Babil'in En Zengin Adamı - George S. Clason

Kitaplar hakkında “hayatınızı değiştirecek kitap” gibi ifadeler kullanmaktan kaçınırım ama bu kitap biraz farklı. Çünkü bugüne kadar bana çok yardımcı oldu, benim için fazlasıyla öğretici oldu. Defalarca okudum ve her okuyuşumda satır aralarında önemli bilgilere rastladım. Peki nedir bu kitap?

George S. Clason’un Babil’in En Zengin Adamı (The Richest Man in Babylon) adlı kitabı aslında bir finans kitabı ama şunu şöyle yapın, bunu böyle yapın türünden bir finans kitabı değil. Bir hikâye kitabı. Verilmek istenen mesajı siz öykülerden dersler çıkararak alıyorsunuz.

Kitabın bir başka önemli özelliği de hayaller satan bir kitap olmaması. Şöyle yaparsanız kesin zengin olursunuz demiyor. Yoksulluktan kurtulmak için kestirme bir yol sunmuyor. Hatta bu yolları eleştiriyor. Son derece gerçekçi yollar öneriyor. Kitapta yazanları uygulayan bir insan çok zengin olacak diye bir şey de yok ama en azından kötü zamanlara hazırlıksız yakalanmayacak.

Öykülerin hepsi günümüzden binlerce yıl önce var olmuş antik Mezopotamya uygarlığı Babil’de geçiyor. Birtakım tarihî bilgilerden de faydalanan yazar günümüz ekonomisinin bir benzerini binlerce yıl öncesi için kurgulamış.

Bir öyküde Babil’in en zengin adamı olan Arkad’ı, iki eski dostu ziyaret ederek nasıl zengin olduğunu anlatmasını istiyorlar. Bir başkasında ise Arkad kralın emriyle bir okulda Babil vatandaşlarına zengin olmayı öğretiyor. Borçlarını öderken bir yandan da zengin olmaya çalışan başka bir adamın hikâyesi de var. Arkad’ın oğlu Nomasir’i uzak bir şehre, kendi başına zengin olmayı öğrenmesi için gönderdiği bir hikâye de var. Cılız Bir Kese İçin Yedi Çare, Altının Beş Yasası, Altın İsteyen Adam, Babil’in Altın Tefecisi, Babil’den Kil Tabletler gibi öyküler benim çok hoşuma gitmişti. En sonda da bazı tarihî gerçeklerden de faydalanarak Babil’in tarihte finans ilkelerini geliştiren ilk uygarlıklardan olduğu belirtilmiş.

Kitaplığımdaki en önemli kitaplardan olduğunu söyleyebilirim. Hayatımın büyük çoğunluğunda işsiz kalmış, maddi sıkıntılar çekmiş bir kişiyim ama hiçbir zaman devasa borçlar altında ezilmiş biri değilim. Çok gelirim olmasa da öğrendiklerim sayesinde bir şekilde ayakta duruyorum. Çünkü yıllar önce bu kitaptan akıllıca davranmayı öğrenmiştim. Sık sık bu kitaptan ilham almıştım. Hâlâ da bu kitaptaki bazı öyküleri arada bir okurum.

Elbette bu kitap ekonomiye, finansa dair her şeyi anlatmıyor ama bir giriş niteliği taşıyor. 1926’da ABD’de ilk baskısını yapan kitap, o dönem iş adamları tarafından toplu miktarlarda satın alınıp halka dağıtıldı. Çünkü toplumdaki her bir birey rasyonel davranmayı öğrenirse, zenginleşebilirse tüm ülkenin zenginliğinin artacağına inanılıyordu. Fakat görünüşe bakılırsa kitapta yazanlara çok az insan kulak astı. Çünkü o dönemde ekonomiye çok iyimser bir hava hakimdi. Fakat 1929’da tarihin en büyük ekonomik krizi yaşandı ve çok sayıda insan hazırlıksız yakalandı.

Anlatılmak istenen şeyin hikâye şeklinde yazılması bence çok iyi olmuş. Hem daha anlaşılır olmuş hem de daha keyifli. Edebiyat, finansal eğitim için kullanılmış.

Kitabın Türkçe baskısı şu ana kadar dört farklı yayınevi tarafından yapıldı.

  1. Goa Yayınları 2005’te bu kitabı asıl ismiyle değil de Babil’in Kervan Taciri adıyla yayımladı. Elimdeki örneği budur. Genel olarak çevirisinden çok memnun kaldım. Fakat yeni baskısı yok. Sahaflara sormak lazım.

