Başlama Yeri - Ursula K. Le Guin

Arka Kapak:

Başlama Yeri, Ursula Le Guin’in en önemli yapıtlarından biri; fantastik baslama-yeriedebiyatın nadide metinlerinden. Aşkın, tutkunun, hayalgücünün ve serüvenin iç içe geçtiği roman nefes kesen olaylarla yüklü.

Romanın esas karekterlerinden biri olan Hugh Rogers tekdüze ve sıkıcı hayatından bıkıp usanmıştır. Hayatını değiştirmek için çaba göstermektedir. Arayışları sonuç verir ve derken günün birinde beklenmedik bir şey olur: Hugh Rogers kendisini cennetten farksız, değişmeyen alacakaranlığıyla Tembreabrezi’ye, yani “başlama yerine” götürecek olan kapıyı bulur. Irena Pannis ise başlama yerini bulduğunda henüz on üç yaşındadır. Aradan yedi yıl geçer, Irena Pannis büyüyüp serpilir, genç ve güzel bir kadın olur. Dağkenti’ne izinsiz giriş yapan Hugh Rogers ile karşılaşır. Bu karşılaşmanın hemen ardından devasa bir gölge Dağkenti’ni yıkmakla tehdit eder. Hugh ve Irena bu gölgeyi bulup kovmak için bir araya gelir ve yola çıkarlar. Yolculuk esnasında birbirlerine âşık olurlar. Yeni bir başlangıca ya da kaçınılmaz bir sona doğru mu sürüklenmektedirler?

Yorumum:

Kraliçenin standartlarının altında kalan bir romandı. Bir başkası yazmış olsa muhtemelen daha farklı düşünür ve takdir ederdim, ama söz konusu Le Guin olunca beklentimin (ve onun seviyesinin) altında kaldığını hissettim.

En bilinen masal arketiplerinden yola çıkarak, erginlenme üzerine günümüz dünyasında geçen bir masal kaleme almış. Kaçıp gidilen orman, ormanı geçmek (erginlenmenin kendisi), büyümenize izin vermeyen ebevenyler ve ormanı geçene kadarki süreçte (erginlenme yolunda atılan başarılı ve başarısız adımlar) yaşananlar bir bakıma çok klasikti. Buna yeni bir tat katılmamış. Kurtarıcı olup canavarla dövüşmek ve ormanı tamamlamak da (yetişkinlik) diğer arketipleri tamamlıyordu. Ama diyorum ya, hepsi klasik masal unsurları ve bunu günümüz dünyasına getirmek dışında bir başka yenilik katmıyordu. Oysa ki çok ama çok sevdiğim Ursula Le Guin’den, onun gibi bir kalem ve dehadan daha fazlasını beklerdim.

Kitabın ilk yarısını “Le Guin’in yazıp da ömrü hayatım boyunca sevemeyeceğim 2. kitabı buldum” diye düşünerek okudum. Döngüler içinde sıkışıp kalmıştı roman. Sonraki yarısı daha hoştu. Her şey daha oturmuştu. Yine de beklentimin altında kaldı.

Ustanın kendisini hala çok seviyor ve inanılmaz saygı duyuyorum. Ama kendisinin onca eserini okuduktan sonra bu eseri böyle bırakmasına gönlüm razı değil.

4 Beğeni

Peki soruyorum: Hiç Le Guin okumamış birine, yazarla tanıştırmak maksadıyla, başlangıç kitabı olarak önerir miydiniz?

1 Beğeni

Açıkçası önermem. Hiç tanışmamış biri için “Bu muydu bunca övülen kraliçe” dedirtme ihtimali yüksek bir kitap. Onun yerine okurun ilgi alanları doğrultusunda öykü kitaplarını, Yerdeniz serisini ya da Mülksüzler’i öneriyorum.

Hatta kişi kurgu dışına meraklıysa kraliçenin makalelerinden oluşan derlemeleri öneririm.

2 Beğeni

İlginçtir ki ben Leguin’e Yerdeniz’le başlamama rağmen Başlama Yeri’ni okuyana kadar ona bir türlü ısınamamıştım. Okurlarının çoğu tarafından standardın altında bulunduğunun farkındayım, sonuçta her ne kadar okumaktan en keyif aldığım Leguin eseri olsa da kitabın çok yeni bir şey ortaya koymadığı aşikar. Fakat buna rağmen benim üzerimde duygusal bir etki bırakan ilk Leguin kitabı oldu. Belki de o sırada kişisel olarak bu tür bir hikayeden etkilenmeye çok açıktım, orasını bilemiyorum. Yazarın gözümdeki imajını çok ciddi şekilde değiştirdiğini söyleyebilirim. Öncesinde onu soğuk ama çok yetkin bir yazar olarak nitelendirirdim ister istemez, pek okuyasım da gelmezdi; ama bu kitaptan sonra okurlarının iç dünyasına dokunabilen bilge bir yazar olduğunu düşünmeye başladım. (yine de Leguin’e Mülksüzler’le başlamak her açıdan daha güvenli bir seçenek)

2 Beğeni

Bunu duyduğuma çok sevindim :slight_smile: Başlama Yeri için düşüncelerim değişmemiş olsa da kraliçeyi ilk kez bu eserle tanıyanların ondan uzaklaşmamasına oldukça mutlu oldum.

1 Beğeni