparator gibi konuşacak; gerekirse bir imparator gibi öleceğim.


Forumun bu kısmını yeni keşfettim. Zaman zaman hobi olarak berbat hikayeler yazıyorum, bir tanesini paylaşayım dedim. Nazik olmanıza gerek yok pek tabii. Konu ismine bütün hayalgücü ve yaratıcılığımı konuşturarak dosya adını yazdım. Evet.

3 Beğeni

Başlık hikayenin en güzel yeri. :slight_smile: Şaka bir yana, ben sevdim. Özellikle de:

Şunu zihinde hayal etmesi çok kolay. Ayrıca hem büyü hem de uydular olması bilim kurgu soslu fantastik (ya da tersi) olduğunu gösteriyor ki çok seviyorum o türü (Biraz Dune, biraz Raised by Wolves).

Devamı ne zaman?

1 Beğeni

Hocam alaz3.txt var, iki tane alaz4.txt var, alaz1 yok, ve alaz4’lerin ikisi de birbirinden farklı. Versiyon kontrol sistemine geçmeden önce yazmışım… Özet olarak sanırım cevabım hangisinin bundan sonra gelmesi gerektiğine karar verdiğim zaman :sweat_smile:

2 Beğeni