  2. Epsilon Yayınları Babil’in En Zengin Adamı ismiyle bastı. İlk baskıyı ne zaman yaptıklarını bilmiyorum. Çeviri kalitesi hakkında fikrim yok.

  3. Arion Basım Yayın 2013’te Babil’in En Zengin Adamı ismiyle yayımladı. Çeviri kalitesi hakkında fikrim yok.

  4. Butik Yayınları 2018’de Babil’in En Zengin Adamı ismiyle yayımladı. Bir arkadaşıma hediye etmek için almıştım. O sırada kitapçıda diğer yayınevlerinin baskısı yoktu, o yüzden bu baskıyı aldım. Çevirisi ne yazık ki çok kötü.

Eğer farklı bir şeyler okumak isterseniz, bu kitabı şiddetle tavsiye ederim. Keşke şu eseri bir TV dizisi ya da belgesel serisi olarak da kurgulasalar ve daha çok insana ulaşsa. Çünkü konu ekonomi olunca insanlar bazen o kadar mantıksız kararlar veriyorlar ki bu kitabın okullarda zorunlu ders olmasını istediğim oluyor.

Okuyan, okumuş olan arkadaşlar varsa onların da yorumlarını görmek isterim.

4 Beğeni

Hayatımda okuduğum en iyi kitaplardan biriydi. Her bir öykü garip bir tatminlik hissi oluşturdu bende. Kitap bazen, zaten bildiğim şeyleri çok daha etkileyici ve çarpıcı bir biçimde yüzüme vurdu. Bir şeyi bilmekle onu gerçekten anlamış, kavramış olmak çok farklıymış.

Bunların dışında bir çok şey öğretti bana. Okan abinin de dediği gibi; verilmek istenen mesajlar hikayeler vasıtasıyla anlatıyor. Ve okurken o bilgileri keşfetmek… Hani böyle bazı oyunlar vardır ya oynadıkça açılır harita, en başta tamamı açık değildir. Hah işte ona benzer bir hissiyatı var kitabın genelinin. Her bir öyküyle pazılın bir parçasını tamamlıyorsunuz.

Öğrendiğiniz şeylerin mantıklılığı, ve günümüz dünyasına uyarlanabilirliği de ayrı bir heyecan veriyor. Bazı öykülerin başında bazılarınınsa sonunda o hikayenin özeti niteliğinde bir Babil atasözü de paylaşılıyor.( Bu atasözlerinin kurgu mu yoksa gerçek mi olduğunu bilmiyorum tabii)

Kitapta beni en çok etkileyen şey ise şu oldu: Adamın birini; duvarda oturmuş, tarihin gördüğü en zengin ve en çok imkanlara sahip medeniyetlerden birinde yaşayan bir fakir oluşunu sorgularken okumak. Bir de özgür bir adam olarak doğmuş bir adamın nasıl borca battığını, nasıl köle olarak satıldığını, yeniden özgürlüğünü nasıl kazandığını ve bunun sonunda hissettiği tatminlik hissini anlatışını okumak.

Dediğim gibi, müthiş bir kitaptı. Ben Butik Yayınları’nın baskısını okudum, zaten bana kitabı Okan abi hediye etmişti. Çevirisi iyiydi diyemeyeceğim, kötüydü ama bu kitabı bu çeviriyle bile olsa okuduğum için çok memnunum. Bir de buradan teşekkür ediyorum kendisine @okanakinci arigato gozaimasu :+1:

1 Beğeni

Rica ederim dostum. Beğenmene çok sevindim.

Bence bu kitap, içinde bulunduğumuz bu günlerde daha da anlamlı. Ekonominin durmaksızın büyüdüğü önceki yıllarda bu kitapta yazanları neredeyse hiç kimse uygulamadı, eline üç kuruş geçen herkes Starbuckslara, iPhonelara saldırdı, geleceği hiç düşünmeden yaşadı ve ekonomin çok da iyi gitmediği şu günlere hazırlıksız yakalandı. Bu gözler, maaşının 6-7 katı fiyata satılan telefonları alan ve sonra geçim sıkıntısına düştüğünde kara kara düşünen asgari ücretliler gördü. Şimdi tanzim satış çadırlarının önünde kuyruğa giriyorlar.

Babil’in En Zengin Adamı’nı ders kitabı olarak okutsaydık, bütün topluma benimsetseydik böyle olur muydu diye düşünmeden edemiyorum.

