Algılanmayan

Öykü Seçkisi'nde okumak için: Algılanmayan – Aylık Öykü Seçkisi

image

Yüz milyon kişinin yaşadığı, meydanlarında aynı anda yüz binlerin yürüdüğü bir şehrin sokaklarında insan öldüren bir suçluyu bulmanız istense ne yapardınız? Hayır, İstanbul hâlâ yüz milyonluk olmadı, geçen hafta emniyet bilgi sistemi sayacında doksan bir milyon kişinin yaşadığı gözüküyordu. Yüz milyona ulaşınca dünyakent oluyorsunuz. İstanbul yine de dünyakent olmuştu işte. İçine doğdunuz mu dışına çıkamazdınız.… (DEVAMI…)

3 Beğeni

Çocukken okuduğum Mike Hammerların (evet, Kemal Tahir di onlar) etkisiyle noir bir anlatı denemek istedim. Umarım elime yüzüme bulaştırmamışımdır. İyi okumalar.

1 Beğeni

Tam aksine, oldukça emek sarf edildiği belli oluyor. Beğendiğim bir öyküydü. Karanlık siberpunk İstanbul atmosferi, küçük ayrıntılarla iğne oyası misali örülmüş.

Tema başka öykülerle zenginleştirmeye müsait. Ahmet Ümit’in “Şeytan Ayrıntıda Gizlidir” kitabı gibi aynı komiserin her birinde farklı cinayetlerin peşinden koştuğu öykülerden oluşan bir kitap, neden olmasın?

1 Beğeni

Teşekkür ederim. Neden olmasın derken; editörümün tablarında yatan onlarca yarım öykü, iki roman ve bir senaryo bana göz kırptı. :sweat_smile:

1 Beğeni

@soulmate Hikayenizi beğendim. Hikayenizde her zamanki gibi bir twist noktası vardı ve iyi bir twist okuyucuyu her zaman etkiler. Doğruya, yanlışa karar veren taraf dedektif olduğu için dedektifin karakterini ve geçmişe ait hikayesini daha detaylı öğrenmeyi isterdim ama sonuçta bu bir kısa hikâye uzatmak istememenizi anlıyorum. Kaleminize sağlık :+1::slightly_smiling_face:

1 Beğeni

Teşekkür ederim. Büyük öykü yazarı Cortazar’ın “Roman sayıyla kazanır, öykü nakavtla” diye bir deyişi vardır. Çok beklendik sonlar yazmaktan özellikle kaçınıyorum. Karakteri geliştirmek metin uzunluğu isteyen bir durum. Hani tek cümleyle karakterin tüm dünyasını ele veren yazarlar var mı var. Ama ben o kadar yetkin değilim. :face_with_hand_over_mouth:

2 Beğeni

Ellerinize sağlık. Gerçekten atmosferi çok güzeldi. Kurbanların yakınları biraz hızlı geçilmiş gibi gelmişti ama bu atmosferi ve onları tanımaya engel olmuyor, hatta onlarla birlikte kurbanları bile tanımanıza izin veriyor; sanıyorum diyalogların gayet yeterli olmasında kaynaklanıyor bu durumda.

Bu arada emniyet doksan bir milyon diyorsa kaçaklarla birlikle kesin yüz milyonu aşmıştır o hocam. :smiley:

2 Beğeni

Evet epeyce bir Marslı kaçak olduğu söyleniyor :wink:

Uzun uzadıya bir betimleme yapmamız gerekmiyorsa anlatımda tasarruflu olmak iyidir. Cümlelerin hem hacmini hem de sayısını arttırmak, bana göre metni negatif yönde etkiliyor.

İlk paragraftaki cümlelerinizi birkaç cümleye sıkıştırmak mümkün. 'Yüz milyona ulaşıp dünyakent olmaya yaklaşmış, meydanlarında aynı anda yüz binlerin yürüdüğü bir şehrin sokaklarında… ’

insan öldüren bir suçluyu

Katil demek yeterli.

Turist almazdı, vermezdi.

Göç almak, vermek?

