Banane Yapay Zeka Yapsın

Aero K. telefonunun alarmıyla uyandığında saat 7.40 idi, telefonu hoparlöre bağlıydı ve uyuması için “white noise” dinlemesi gerekiyordu her gece. Bir robot gibiydi. Her gün işe gider gelir, günde 11 saat çalışırdı ve gece white noise’i açar, uyurdu. Saat geceyi gösterdiğinde Youtube en üstte -her gün dinlediği 8 saatlik white noise’i- gösterirdi. Hatta kızardı ve şöyle düşünürdü: “Ne olurdu yani her gün bluetooth hoparlör, o evde yokken kendisini şarj etse ve gece uyumadan önce white noise’i açsa ve Aero K.'yi uykuya hazırlasa?”

Mesaisi bu hafta 9.00’da başlıyordu, patronu her çalışanın mesaiden 15 dakika önce dükkanda bulunmasını istiyordu. Patronun bunu istemek için haklı sebepleri vardı. Yatağından uykusunu alamadan kalktığı için sövüyordu, başı ağrıyordu. Mutfağa gitti, kahve makinesini çalıştırdı, temiz bardağı raftan aldı, kahve makinesinin altına koydu. Kahve yavaşça süzülerek bardağa akıyordu, bu sırada akışı izleyen Aero K. sinirden makinenin üst kısmına bir tokat yapıştırdı. Ne olurdu yani uyandığında kahve makinesi otomatik olarak çalışsa, kahveyi filtre etmeye başlasa ve temiz bardağa boşaltsa? Neden kahvenin hazırlanmasını bekleyerek hayatının değerli zamanını harcıyordu ki?

Kahvesinin filtre olması bitmişti, hepsi bardağa süzülmüştü. Üstüne biraz süt ekledi, kahvesini sütsüz içemezdi. Kafeinin kemik erimesine etkisi vardı ve kahvesine süt ekleyerek bu durumun olumsuzluğunu ortadan kaldırdığını düşünüyordu. Bunun hakkında bilimsel makaleler okumuştu ve fazla sorgulamadan bilgileri doğru kabul etti. Kahvesini içti ve odasına geri döndü. Komidinin üzerinde kitapları, plastik kutuların içinde önemli belgeleri, faturaları vb. karışık şekilde duruyordu. Kahveden sonra uykusuzluğu açılmıştı. Odasının bu halini gördüğünde tekrar düşündü: “Ne olurdu yani odamı toplayacak bir yapay zeka geliştirsem? Bütün önemli belgelerim çok karışık bir şekilde duruyor ve bunları toplayacak zamanım yok ki olsa bile çok sıkılırım.” Yatağı da dağınıktı. Yatağını toplamayı hiç sevmezdi. Yataktı bu sonuçta ve her uyandığında dağılacak bir şeyi neden toplasındı ki? Yatak toplamanın gereksiz olduğu konusunda da internette birkaç makaleyi çoktan okumuştu bile. Yatağın ucuna baktığında geçen sene Katipyurdu’nda indirimdeyken Boğaziçi Yayınevi’nden aldığı Yapay Zeka kitabı duruyordu. Uzunca kitabın mavi kapağına baktı. Kitabın kapağında A Starry Night’ın bir illüstrasyonu vardı. Kitabı ihtiyacı olduğu için mi almıştı yoksa sadece indirimde diye mi bilmiyordu. Henüz okumaya fırsatı olmamıştı ve okumaya da cesaret edemiyordu.

