Ara-yış

Vardır herkesin bir arayışı. Eminim, yoksa nedir sebebi yaşamanın? Hangi sebeple yaşıyor olursa olsun insan, salt varoluşundan mütevellit arayışına rehber bir ateşle doğar. Ucunda kızıllığı maviye çalan, dibine doğru yeni doğan güneşin parlaklığını hapseden ufak bir kıvılcımdan doğan bu ateş, her ne kadar zaman zaman istikrarlı bazen de kararsız olsa da sönmemek için direnmekten hiç vazgeçmez. Sessiz ve derin bir haykırış misali yaşadığımız her anın özünü bünyesinde hapsederek için için yanar. Bilmiyorum, belki de ben böyle görmek veya göstermek istiyorum. Açıkçası herkesin içinde böyle bir ateşin yandığını umut etmek istiyorum. Doğduğumuz günden beri içimizde böyle bir oluşum varsa ve eğer bir noktada kirlenmemeyi başarabilmiş ise günün birinde karşımıza olgunlaşmış halde geleceğini ve bunun hayatımızın her alanını kasıp kavuracağını hayal etmek istiyorum. Buna mecburum, sen ben ve bizler, hepimiz buna mecburuz. Farkında değiliz belki ama eğer bu ufak kıvılcımlar beslenip büyümüzse eğer gelecekte bir gün, belki de hiçbirimizin tanık olamayacağı, toz zerreciğinden daha değersiz ve anlamsız olduğumuz uzak bir gelecekte, yaşamın daha doğrusu varoluşun katledilişine şahitlik edilecek. Ve bütün bu katliam bizlerin mirası olacak. Bizim mirasımız, üç nefeslik bir rüyadan geriye kalan hiçlik olmamalı diye düşünüyorum. Bazılarına göre hiç uyanamayacağımız bir rüyanın içerisinde, sadece kendi hayallerimizi katletmenin yanında geleceğin de hayallerini yok etmek nasıl bir vahşettir, aklım almıyor inanın! Anlama, anlamlandırma yeteneğimin çok ötesinde bir şey bu. Bana ait olmayanı, hiçbir zaman hiçbirimize ait olmayacak bir şeyi bugünden yok edebilmek sanırım ancak biz insanlara yaraşır veya yakışır bir şey. Zalimliğimizin sınırları sonsuz uzay düzleminden daha engin sanıyorum ki. Ama şu noktada bütün bunları yazabiliyorsam eğer biliyorum ki aramızdan bazıları her şeyin farkında. Avuçlarının içerisinde kendi kıvılcımlarına sarılıp uyuyorlar her gece. Ümitsizliğin keskin soğuğuna rağmen ince ince yağan hüzün yağmurunun altında özümüzün umuduna sarılıyorlar her daim. Usul usul büyüttükleri ateşlerini salıyorlar kör karanlığın içerisine. Kendi arayışlarının peşinde koşarken başka birisinin yolundan geçiyorlar, alev alevi körüklüyor, ufak bir kıvılcım oluyor sana bir yangın. Etrafımız yangın yeri, kendi ateşimiz bizi yakıyor, ateşimizde dövülüp evrilip çevirilip dönüşüyoruz bir şeylere. Üflüyor birileri alevlerin göbeğine göbeğine, niyeti her neyse, ya bizi yakacak ya kendini. Korku içimizi sarıyor usul usul, keşke diyoruz yanmasaydık. İnsan kendi elleriyle büyüttüğü kıvılcımını söndürmek için can verir oluyor, bedenimizin altında nefessiz kalıp sönsün diye uğraşıyoruz. Artık yürümek bile istemiyoruz, duralım yeter. Kör karanlığın içinde bir başımıza dursak da yeter. Kimse bizi görmesin, kimse duymasın. Yalnızlık pelerinimiz, sessizlik en yakın dostumuz sırdaşımız. Arayışımız ise en büyük suçumuz, en büyük günahımız. Ve işte böyle yok oluyor ruhumuz özümüz. İnançlarımız yitirilirken saygımız eriyip gidiyor en büyük günahımızın altında. Sevgimiz ise özenle hiç ediliyor birileri tarafından. Arama diyorlar, ne dünü ne bugünü ne de geleceği, kapa gözlerini ve kabullen karanlığı, çokluğun içinde yalnızlığı.

2 Beğeni