Albız

suretler yaftalanırlar acımasızca, gaddarca
önyargıların yapayalnız, karanlık ve sefil ağaç kovuklarında

şehvetler dişildir; kaçınılmazda, nefrette ve hazda
son yargıların affedişsiz, ağı kokan zakkum goncalarında

itizar et! bağışlarım çok ama çok uzakta
intizar et! geri dönüşlerim zincirsiz bir tuzakta
itibar et! güvenişlerim yüreğime oldukça yasakta

fecirler kıskanılır, zifirice ve karanlıkça
son gecesine kök salmış, ama eceline yakın gizin mehtabınca

damen erildir; Şeytan’ca, Yek’ce, Albız’ca
kem sözlülerin haris, efsun yüklü sarılışlarında

itiraz et! bitti aşk, de ki’ yürek sırra kadem
itikat et! aktı yaş, bil ki’ sebep sine-i adem
imtina et! düştü arş, gel gör ki’ ecel tin-i matem

ferasetler düşmanlık jagonları gibi kokmuştu
keramet kah sihirde kah şiirde, bir varmış bir yokmuştu

sermetler baki idi; ölümsüz, bölümsüz, kadim beden
tensel istismar sarstı ifali, bir zelzele nar-ı sezen

ibra et! son buldu tutsak, söyle ki’ ruh-u azad
tabir et! (caizi) gam duldu yeknesak, bekle ki’ hasret-i murad
cabir et! kabir sundu son durak, tekle ki’ makber-i uğrak

derdestler saki idi; kadehler meşk, şarapta aden
tinsel müstesna yasta misali; soldu, durdu yekten

ibaretler hakeza, canı gönül hülasa
kelam söyle, dal düşlere… konuş! idrak, engin dehlizlerde

kübra et! kibir sundu gönlünü, der ki’ günaha kalem
sabır et! kebir ulu gökçe, bir sor ki’ aşk-ı elem
kabil et! seyir dondu; duru görü esrar-ı alem