Saat 8.30’a yaklaşıyordu. İş üniformalarını çantasına attı, bisiklet formasını giydi. İşe bisikletle gidiyordu. Bu yüzden evden erken çıkmasına gerek yoktu. Bisikletle ev-iş arası en fazla 5 dakika sürüyordu. Kaskını ve eldivenini giydi, ayakkabısını giymek için kapının önüne çıktı. Ayakkabılarını giydi ve hızlıca merdivenleri indi. Bisikletini zemin kat komşusunun kapısının önüne koyuyordu. Zemin kat komşusuna sormamıştı daha önce kapınızın önüne koyabilir miyim diye ama sorma gereği de duymamıştı çünkü büyük ihtimal sorun olmazdı. Bisikletini aldı yukarı çıkardı ve üstüne bindi. Kaskının ayarlarını sıktı, kafasına göre ayarladı. Bisikletin pedallarına bastı ve her gün gittiği aynı bisiklet yoluna doğru yola çıktı. Bisiklet yolunun ortasındayken tekrar düşünceler kafasındaydı: “Her gün aynı yolu aynı hızda gidiyorum ne olurdu bisiklet yapay zeka sayesinde benim yerime pedallara bassa ve aynı yolu benim yerime gitse?Hatta sele boyunu boyuma göre kendisi ayarlasa ve kış geldiğinde de selemi ısıtsa?” Düşünceler geldiği gibi kafasından uzaklaştırmaya çalışıyordu. Üniversitede bilgisayar programcılığı okumuştu ama 2. senesinde bırakmak zorunda kalmıştı. Çünkü dersler çok zordu ve sınavları veremiyordu. Yapay zeka hakkında da sadece yüzeysel bir bilgisi vardı, daha önce yapay zeka kodlamamıştı ve nasıl kodlayabilir onu bile bilmiyordu. Bilgisi olmadığı bir şeyi istemeyi lüks sayıyordu. Düşünceler zihnime gelsin ama beni etkilemeden geçsin istiyordu.

İşyerine vardığında saat 8.45 olmuştu. İşyeri bir pastaneydi. Pastanede garsonluk yapıyordu. Kendisini bir robot gibi görüyordu bu işi yaparken. Müşteriyi karşıla, müşteriye menü ver, müşteriyi bekle ve siparişini al, siparişleri mutfağa yolla, müşterinin boşlarını topla, boşları mutfağa götür…

Pastanenin gün içerisinde çok fazla oturan müşterisi oluyor ve pastane ayrıca restaurant olarak da hizmet veriyordu. Odru’nun en büyük ikinci pastanesinde çalışıyordu. Daha önce de birinci pastanesinde çalışmıştı ama ikinci ayın sonunda işten çıkarılmıştı. Şef garson bir gece onu en üst kata çağırmıştı, onunla bir şey konuşması gerektiğini söylemişti: “Aero K. performansından memnunuz ama artık kış geldi ve biliyorsun sezon bitti, müşterilerimiz azaldı birkaç kişiyi işten çıkarmamız gerekiyor. Sen de onlardan birisin, dilersen pazar gününe kadar çalışabilirsin (o gün çarşambaydı), çalışma arkadaşlarına haber verme üzülmesinler. Söyleyeceklerim bu kadar hakkını helal et.” Şefin söyleyecekleri bittikten sonra zamansız gelen işten çıkarma onu biraz sinirlendirmişti. Sezon bitince ilk gözden çıkarılan o olmuştu demekki performansı veya tavırları beğenilmiyordu. O günün akşamında kafasında kurduklarını durduramadı ve kapanışa kalan arkadaşlarına işten çıkarıldığını anlattı, arkadaşları başta inanmadı ve işten çıkarılmanın hayali bile onları ürpertti. Hiçbiri Aero K.'nin yerinde olmak istemezdi bu duruma üzüldüler. Akşamın sonunda işten yarın ayrılmaya karar verdi pazar gününe kadar bu sinirle çalışamazdı. Yarın sabah olduğunda işyerine üniformalarını yıkadı ve götürdü bugün işe gelemeyeceğini bildirdi. O gün iş ile ilişiği kesildi. Şefi de o gün görmedi. Yine de herkesi iyi hatırlayacaktı.

