Öykü Seçkisi'nde okumak için: Araf’taki Ruh – Aylık Öykü Seçkisi
O gece ruhların kapıya dayandığı cuma akşamıydı ancak küçük kız durumu bir türlü anlayamamıştı. Günlerden perşembe olmasına rağmen o gece nasıl cuma gecesi olabiliyordu? Annesi ona bu gece,vefat eden büyüklere Yasin okumanın çok sevap olduğunu; ölen atalarının ruhlarının kapılara gelip bize bir Yasin okuyan yok mu diye yalvardıklarını söylemişti. Bu yüzden evin bütün kadınları toplanmış,…
Halk folklorüne dair unsurları akıcı bir şekilde, aynı zamanda duru bir dil ve atmosferle harmanlamışsınız. Öykü her ne kadar korkuyla ilintili doğa üstü unsurlar barındırsa da aktarımın merkezinde yer alan çocuk olma durumu ve akrabalık ilişkileri, okuyucuyu dehşetten ziyade lirik duygulara yönlendiriyor. Bence güzel bir birleşim olmuş, kaleminize sağlık.
Yorumunuz için çok teşekkür ederim. Çocuk gözüyle dünyaya bakmayı seviyorum. Korkuları da hisleri de çok güzel. Kültürümüzdeki doğaüstü unsurları iyi bir şekilde hikayede kullanabilmişsem ne mutlu bana.
Öykünüzün konusunu ve gidişatını çok beğendim. Yakın zamanlarda buna benzer bir roman okumuştum. İyelerin olduğu, Türk kültürümüz ile iç içe, gerçekçilik ve fantazyanın harmanlandığı, şehirden uzak köylerin birinde geçen bir hikâyeydi o da bu hikâye gibi. Kültürümüzün ve mitolojimizin değerli unsurlarını böyle hikâyelerde ve romanlarda görmek çok güzel bir şey. Siz de bunu genel çerçevede başarılı bir şekilde öyküye yedirebilmişsiniz. O açıdan tebrik ederim .
Üslubunuzu da beğendim. Gayet akıcıydı. Tasvirler ve karakterlerin duruşları ve yüz ifadelerinin betimlemesi yerli yerinde ve iyiydi.
Tek eksik bulduğum nokta ise diyaloglardı. Diyaloglarınız ‘‘dublaj Türkçesi’’ dediğimiz olaya çok kaymış maalesef. En azından ben öyle gözlemledim diyeyim . Öykünüz büyülü gerçekçilik dediğimiz türde seyrediyor fakat dünyanın olağanüstü unsurlarla bezenmiş bir diliminde -ya da evreninde- günümüz dünyasında ve aşina olduğumuz bir kültürün içinde gerçekte verilecek tepkilerden ya da dillendirilecek cümlelerden uzaklaşmışsınız ve bu yüzden diyaloglar yavan kalmış. Diyaloglarda karakterler sizin ağzınızdan konuşmuşlar gibi duruyor. Yani onlar kendileri konuşmamışlar sanki. Çocuğun, didamangisanın, ruhun ve gelinin konuşma tarzları, üslupları birbirinden ayırt edilmiyor neredeyse. Yine aynı şekilde verdikleri tepkiler -yani beden ve yüz hareketleri diyebiliriz- duygularıyla ve o anki durumlarıyla oturmuş vaziyette ama diyaloglarda bunları hissedemedim. Son olarak, -yine tabii diyaloglarla alakalı olarak- ağız özelliklerini böyle öykülerde görmek okuyucuyu daha iyi hissettirebilir. Düzgün bir yazım tekniği oluşturmak için bu teknikten kaçınmak istediyseniz size hak veririm. Ama böyle kültüründen, inançlarından ve geleneklerinden kopmamış bir sahada İstanbul Türkçesinin hâkim olması yine gerçekçilikten biraz uzak kalabiliyor.
Kültürümüzün ve mitolojimizin can bulacağı daha nice güzel öyküler yazmanız dileğiyle bir dahaki öykü seçkisinde görüşmek üzere . Kaleminize sağlık.
Yorumunuz için çok teşekkür ederim. Geri dönüşünüz beni çok mutlu etti. Bu mecrayı güzel yapan etkenlerden birinin bu olduğunu düşünüyorum. Okuduğunuz romanı merak ettim açıkçası. Edebiyatımızda nihayet bu tür konuların işlenmesi beni çok mutlu ediyor ve bu eserlerden haberdar olmaya eserleri okumaya çalışıyorum. Bu tür doğaüstü unsurları hikayede iyi bir şekilde işleyebilmişsem ne mutlu bana.
Diyaloglar konusunda sizi haklı buluyorum ve bu kendimi geliştirmek istediğim bir mesele. Bazen karakterler kendi boylarını aşan cümleler kurabiliyor ya da konuşmalar akışta doğaldan ziyade edebi kalıyor. Ancak yerel ağız özelliklerini kullanmak benim için epey cesaret isteyen bir şey. Edebiyatımızda daha çok örneğini görmeliyim gibi hissediyorum. Ne kadar tanıdığım bildiğim bir coğrafya olsa da bunu nasıl yapabileceğime dair pek fikrim yok. Dediklerinizi dikkate alacağım ve üzerine düşüneceğim mutlaka.
İyi dilekleriniz için çok teşekkür ederim Selametle.
Kesinlikle öyle. Eleştiriler, incelemeler olmazsa yerimizde saymaya başlarız. Ben de mümkün oldukça yazdıklarımı eleştiri yağmuruna tutturmayı çok seviyorum . Bazen göremediklerimizi görmemizi sağlıyorlar.
Okuduğum roman henüz basılmadı ne yazık ki. Üniversiteden çok sevdiğim bir hocamın romanıydı. En son bu sene içerisinde çıkacaktı ama hâlâ ses seda yok. Seneye de aksayabilir sanıyorum. Zaten çıktığı gibi burada bir incelemesini yaparım diye düşünüyorum. O zaman siz de görebilirsiniz. Tam sizin tarzınıza benzer bir hikâyesi var.
Çok merak ettim. Haberlerini alırız umarım yakın zamanda. Bu tür kitaplardan bahsedilen bir konu açılsa ne güzel olur. Forumda bir yıldır varım fakat pek vakıf değilim bu işlere.