İki hafta önce emniyet müdürü … İki haftadır tek yaptığım…

Bu tuzağa sıklıkla düşeriz. Bir kere belirttiğimiz bir şeyi kör göze parmak misali tekrarlamamak lazım. İkinci cümlede, ‘işe koyulduğumdan beri’ benzeri bir girizgah kullanılabilir.

Yaşlı, genç, saygın, serseri, muhafazakâr, liberal, uyruk, milliyet vesaire aklınıza ne gelirse kurbanlar arasında bir bağ yoktu.

Bu cümlede düşüklük mevcut. ‘Aklınıza ne gelirse’ den sonra … kullanılsa ve daha sonra ‘Kurbanlar arasında’ diye devam etse daha iyi olur.

Vakayı çözmek üzere seçilmenizden sonra bir sebep olmaksızın birdenbire katilin zehirli bir iğne kullandığını buluyorsunuz. Halbuki bir önceki cümlenizde kurbanların ortak noktasını arıyordunuz. Ya hikayeyi oradan devam ettirmeli ya da ikisi arasında farklı bir geçiş cümlesi kurgulamalıydınız. Üstelik, bunca ayrıklığın arasında vakaların hepsinde ortak olarak bulunan bir şeyin vurgusu daha önce yapılmalıydı. Ya da iç içe geçmiş şekilde, hem ortak olan tek veriyi hem de diğer uyuşmazlıkları bir arada işlemeliydiniz.

Elimde sıfır vardı.

‘Elde var sıfır’ gibi birleşik ifadeler -dili geçmiş zaman kalıbına sokulduğunda tuhaf bir etki uyandırır. ‘Başladığım yerdeydim.’ veya ‘Dişe dokunur bir şey bulmuş değildim.’ benzeri ifadeler kullanılabilir.

Dar demir kapının arkasında(,) toprakta birkaç solmuş çiçeğin kaldığı ufak bir bahçe var.

Noktalamaları gerektiğinde kullanmak metni zenginleştirir.

“Hiç kimseye kötülüğü olmazdı

Kötülüğü dokunmak

kitaplığına koymazdı” sanırım diye laf vurdum.

Laf sokmak var ama laf vurmak diye bir deyim yok. Laf sokmak da buraya pek yakışmaz muhtemelen. Alaya vurmak diyebileceğiniz gibi iğnelemek ifadesini de kullanabilirsiniz.

Bu ve benzeri örnekleri çoğaltmak mümkün. Metni, doğru ifade ve kelimeler açısından yeniden gözden geçirmeniz iyi olabilir.

Seçtiğiniz cümleleri birbirine bağlamakta kullandığınız tutkal zayıf kalmış. Nedensellik ve bağıllıktan uzak. Özellikle öykü gibi, dar alanda kısa paslaşmaların yapıldığı metinlerde kullandığımız her cümle amacına hizmet etmeli ve bir önceki cümlenin mirasçısı olarak, bayrağı düşürmeden sıradaki cümleye aktarabilmelidir.

İlaveten, karakterlerinize can verememişsiniz. Okuyucu, akış içinde iken yazarın sesi, mümkün olduğu kadar az duyulmalıdır. Buna karşın karakterler oldukça gürültülü olmalı. Sizdeki karakterler zihninizden tam olarak ayrışmayı başaramamış gibi geldi bana.

Elinize sağlık.

2 Beğeni

Yorumunuz için teşekkür ederim. Yeni öyküler yazarken dikkat edeceğim. Umarım onları da okumak için burada olursunuz. Kaleminize sağlık!

1 Beğeni

Merhaba;

Aremas dil ve kurgusal tutarlılık konularında oldukça net açıklamalar yapmış. Ben sadece buraya “işte” kelimesini eklemek isterim. Bu kelimeyi sık kullanmanız okurken beni biraz rahatsız etti. Onun dışında olay örgüsünü, akıcılığı çok sevdim. Geleceğin İstanbul’u gayet güzel canlandı gözümde. Ellerinize, yüreğinize sağlık.

1 Beğeni