İşten çıkarılma hikayesini de anlattığımıza göre Aero K.'nin şimdi ki işine dönelim. Aero K. garsonluk yapmaktan çok ama çok mutsuzdu. Yaptığı işin robotlardan hiçbir farkı yoktu. Belirli bir algoritma döngüsünde 11 saat çalışıyor ve çok yoruluyordu. Emindi ki robotlar bu işi çok daha iyi yapardı ve en azından onlar sıkılmazdı bile. Gerekli kodlamalar yapılır ve robotlarda bu döngüde sonsuza kadar bakımları yapıldığı takdirde çalışırdı. İsteyerek girmemişti tekrar bu işe. Biraz paraya ihtiyacı vardı sadece ve daha önce garsonluk tecrübesi olduğu için alınmıştı bu pastaneye. İşi de Couchsurfing’den aldığı misafirlerini Odru’da gezdirirken pastanenin camında görmüştü. “Tecrübeli garson aranıyor” yazıyordu ve arkadaşlarına biraz beklemelerini söyleyerek içeri girdi ve iş ilanı için gelmiştim dedi. Şanslıydı ki CV doldurmadan doğrudan patronla görüşmeye alındı. Patrona daha önce çalıştığı yerleri anlattı kısaca. Patronda sadece bunları sormuştu ve görüşme kısa sürdü. Yarın gel sen bizi dene, biz seni deneyelim diyerek klişe bir laftan sonra görüşmeyi bitirdi. Aero K. mutlu ayrıldı görüşmeden sonra. Bu ay içerisinde 3000 dolara bir bilgisayar almıştı ve borca girmişti. Bu parayı kız kardeşinin ona emanet ettiği parayla almıştı ve kız kardeşinin haberi yoktu. Aero K. neden bu kadar pahalı bir bilgisayar aldığını bilmiyordu bile. Sanki bu bilgisayarı alınca Alppe’ye veya Sikkosoft’a yazılım yetiştiren bir mühendis olacaktı? Halbusemki udemy’de bir saatlik yazılım kurslarına bile sıkılmadan dayanamıyordu. Kursları alırken sıkıldığını gördüğünde kendisinin zaten bu işe uygun olmadığını hissetmeye başladı.

En iyisi bir işe girmekti ve o parayı kardeşi farketmeden yerine geri koymaktı. Asgari ücretle (300 dolar) bunu yapması 10 ay sürecekti en az. Nasıl dayanabilecekti bu kadar süre bilmiyordu. Yapacak bir şey yoktu bildiği tek şey ve en iyi şey buydu.

İlk gün işe gitti her şey iyi hoştu. Herkes ona hoşgeldin ve hayırlı olsun demişti. Yine her şeyin farklı ve iyi olacağı gafletine ilk günden düşmemeliydi ama düştü. “Bu sefer iyi bir iş yerine başladım sanırım” diyordu. Sen nesin ve kimsin? İlk bir hafta hızlı geçti, işyerine alışmakla geçirdi bu süreyi. Sonuçta her işyerinin sistemi farklıydı ve bunların öğrenilmesi gerekliydi. İlk haftadan sonra her şeyi öğrenmişti ve bu sefer performans uçurumuna girmişti artık. Herkes onun ilk haftasını doldurduğunu biliyordu ve iş yaparken hızlı, pratik ve akılcı olmasını istiyordu. Yanlış yaptığı zaman hiyerarşik sıralamada ondan üstün olanlardan azar yiyordu ve “haklısınız, bir dahakine daha iyi yapacağım” diyerek geçiyordu. Her yanlışından bir sonraki yanlışı daha çok azar yemesine yol açıyordu ve artık bu durumdan sıkılmaya başladı. Çalışmaya çok da ihtiyacı yoktu ta ki bu borcun altına girene dek. Her şeyi geri almak istiyordu, bilgisayarı da satabilirdi ama yepyeni bilgisayarı zararına satmak ve hayallerini ertelemek istemiyordu. O bilgisayarda programlamayı, kodlamayı öğrenecekti ve hatta hep hayal ettiği yapay zekayı da çözecekti. Biraz Python, biraz C++, biraz Java; formülün parçaları bunlardı. Evdeki kitabı hatırladı. Acaba ne zaman o kitabı okuyabilecekti? Okusa bile kitap ona ne katacaktı veya Aero K. bu kitaptan neler çıkarabilecekti. Hepsi birer muammaydı.

(devam edeceğim)

7 Beğeni