Anlam Veremediğiniz İnsan Davranışları

Hâlâ garip geliyor ama olabilir tabi.

1 Beğeni

Yokluğunuzda bi 180 derece daha dönüp yerini bulur tekrar. Gelecek günlerdeki arkadan konuşmlar için vicdan cilası yapmış.

1 Beğeni

Bu aklıma yattı bak.:sweat_smile:
Aslında öğretmenler odası her zaman anlam veremediğim insanlar ve davranışlarıyla doluydu ama genelde gözümü kapatır güler geçerim. Bunu bizzat deneyimlemek ilginç oldu.

1 Beğeni

Nasıl derler bilirsiniz ‘duvarların dili olsa’… Her kurumda böyle bir yer vardır hatta yoksa bile olmalıdır. Bu bir taraftan iyi bir şeydir. Neden derseniz insanların dedikoduya da ihtiyacı var. Moliére’nin sık sık berbere gittiği ve orada sessizce çevreyi gözlemlediğini okumuştum bir yerlerde.

Bence dedikodu ana kavram alt başlıkları olması gerekiyor. Mesela yakın arkadaşlarınla yaptığın dedikoduda kimseye zarar vermiyorsun. Evet, zamanını ve enerjini boşa harcıyorsun hatta dedikodusunu yaptığın kişileri hayatında gereksiz bir noktaya konumlandırıyorsun vs. ama kimsenin kafasında başka birinin imajını değiştirmiyorsun. Ama bir de olayların nabzını tutmak ortamı şekillendirmek için yapılan dedikodular var. Bence bu ikisine farklı isim verilmeli. Hoş hepsi aynı kapıya çıkıyor diye de düşünenler de vardır.

Ben niye bunun için bu kadar kelime israf ettim, varmak istediğim yer neresiydi unuttum.:joy: Taşınıyorum da kutuların birine de aklımı koydum muhtemelen.

1 Beğeni

Türkçede bu tür eksikliklerin olduğunu bende düşünüyorum. Bu konu açıldığında aklıma gelen ilk örnek de şu oluyor. Biz ‘tartışma’ deyip geçiyoruz ama eskiler tartışma kavramını iki ayrı şekilde iki ayrı kelimeyle kullanıyorlar. Biri münazara diğeri münakaşa. Biz genellkle de münakaşa kavramını kastediyoruz tartışma dediğimizde.

2 Beğeni

Dalga geçiyor bence. Takmayın.

1 Beğeni

13 yıllık arkadaşımla aynı şirkette çalışıyorum. Çocuk iş yerinde inanılmaz değişti. Herkese karşı tavırları aşırı ukalaca ve sert. Onun dışındaki herkesle ondan daha samimiyiz şuan. Yakın zamanda bir tartışma geçti aramızda ve benimle konuşmayı bıraktı. Baska insanlara nasıl davranıyorsa ben de ona öyle davrandım. Arayı düzeltmek için elimden geleni yaptım ama pek düzelecek gibi durmuyor. İşin kötü tarafı eşlerimiz de arkadaş ve dışarıda ortak arkadaşlarla falan arada görüşmek zorunda kalıyoruz. O zaman da mantıksız bir şekilde normal davranıyor. Hayır umrumda olduğundan değil de insan hergün şirkete gelip o ifadesiz suratı görmeye bıkıyor. Bir de yan masamda oturuyor. Gerçekten yorucu oldu benim için.

Belki işyerindeki çalışma ortamı onda stres yaratıyordur. İşyerindeki insanlar gıcık geliyordur, onları sevmiyordur? Ortak arkadaşlarınızın yanında normal davranması normal değil mi ama? Niye ortak bir grup içinde bulunduğunuz zaman size kötü davranıp ortamı berbat etsin ki? Yani insanların canını sıkmamış oluyor normal davranarak. Bence bu terbiyedir. Belki de artık sizi sevmiyordur, bilemedim. Benim hiç arkadaşım yok açıkçası :frowning: (1 tane var aslında)

Açıkçası arkadaşların yanında normal davranıp ertesi gün işte günaydın ve iyi akşamlar dışında başka bir şey demiyor. Bu bence normal değil. Terbiye de değil. Neyse sanırım dediğiniz gibi muhabbeti kesmek istiyor muhtemelen. Ben de artık çabalamaktan bıktım. Ne öğle yemeğine davet ediyorum ne de sigara molasına yanına çıkıyorum. Çünkü ne zaman davet etsem bir bahane buluyor. Eskiden her öğlen birlikte yemek yer muhabbet ederdik. Zamanında da benzer bir durum olmuştu. O zaman karşıma alıp konuştuğumda işyerinde stress yaptığını söylemişti. Hepimiz stress yapıyoruz ama bunu baskalarına yansıtma hakkımız yok. Normalde onun gibi soğuk davranmazdım kimseye fakat sirkette ufacık bir sebep yüzünden bana baskalarının yanında hakaret ettiğinden ben de kendisiyle bir süre konuşmadım. Sonra sakinleşince yanına gidip bir konuşalım şu konuyu da bu saçma durum bitsin istedim. Fakat ben istemiyorum dedi. O günden beri böyle.

