Ateş başında

Yorumlarınızı bekliyorum. İyi okumalar.

Çatırdayan ateş, havaya doğru duman bulutunun yükselmesine sebep oluyordu. Duman, Üstlerine siyah örtü çekilmiş ağaçların, dev parmaklarının, arasından geçip bulutlara doğru süzülüyordu. Sakalları bembeyaz kesilmiş bir adam, onu dinleyenlere hararetle bir şeyler anlatıyor, arada sırada durup derin düşüncelere dalıyordu. Gözleri, sönük mavi renginde olmasına rağmen parıldıyordu.
Yaşlı adam ateşe birkaç kırılmış dal fırlattı. Çevresinde bulunanlar gözlerini örtmeye çalıştılar. Ateş, gözlerine dans eden şekiller düşürürken konuştu. “Karıncalardan bahsettik mi, kırıntılar? Onlar bir arada olduklarında ellerinden,” parmaklarını, kıskaca benzeyecek şekilde büktü, “her bir iş gelir. Ama sanıldığı üzere hepsi çalışkan değildir. Birileri kazmaya devam ederken uyuyan bir sürü karınca vardır. Hani, yağmur damlaları çiselemeye başlayınca rüyalarında boğulanlar… Bozuk kan. Peki, karıncaların hepsini bundan dolayı yargılayabilir miyiz, kırıntılarım?” Gruptan bir “Hayır” sesi yükseldi. Yaşlı adam tatminkâr bir şekilde başını salladı.
Havada, yükselen dumanın kokusuna karışmış ve onu ekşitmiş bir koku asılıydı. Yaşlı adam, parmaklarını kütletti ve gerekmemesine rağmen, ateşe kurumuş dal fırlattı. Kırışmış elleri, harlayan ateşin kıvılcımlarıyla aydınlandı. Grup, ellerini hızla gözlerine doğru siper ettiler.
“En çok yanlış olan şey ise, çalışan karıncaları çalışmayanlardan üstün görmektir. Hep yaparsınız değil mi, kırıntılar?” Gruptan, hüzünlü ve boyun eğmeye benzer bir baş sallama geldi. Yaşlı adam uzunca bir süre konuşmadı. Rüzgâr, önünde duran ateşi harlayıp, etrafında oturan yüzleri aydınlattıkça gülüyordu. “Ve ondan çok daha yanlış olan bir şey daha vardır, kimsenin suç bulmadı ya da bulmayı bile aklına getirmediği. Yağmur damlaları. Bunu onlara söyledikten sonra ne yaparlar biliyor musunuz, “Eğer o olmasa hangi zorluk bizi kamçılayacak” derler. Der misiniz, kırıntılar?”
Gruptan koskoca bir “Deriz” yükseldi. O bağırışta bir feryat vardı. Üzüntü, çaresizlik ve daha nicesi. Yaşlı adam başını salladı. “Yanılgılar, sonsuza kadar sürmedikçe affedilir, kırıntılar. Affedilmeyenler ve düşünülmeyenler ise hep vardır. Kimisi için bir kırbaç, kimisi için başka bir bahane olarak, her zaman oradadır.”

1 Beğeni

Kısa öykü çok iyi ama “Hani, yağmur damlaları çiselemeye başlayınca rüyalarında boğulanlar…” bu örnekleme zayıflatmış biraz. Çoguklukla türk yazarların düştügü hata global bir çagrışım oluşturamaması. Ama dedigim gibi %99 çok iyiydi

1 Beğeni

Yorumun için çok teşekkür ederim. Hata ile ilgili uyarını dikkate alacağım.

1 Beğeni

Hata degilde çagrışım mesalesi bu. Bunu sadece türk okurlar degil okuyan bir yabancıda ne anlatmak istedigini hissetmeli. Vsvs :grin::grin::joy::crazy_face::crazy_face:

1 Beğeni

Anladım :smiley: Orayı, konuşan kişinin izlenimi için öyle yazdım sanırım. Karakterin daha rahat anlaşılması için. Gerçi kısa öyküde ne kadar iyi vermişimdir bilemiyorum :smiley:

1 Beğeni

Her şeyden önce iyi bir anlatım her daim iyi bir dil bilgisi zemini üzerinde yazılmalıdır. Ortak bir kavrayıştan uzak yazılar içinizde dolanıp dışarı akmaya çalışan duygulara da ket vurabilir.

“havaya doğru” gibi yer yön belirten zarflar yükleme yakın yazıldığında cümlenin akışı daha iyi olur. <duman bulutunun havaya doğru yükselmesine…>

“dev parmaklarının” Kimin parmakları?

Fırlatmak fiili hızlı yapılan bir eylemi çağrıştırır. Yanan ateşe odun ya usulca konur ya da biraz öteden hafif hızla atılır. Bahsettiğim şeyler ufak nüanslar gibi algılanabilir ancak zihnin yazıdaki resmi kavrayabilmesi için bu nüanslar gereklidir.

Kısa öykü yazmak uzun öykü yazmaya göre çok daha zor bir uğraştır. Klasik anlatımı, daha az kelimeye sığdırmaya çalışmak zorundasınızdır ve çoğu kısa öykü, kesitsel bir anlatım çerçevesinde şekillenir. Eğer yazma işinde yeni iseniz lütfen işe uzun öyküler yazmakla başlayın. Zira bu yazıda, içinizdekileri hakkıyla yazıya dökemediğiniz izlenimi edindim.

Sağlıcakla.

1 Beğeni

Evet, o ilk cümlenin hatalı olduğunu geç fark ettim. O, ''Duman, Üstlerine siyah örtü çekilmiş ağaçların, dev parmaklarının, arasından geçip bulutlara doğru süzülüyordu. ‘’ cümlesinde ‘dev parmakların’ yerinde, ağacın parmaklarının arasından geçtiğini vurgulamak istedim. Yani, dalların o şekilde büküldüğünü anlatmaya çalışmıştım. O dediğiniz nüanslar üzerinde durduğum çalışmalar yapacağım, çok teşekkür ederim.