1 Beğeni

Şimdi geçmişe dönüp bakıyorum da bu kitap hakkındaki düşüncelerim çok değişti. Yukarıda da göreceğiniz üzere o zamanlar kitap hakkında daha olumlu düşünüyordum.

Evet, kitap hayal satmıyor gibi görünüyor. Mantıklı görünen şeyler söylüyor. Fakat kitabın bence en büyük açığı her insan tarafından ve her koşulda uygulanabilecekmiş gibi tavsiyeler vermesi.

Hâlbuki geldiğimiz nokta bize bunun doğru olmadığını gösterdi. Bırakın yoksulluk sınırını, açlık sınırının bile altında bir gelirle yaşamaya, borcu daha fazla borçla çevirmeye, üç öğün makarna yiyerek hayatta kalmaya çalışan insanların, aylık gelirlerinin %10’unu biriktirmesinin mümkün olduğuna inanmıyorum.

Ekonomik büyümenin olduğu, büyümeden sadece en zengin kesimin değil, daha alttaki sınıfların da biraz olsun pay alabildiği koşullarda uygulanabilir öneriler var. Ekonomik büyümenin olmadığı, olsa bile sadece küçük bir azınlığın büyümeden faydalanabildiği; ekonomik buhranların, savaşların ve pandemilerin olduğu koşullarda kitap inandırıcılığını tamamen yitiriyor.

Kitabın bu kadar iyimser olmasının nedeni yazıldığı dönem. Babil’in En Zengin Adamı, 1929 Büyük Buhranından üç yıl önce yayımlandı. O yıllar, ekonomik büyümenin tam gaz sürdüğü, zenginliğin ve şatafatın tavan yaptığı, toplumdaki herkesin sınıf atlama hayallerine kapıldığı bir dönemdi. Bu dönemi yakından tanımak isteyenler Scott Fitzgerald’ın Muhteşem Gatsby adlı romanını okuyabilir ya da onun sinema uyarlamalarını izleyebilirler. O yıllarda herkes bu zenginlikten kendisine daha fazla pay istiyordu. Herkes “nasıl zengin olabilirim” diye soruyordu. George S. Clason bu fırsatı görmüş ve Babil’in En Zengin Adamı kitabını yazarak boşluğu doldurmuştu.

Fakat 1929’da tarihin gördüğü en büyük ekonomik kriz başladı. Şatafat dönemi sona erdi. Sadece çok zengin bir azınlık ayakta kalırken dünyanın geri kalanı tam bir çöküş yaşadı. 18. yüzyıldan itibaren kapitalist ekonominin temel düsturu olan “bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler” sloganı bir kenara bırakıldı ve devletler ekonomilere geniş çaplı müdahalelerde bulunmak zorunda kaldılar. İnsanlar “nasıl zengin olabilirim” diye sormuyorlardı artık. “Bugün eve ekmek götürebilecek miyim” diye soruyorlardı. Bireysel kurtuluş hayallerinin yerini sınıf mücadelesi aldı. Zengin olmayı hayal edenler hâlâ varsalar da artık bu kitaptaki uzun soluklu ve görece daha tutarlı yöntemlerin o koşullarda uygulanamayacağını düşünüyorlardı.

Fakat İkinci Dünya Savaşından sonraki Amerikan toplumunun hatırı sayılır bir kesiminin bu kitapta verilen tavsiyelere uyduğunu görebiliriz. O zamanlar ABD’de bir ailenin gelirinin bir kısmını birikim yapmak için ayırması, onunla bir yatırım yapması, ev ve araba alması, çocuğunu üniversiteye göndermesi çok yaygındı. Çünkü devir değişmişti. Savaş ve ekonomik buhran geride kalmış, ekonomi büyüme sürecine girmiş, orta sınıf yükselmeye başlamıştı. Artık Amerikan Rüyası konuşuluyordu. Pek çok ailenin insanca yaşamaya yetecek bir geliri, evi, arabası, televizyonu vardı. Çocukları okullarda kaliteli bir eğitim alıyor ve insanlar hastanelerde iyi bir sağlık hizmeti de alıyorlardı. Bu dönem daha sonra sona erdi. Son oılarak 2008’deki Mortgage Krizi ile insanların birikimleri buhar olup uçtu.

Kısacası kitap, kendi iddiasının aksine her koşula ve kişiye uygun değil. Eğer sizin koşullarınıza uygunsa ne mutlu size.