Hocam yanlış anlamayın yapıcı olmak tabii çok güzel bir şey ama yani insanlar farklı farklı ortamlarda farklı davranıyorsa bir yaptığı bir yaptığını tutmuyorsa biz buna genelde dengesiz diyoruz.
Sizde kendinizi hiiiç üzmeyin ve çevrenizden ister yavaşça ister hızlıca uzaklaştırın.
Hayatınızda ki yükleri atın hocam, hayatınızda ki insanlar size yük olmak yerine yaşam kalitenizi arttırsın.
Bunlar kendi hayat tecrübelerim ile sabit, çok yakın olduğum insanların bile hayatıma yük olduğunu hissetmeye başladığım anda ya tavır koydum ya da hiç bir şey söylemeden ilişkimi sonlandırdım.
İnanın şimdi o kadar rahatım ki umurumda bile değil.
İlişkiniz kangren olmuş vaziyetteyse ve kurtarmak için çabalayıpta sonuç alamadıysanız kesin gitsin.
Çok rahat edeceksiniz çook.

Kesinlikle haklısınız. Geçmişte hayatımda çok büyük yere sahip olup sonradan bir daha konuşmadığım çok kişi var. Aynı yerde çalışıyor olmasak gram üzülmeyeceğim ama işe geldiğim gibi basıyor negatif enerjiyi :smiley:

1 Beğeni

Belki de psikolojik bir sorunu vardır. Bana normal gelmedi. Bir derdi olsa gelir size anlatır çünkü, çocuk gibi saklamaz bence.

Bilmiyorum. Aslında yanlış başlığa yazmışım, dök içini rahatlaya yazmam gerekiyormuş :smiley: biraz bahsetmek iyi geldi yine de.

Kitapları meta haline getirip de kütüphanelerin bu kadar az kullanıldığı başka bir ülke bilen var mı? Mesela forumdaki çoğu üye birçok kitap satın alıyor (beni ilgilendirmez) fakat kimse kütüphaneleri tercih etmiyor. Kütüphaneler de zaten okunmadığı/tercih edilmediği için katalogunu güncellemiyor bu yüzden.

2 Beğeni

Kütüphaneleri neden tercih edelim ki? Üniversitede herkes kütüphaneyi etüt için kullanıyor. Kırk yıl önceki gazeteler ya da gazete kuponlarıyla alınmış eski kitaplar var. Ha tek tük aradığım kitaplara da rastlıyorum. Ama ben şahsen kendi şehrimde öyle bir kütüphane bulamadım. Çevremde de çok kitap okuyan kimseler yok. Bir eve misafirliğe gidince kitaplıklardan çok vitrinlerde süslü eşya görüyorum. Yalan yok kütüphane yerine e-kitap tercih ediyorum. :slightly_smiling_face:

2 Beğeni

Bazı universitelerin kütüphanelerinde istek kitap formu oluyordu. Kimi universite bunu dikkate alırken kimisi almıyor gibi. Üniversitede okurken istek kitap formlarini Ursula ve Sanderson eserleri başta olmak üzere çokça doldurmuştum ve universite de satın almıştı basımı olanları. Halk kütüphanelerinde ise durum pek hoş değil bu konuda. Form doldurdum istek kitaplar ile ilgili ama üstunden kaç yıl geçti ne kitap var ne bir geridönüş. Sevdigimiz yazarlarinin yeni eserlerini satın almak pek riskli bir davranıs degil kitapligimizi olustururken ama ben anlatimina yabanci olduğum bir yazari eger ki çok çekmediyse kitap arka kapak yazısi ya da çıktıgı yayinevi favorilerim arasinda degilse gözden kaçirabiliyorum. Özellikle kitap fiyatlari bu durumdayken kütuphanelerin barındırdiği kitap çesitliliği ve genişliği önemli oluyor okuyucu üzerinde. Keşke halk kütuphaneleri de o formlari dikkate alsa ya da güncel yayimları takip edip ödenekleri o dogrultuda kullansalar tabii ki ayrilan ödenek yeterli ise. O konudan da emin değilim.

2 Beğeni

Üniversitedeyken aktif kullanırdım. Çünkü iyiydi ve ulaşılabilirdi. Şimdi kullanmıyorum, çünkü iyi ve -benim için- ulaşılabilir kütüphane yok. Konu bence bu kadar basit, insanları yargılamaya gerek yok diye düşünüyorum.:roll_eyes:

4 Beğeni

Kimseyi yargılamıyoruz. Sadece bir şeylerin daha iyi olmasını istiyoruz.

1 Beğeni

Açıkçası bende katılıyorum bu duruma. Kütüphaneyi, oradan kitap ödünç alıp geri verme mantığıyla kullanmak banada saçma geliyor. Eğer kütüphaneye yürüme mesafesinde isen mantıklı ama onun harici, oraya araba ile gitsen 10dklik mesafe olsa git-gel yakıt masrafı kitap fiyatına denk gelebilir yada toplu taşıma kullansan bu sefer zamandan israf olur. Ayrıca 100tl kitap alsan diyelim her halükarda yarı fiyatına satabilirsin.